Maalesef göstergeler Türkiye’de salgınla mücadele yönetiminde ciddi sorunlar olduğunu gösteriyor. Oysa en çok korumamız gereken sağduyu, soğukkanlılık ve birlikte hareket etme becerimiz.

Bir araya gelmeden birlikte hareket etmeliyiz.

Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu ile “Saray ve avanesi” arasında bir gerilim olduğunu gösteren çok sayıda bulgu var. Türkiye’yi yönetenlerin akıl ve bilime olan uzaklıklarının ne kadar büyük bir sorun olduğunu, yaşayarak görüyoruz.

Her şeyi bir yana bırakın, şu VİP cuma namazı, bizi kimlerin yönettiğini açık seçik ortaya çıkarıverdi. Akıl ve bilimin salgına yönelik önerileri gidip siyasal İslam’ın duvarına çarpıp dağılıyor. Laikliğin ne demek olduğunu böyle ölümüne yaşayarak ve can pahasına öğrenmek zorunda kalmasaydı keşke Türkiye.

Siyasal İslamcı yönetim ve etrafındaki tarikat, cemaat, müteahhit halkası insanların uyanmasını, akla ve bilime yönelmelerini engellemek için çırpınıyorlar. Biteviye çaresizce sokağa çıkmış bir garip yaşlıyı, saysan beşi onu geçmez balık tutma heveslisini (ki karnını doyurmak içindir olasılıkla) ya da binde biri bulmaz maceracıyı gözümüze sokarak, sanki onlar yüzünden salgın büyüyormuş yalanını yaymaya çabalıyorlar.

Güvenilirliklerini o kadar yitirmiş durumdalar ki, açıklanan hasta ve ölüm sayılarına kimse inanmıyor. İl, ilçe, mahalle sayılarını gizlemeleri de aynı soruna yol açıyor. Seyahat yasağı başladıktan sonra İtalya benzeri virüs taşıma seyahatleri olamayacağına göre hayati önemdeki bu bilgileri vermemeleri kuşkuyu daha da artırıyor. Oysa bu sayısal dağılım, bulaş kaynağını, yayılım örüntüsünü ve yaygınlığını herkesin bilmesini sağlayacak. O zaman sakladıkları bu bilginin çıkaracağı gerçekten korktuklarını anlıyoruz.

Covid 19 hastalarını tedavi etmek için ölümü göze alan sağlık çalışanlarının erişemedikleri tanı test araçlarını, ofisinde eğlence için kullanan Saray aşığı Ethem Sancak’ın yeğeni bize ne söylüyor? Peki, AKP Kayseri milletvekili İsmail Tamer’ in oğlu Namık Tamer’ in, sosyal medyadan test kiti ticareti yapması?

Siyasal İslam’ın, kapitalizmin en vahşisinin, yağmacılığın, talancılığın ideolojik örtüsü olduğunu, değil mi? Halka evde kal deyip, yaşamak için çalışmak ve sokağa çıkmak zorunda olanları feda ettiklerini anlıyoruz. Merak etmeyin sokaktakiler de anlıyor.

Bir bilimci feryat ediyor; çöken ekonomi nasılsa canlandırılır ama ölen biri diriltilemez, diye. Oysa yönetimin ölen ölür kalan sağlarla devam eder, Allah böyle istedi deriz, aman mala zarar gelmesin de can zaten çok fazla, biraz azalmasında zarar değil yarar var dediklerini, düşünmeli.

Ama şimdi, bu günlerde paniğe değil, birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var. Öfkemizi askıya almalı ve yaşamak için yaşatmak, sağ kalmak için ötekini de korumak zorunda olduğumuzu aklımızda tutmamız zorunlu.

Evlerden, apartmanlardan, mahallelerden başlayan sivil savunma, korunma ve yardım ekiplerimizi kurmalıyız. Çok basit gibi duran yapması çok kolay yararı çok büyük pratik öneriler geliştirebiliriz.

Bir apartmanda yaşayanlar alışverişe ayrı ayrı çıkmak yerine dönüşümlü ortak alışveriş listeleri hazırlayabilirler.

Balkonlara aynı saatte çıkarak fiziksel mesafeyi koruyarak ortak sohbet saatleri oluşturabilirler. Hep birlikte balkonlarda fiziksel egzersiz saatleri oluşturabilirler. Biri saz çalarken diğerleri türkü söyleyebilir.

Kapıdan kapıya çay kahve sohbet saatleri belirleyebilirler.

İnternet olanağı olanlar skype ta ortak görüntülü sohbet saatleri ve whatsup grupları oluşturabilirler.

Çocuklar için ortak masal saati internet üzerinden apartman gruplarında kurulabilir.

Siz de düşünün, fiziksel mesafenizi koruyarak bir araya gelmenin ve ortak hareket etmenin en basit yollarını bulabilirsiniz.

Öfkemizi saklayalım şimdilik, ilerde ona çok ihtiyacımız olacak, şimdi değil.

Birlikte sağ kalacağız ve birlikte bir hayat inşa edeceğiz.