Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un “Bir Beyaz Saray Anısı” olan ve adını “(İşin) Olduğu Oda” diye çevirebileceğimiz 570 sayfalık The Room Where It Happened kitabının daha başında kafama takılan bu oldu: İşin ya da işlerin olduğu/oldurulduğu oda/lar ve o işi/işleri bozan sokak/lar oluyor.

Bolton’un, dâhil odaya dair ilk satırları, nüanslar bir yana, aşina olunan şeyler.

“Büyük bir iş insanı” ve “küçük bir TV şov adamı” olan Trump, seçilip de Beyaz Saray’a girdiğinde hakkındaki yargı; “entelektüel olarak tembel” ve “her zaman tuhaf biri” şeklindedir.

Yeni başkanın görev süreci içerisindeki dönüşümüne ve buna dair komplo teorilerine kısaca değinen Bolton’a göre; ilk 15 ayında yeni işinde epey acemi, belirsizliklerle çevrili ve kendinden emin olamayan bir haldedir. Etrafını çeviren bir “yetişkinler ekseni” tarafından kontrol edilir.

O ilk aylarında kendi başına adım atmaktan çekinen Trump, zamanla yerine alışır, kendinden emin hale gelir, “yetişkinler ekseni”ni dağıtır. Artık çevresinde yalnızca “Evet Efendimciler” vardır.

Bolton’a göre, Washington’un Trump’ın gidişatına dair “geleneksel bilgeliği”, hadi buna “devlet aklı” diyelim, yanlıştır!

“Yetişkinler ekseni” görevlerini hakkını vererek yapmayıp, bir yanda gizliden gizliye kendileri için çalışırken, kamusal alanda da Trump’ın attığı doğru ya da yanlış pek çok adımı baltalarlar. Bu da, Trump’ın kişilerin niyetini okuma, her taşın ardında kendine karşı bir komplo arama özellikleri sergileyen paranoyak aklını destekler. Göreve getirdiklerini sık sık değiştirir.

Etrafında yalnızca “Evet Efendimciler” kalınca, Trump’ın geçmişten getirdiği, işleri yabancı liderlerle kişisel ilişkiler ve televizyondan kazandığı “showman”likle götürebileceği inancı iyice pekişir.

Bolton, dahil olduğu saray odasında, bir konuda bir gün yapılanla ertesi veya daha ertesi gün yapılanlar arasında bir ilişki bulmanın iyice zorlaştığını, kimsenin de bunu düzeltmeyi pek dert etmediği bir kaos yaşandığını gözlemler.

İşte bu Trump, bu haliyle, yaklaşan seçimleri kazanacağına hâlâ inanadursun; 1 milyon kişinin katılım başvurusu yaptığını ilan ettiği koronavirüs sonrasının ilk mitinginde 19 bin kişilik salon boş kaldı. Biraz da Z kuşağı denilenlerin cinliği nedeniyle!

Anketler, en güçlü olduğu eyaletlerde bile rakibi Joe Biden’ın öne geçtiğini, onun yüzde 38’lik desteğine karşı yüzde 50 ile Biden’ın arayı açtığını, seçime kadar ekonomide bir mucize olmazsa, Trump’ı gidici olduğunu gösteriyor.

Bu tabloda Covid-19’a karşı performansı ve Bolton’un kitabı gibi pek çok faktör olsa da, galiba asıl pay polis şiddetine kurban giden Floyd için sokaklara dökülenlere ait.

Sokaklar odaya karşı galebe çalıp Trump’ı götürecek gibi!

Ancak, Trump’ın gidip Biden’ın gelmesi Beyaz Saray’daki yönetimi değiştirse bile ABD’yi dönüştürmeyecek. Öyle olsa, ilk siyah kadın Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, ilk siyah Başkan Barack Obama’nın fark yaracağı umutları boşa çıkmazdı!
Bir odada birilerinin “Evet Efendim”lerle aldıkları kararlar sokakların itirazıyla bozulabilse de toplumsal dönüşüm ve gerçek anlamda bir değişim için bundan fazlası gerekli...

Gidenin yerine neyin konulacağı konusunda net olmak, karşı olunan konusundaki kararlılık kadar neden yana olduğunuz konusunda da kararlılık gerek.

Aksi halde, “Washington bilgeliği” sokakların dağıttığı Trump odasında geleneksel düzeni yeniden kuracaktır!

Not: Cumartesi günü “iş yoğunluğu” nedeniyle yazı yazamamıştım. Köşede bir not göremeyip merak edenler rahat olsun, sağlık sıhhat yerinde.