Güler misiniz ağlar mı; bütün işaretler İmamoğlu’nun kazanmakta olduğunu gösterdiği için olsa gerek, televizyon tartışmasında da Yıldırım’ın şapkasından bir tavşan çıkmayınca, epeydir uzak durduğu sahaya önce Erdoğan çıktı, sonra da Öcalan sürüldü… İktidar nasıl bir çaresizlik içinde olmalı ki; Öcalan ve Barzani gibi müttefiki Bahçeli’yi çileden çıkarıp milliyetçileri ürkütecek ne varsa devreye soktu son düzlükte… […]

Güler misiniz ağlar mı; bütün işaretler İmamoğlu’nun kazanmakta olduğunu gösterdiği için olsa gerek, televizyon tartışmasında da Yıldırım’ın şapkasından bir tavşan çıkmayınca, epeydir uzak durduğu sahaya önce Erdoğan çıktı, sonra da Öcalan sürüldü… İktidar nasıl bir çaresizlik içinde olmalı ki; Öcalan ve Barzani gibi müttefiki Bahçeli’yi çileden çıkarıp milliyetçileri ürkütecek ne varsa devreye soktu son düzlükte…

Şimdi, az biraz değişiklikle, Ahmet Kaya’nın gençliğimizin kayboluşuna ağıt yaktığı o muhteşem şarkının nakaratını döndürüp döndürüp dinleseler yeridir: “Bu ne yaman çelişki anne / Bu ne yaman çelişki anne / Kurtlar sofrasına düştüm / Hani benim İstanbul’um anne?”

Sabah Sabah’ın Ankara temsilcisi çağrıyı yaptı, akşam AA pası alıp şutu çekti. “Terörist başı” İmralı’dan bir mektup gönderip HDP’ye “tarafsız olun” demişti!
Haberin kaynağı, kimliği üzerine epey soru işaretleri bulunan sosyoloji doçenti Ali Kemal Özcan. Yıllardır ne ailesi ne avukatlarıyla görüştürülen Öcalan, ne hikmetse, İstanbul seçiminin son düzlüğünde bu sosyologla görüşmüş ve ona şu “tarafsız kalın” mektubunu vermişti!

Mektup var. Her ne kadar “Öcalan son kararı HDP’ye bıraktı” deseler de, mektubu avukatlar da doğruladı.

Bu “bomba haber” aslında. Yani bir gazeteye sayfa bozdurup manşet yaptıracak cinsten. Perşembe akşamı geç saatlere kadar süren televizyon yayınında Erdoğan da yorumladı; ‘Öcalan dağa ve HDP’ye mesaj veriyor’ dedi, ‘iktidar mücadelesi’ dedi, ‘tarafsızlık çağrısı yapıyor’ dedi.

Daha ne olsun; mektup iktidarın Kürt oyları için sarıldığı son umutlardansa, iktidarın sesi gazetelerin bunu allayıp pullayıp manşet yapmaları gerekirdi. Bakın bakalım bugün yaptılar mı?

Ancak, içlerinden de olsa tekrarlayıp durdukları şarkının nakaratı ellerini tutuyor: “Bu ne yaman çelişki anne”.

Aşağı tükürseler sakal yukarı tükürseler bıyık. O yüzden; Türkiye, Yeni Şafak, Akşam, Sabah, Star, Güneş gibi iktidarın sesleri mektubu ya görmemeyi ya da birinci sayfanın sağ alt köşesinde küçücük görmeyi yeğlediler. Kürtler görsün, ama bizim taban görmesin havasındalar!

Onları ürküten Yeni Çağ’ın, ilk sayfanın tepesine kocaman koyduğu haberin başlığı: “Bebek katilinden AKP’ye DESTEK”.

Bu satırlar yazılırken Bahçeli’den bir ses çıkmamıştı ama MHP’nin fiili sözcüsü Cemal Enginyurt; “Vatan haini Katilin, himmetine muhtaç olmayı Allah nasip etmesin” dedi.

MHP’de ruh hali bu olmalı; yani AKP Kürtlere pirince giderken, müttefikinin bulgurundan olabilir! Çaresizlik böyle bir şey işte.

Öte yandan, Öcalan’ınki de risk; AKP “Öcalan etkisi”ne sarılırken, o kendi etkisini teste soktu!

HDP’nin 1 milyon 200 bin oyunun olduğu İstanbul’da, seçim sonuçları tam da Demirtaş’ın çağırdığı gibi Kürtlerin sandığa gidip İmamoğlu’na oy verdiğini gösterirse, C. Enginyurt’un kendi tabanına söylediği “tarafsız olsa ne yazar, olmasa ne yazar” saptamasını Kürt seçmen doğrulamış olmayacak mı?

Mektubun HDP cenahında bir şaşkınlığı yol açtığı, tabanda kafa karışıklığı ve tereddüde yol açacağı söylenebilir. Ancak, o çevrelerden konuştuklarımdan hiç kimse seçimlere 48 saat kala Kürt seçmenin kararını değiştireceğine ihtimal vermiyor. Öcalan sevgisi olanların da, “baskı altında yazılmıştır, bir yerleri değiştirilmiştir” diye mektubu “hazmederek” yine bildiklerini yapacaklarını söylüyorlar.

İstanbul seçiminin yalnızca İstanbul seçimi olmadığını, bu seçimde başkanlık sistemi ve Erdoğan’ın geleceği dahil çok şeyin test edileceğini yazıp söyleyen sayısız yorumcu oldu. Son düzlükte masaya sürülen mektupla birlikte test edilecekler arasına bir şey daha katıldı: Öcalan’ın etkisi!