Prof. Dr. Nuri Saryal, Prof. Dr. Uğur Ersoy, Prof. Dr. Sadık Kakaç, Prof. Dr. Yakup Kepenek, Prof. Dr. Rona Aybay, Prof. Dr. Esin Tulunay, Prof. Dr. Mustafa Pultar, Prof. Dr. Korel Göymen, Prof. Dr. Bahattin Akşit, Dr. Engin Karaesmen, Dr. Erhan Karaesmen, Prof. Dr. Önder Yüksel, Dr. Erhan Yasar, Prof. Dr. Haluk Tosun, Prof. Dr. Aydın Tözeren, Necmettin Saral, Prof. Dr. Cahit Arf, Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, Doç. Dr. Necdet Bulut, Doç. Dr. Harun Rızatepe, Prof. Dr. Ilgaz Alyanak, Prof. Dr. Mehmet Kıcıman, Doç. Dr. Güney Gönenç, Doç. Dr. Nazif Tepedelenlioğlu…

Yukarıdaki isimler, ODTÜ’de öğrencilik yaptığım Türkiye’nin çalkantılı yıllarında kiminden doğrudan ders aldığım, kimiyle bir Öğrenci Temsilciler Konseyi (ÖTK) temsilcisi olarak yakından tanıştığım, kimi ya doğal ölümle ya da katledilerek aramızdan ayrılmış, kimi emeklilik yaşamlarını sürdüren, kimi de hâlâ öğretmeye devam eden hocalarım. Hocalarımız…

Bugünlerde yaşayanlara bizzat, aramızdan ayrılmış olanların da ailesine kargoyla iletilen bir kutucuk, bir paket var.

Artık, öğrenciliği de hocalığı da bilen biri olarak beni de duygulandıran, bir parçası olduğum için aynı zamanda gururlandıran bir paket.

Unutmamanın ve unutulmamanın kargodan çıkan hali!

Hiç de kolay olmayan ve zorluklarına umudun örselenmişliğinin de eklendiği bugünlerden, 70’lerin çok zor ama umudun dipdiri olduğu günlerine de gönderilen bir kutu bu. İçinde bir heykelcik ve bir kitapçık.

odtu-otk-ve-kutudan-cikanlar-816780-1.

Kitapçığı biz, ODTÜ’nün hocaları ve öğrencileri, o günlerin Türkiye’sinde birlikte yazdık aslında!

Heykelcik ise biziz. Kadın ve erkek öğrencileri hocalarımızın. Belki evlerinin bir köşelerinde, masalarının kenarında duracak ve dün olduğu gibi bugün de birlikte olacağız. Birlikte başardıklarımızı, başaramadıklarımızı anımsayacağız, unutmamanın/unutulmamanın hazzını yaşayacağız.

Bizler, öğrencisi olduğumuz yıllarda hocalarımızın; insanların eşit ve özgür olduğu; işsiz ve aşsız kimsenin kalmadığı; vatandaşı olmaktan onur duyulan bir ülke hayal ediyorduk. Kutudan çıkan kitapçıkta hâlâ o hayalin peşinde olduğumuz yazıyor.

Zor günlerden geçtik birlikte. Üniversitenin özerkliğine, bilime ağır saldırıların olduğu zor günlerden…

Geçebildiysek, birlikte olabildiğimiz için geçtik. Bir üniversitenin, ancak öğrencisi, hocası ve bütün çalışanları ona sahip çıktığında, bu birlikteliğe aileleri ve toplumun geniş kesimlerini katabildiklerinde korunabileceğini göstererek geçtik.

O kutudan çıkanlar düne dair ama bugünler için de derslerle dolu!

Depremi çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasına bağlayan “prof”ların hocalık yaptığı, sağlığa zararlı sucuk üretmekten sabıkalı olanların rektör olabildiği, rektör olabilenlerin hısımı akrabayı üniversitesine doldurabildiği, öğrencinin ağzını açtığında susturulduğu, hocanın artık konuşmaktan vazgeçtiği bugünler için de…

İnsanların kendi tarihlerini kendilerinin yaptıklarını, ama geçmişten gelen verili koşullar içinde yaptıklarını biliriz ya, kitapçıkta da yazıyor, kutuda bize bırakılan koşullar içinde ODTÜ’de hocalarımızla birlikte yarattığımız tarihin hikâyesi var ve “bizden sonra kendi tarihlerini yapan ve yapacak olanlara bir not bırakalım” diye de kargoya verilmiş kutu.

Kutuda, kendisini en parlak geleceğin beklediği gençlerin vatanseverliği ve fedakarlığı da var, hocalarının öğrencilerine sahip çıkışı da… Saygı da, sevgi de, vefa da…

Bir de video hali var kutunun: https://youtu.be/io4nZyyqkaU

O kadar çok şey var ki dünden bakıp bugünü düşünmeyi sağlayacak, yazmadan edemedim!

odtu-otk-ve-kutudan-cikanlar-816781-1.