Öcalan: Tayyip'i bu hale getiren Deniz Baykal
HDP'nin İmralı Heyeti ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşme notları yayınlanmaya devam ediyor. Şubat 2013’te Öcalan'ın görüşmelerde, "Erdoğan'ı bu hale getiren Deniz Baykal'ın kendisidir" dediği ve ABD tipi başkanlığın kabul edilebilir olduğu belirtildi.
ANF’den Amed Dicle’nin aktardığına göre Öcalan, 23 Şubat 2013’te kendisini İmralı’da ziyaret eden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tan’a başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini bildirdi.
Başkanlık sisteminin getirilmesinin düşünülebilir olduğunu savunan Öcalan, “Yalnız burada Başkanlık ABD’deki gibi olmalı. Devlet Meclisi gibi bir senato. İkincisi, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir. Bu da ABD’deki Temsilciler Meclisi gibi olabilir, Rusya’daki Alt Duma gibi olabilir. İngiltere’deki Avam Kamarası’nın Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak Halkların Demokratik Kongresi’ni (HDK) parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz” dediği öne sürüldü.
Toplantıda, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve AKP’ye ilişkin kaygılarını da dile getiren Öcalan sözlerine şöyle devam etti:
“Hükümet kesin vesayetten kurtuldu mu, hesaplaşma tam olarak yapıldı mı? Tayyip’in hükümet mekaniği şu: Kürt Hareketi’ne vurduğu kadar kendisine izin veriliyor; vesayet kurumu, güç odakları tarafından kendisine alan açılıyor. Başbakan bu yöntemi bir iktidar aracı alarak görüyor, PKK’ye vurarak yerini sağlamlaştırıyor.
Öcalan, kendisinin AKP’ye destek verdiğini iddia eden çevrelere ise, o dönemlerde yapılan bir görüşmede şöyle yanıt veriyor:
‘’Ben hep biz AKP’nin hegemonik yaklaşımını durdurmak istiyoruz dedim. Kandil’e de yazdım. Biz durdurmazsak Türkiye diktatörlüğe gider. Tayyip beyi bu hale getiren Deniz Baykal’ın kendisidir. Tayyip’i hapisten çıkardı, Siyasete soktu. Güya Deniz Baykal’ı dizayn etmek isteyen büyük kafa şöyle düşünmüş: “Kürt meselesini Tayyip’e temizletiriz, yerine de Deniz Baykal’ı getiririz.” O gizli toplantıları da bunun için yapıyorlardı. (2002 Beylerbeyi köşkündeki Erdoğan-Baykal görüşmesi) Şimdi de “Erdoğan gidecek, bunu Apo engelliyor” diyorlar. Böyle şey olur mu? Biz AKP’nin hegomanyasını sınırlandıran tek gücüz.’’
Öcalan Gezi Direnişi ile ilgili görüşlerini de belirtiyor:
"Sırrı Süreyya Önder: Başbakanla görüşmemizin ilk 20-25 dakika Gezi meselesini konuştuk. Ben kendisine, bu meselenin iki boyutu olduğunu, birinin derbederlik, diğerinin hırsızlık olduğunu ve en genel başlık altında da demokratik olmayan bir tahammülsüzlük olduğunu söyledim. Sıra hırsızlık bahsine geldiğinde ortam gerildi ve neredeyse bitme noktasına geldi. Yalçın Akdoğan müdahale etti ve daha önemli bir gündem olduğunu söyledi. Sayın Başbakan, hırsızlık konusunda eksik ve yanlış bilgiyle hareket ettiğimi, çok saf olduğumu ve bilmeden Alman gizli servisinin oyununa geldiğimi söyledi.
Öcalan: (Gülerek) Demek öyle dedi. Esas saf olan Başbakandır. Dışardan provoke edildiği endişesi var ama öyle olmadığını söyleyin.
Sırrı Süreyya Önder: Sayın Başbakan bana, başlangıçtaki hassasiyetimle sürece yaklaşacaksam tekrar heyete almak istediğini söyledi. Ben de belli bir siyasal tutumu gözetmekle yükümlü olduğumu söyledim. Benzer bir durum olduğunda benzer bir tavır takınacağımı aktardım. Böyle bir durumda yine müdahale edeceklerse bunun sıkıntı doğuracağını belirttim. Tam anlaşamadık, ama zımni olarak bir noktada buluştuk.
Öcalan: Zımni olmayacak. Açık olmalı. İlkesel olmalı. Heyet AKP ile ilişkilere konjonktüre göre yaklaşım gösterdi. Bu böyle olmamalı. AKP ya da İslami gelenek, ki AKP bunu kısmi olarak temsil ediyor, Gezi dolayısıyla ortaya çıkan gelişmeleri doğru okuyamadı. Hegemonik ilkeyi benimsedi. Demokratik ilkeyi benimsemedi. Mursi de böyle yapmıştı. Diktatoryaya girdi ve devrildi. AKP demokratik ilkeyle hem darbeden korunur hem de demokratikleşmeye katkı sağlar.