“Diyarbakır anneleri”nin HDP İl Binası önünde başlattıkları eylemin, 1000. günü geride bırakması nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bu etkinliklerde konuşan annelerden biri de Ayten Elhaman’dı. “Bin yıl da geçse evlatlarımızı almadan buradan gitmeyeceğiz” diyordu. Fakat Ayten Elhaman’ın oğlu Bayram Elhaman’ın, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 10-14 Şubat 2021’de PKK’nin kaçırdığı 13 kişiyi kurtarmak amacıyla Gara’ya düzenlediği operasyonda öldürüldüğü haberleri yayımlanmıştı. PKK, operasyondan hemen sonra Şubat 2021’de Bayram Elhaman’ın öldürüldüğünü açıklamış; sosyal medyada da bu yönde paylaşımlarda bulunulmuştu. Bu bilgi, anne Ayten Elhaman’a da söylenmiş olsa gerek ki, 14 Nisan 2021’de İHA’nın haberinde “Onların yalanını ortaya çıkar oğlum gel, sana öldü diyorlar ama ben inanmıyorum, evladım gelecek inşallah” diye sesleniyordu. Üç ay sonra da yine İHA’ya “Oğlumun öldüğüne inanmıyorum, ölmüş ise cesedi nerede, ölü ya da diri evladımı versinler” diye konuşmuştu.

Bir annenin evladının öldüğüne inanmaması, il binası önünde eyleme devam etmesi anlaşılır ve üzücü bir durum. O eylemi organize eden güvenlik birimlerinin ve o törene katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Bayram Elhaman’ın hayatta olup olmadığını netleştirip annesine bilgi vermek ve açıklama yapmak gibi bir görevi var. Düşünsenize, bir annenin oğlu hayatta değil ama aylardır orada oğlunun yolunu gözlüyor ve devlet de buna seyirci kalıyor! Tabii medyanın da böyle bir sorun yokmuş gibi davranması yanlış. Bayram Elhaman’ın ölümüyle ilgili açıklamaları doğrulamak, en azından “Diyarbakır anneleri” ve anne Ayten Elhaman ile ilgili haberlerde oğlunun durumunu belirtmek gerek. Oğlunun ölümüne inanmadan eylemi sürdüren bir annenin trajedisi ile karşı karşıyayız.

oglunun-olumune-inanmayan-anne-1025017-1.

HEDİYE SAATLERE İADE

Hak-İş’e bağlı Öz Orman İş Sendikası Genel Başkanı Settar Aslan’ın kahvaltılı basın toplantısına gazeteci ilgisi büyüktü. Ama sonra akıllı saat hediye edildiği duyulunca gazeteciler sosyal medyada çok eleştirildi. Ben de sendikanın Basın Müşavirliği’ne hediyeyi ve hediye verilmesinin nedenini sordum:

“Canlarını hiçe sayarak orman yangınlarıyla mücadelemize katılan, sorunlarımızda sesimiz olan kameraman ve muhabirlere 2022 yangın sezonu öncesinde hediye vermek istedik. Kapalı paketler halinde verilen hediyeyi evlerinde, iş yerlerinde açıp anında bizi arayıp ‘Biz bu hediyeyi alamayız, teşekkür ederiz’ demeleri de eleştirilere cevap niteliğindedir. İkisi hariç hepsi teşekkür ederek tutanakla iade ettiler. İki arkadaş da hafta içerisinde iade edeceklerini bildirdiler. İstemeden de olsa medya mensubu arkadaşları zor durumda bıraktıysak özür dileriz.”

oglunun-olumune-inanmayan-anne-1025018-1.

Gazetecilerin hediyeleri iade etmeleri sevindirici. Tebrik ederim, umarım bundan sonrası için de örnek olur bu davranış. Gazetecinin haber kaynağından hele de böyle 3-5 bin liralık hediye alması etik ilkelere aykırı. Haber kaynağı ile aralarında çıkar bağı oluşturur. Sadece özel günlerde, o da sembolik nitelikte hediye alınabilir…

7 BİN YILLIK BUĞDAY EFSANESİ

“7 bin yıllık buğday” haberi ilk çıktığında Hürriyet’te Okur Temsilcisi idim. Kültepe’deki kazı alanında bulunan buğdayın Marmaris’te 1’e 8 bin (!) verdiği haberlerinin doğru olmadığını yazdım. Arkeolojik kazının başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, Gazete Duvar’dan Nuray Pehlivan’a “Kültepe’de 7 bin yıllık buğday da yerleşim de yok” diyerek haberi yalanlamıştı.

Bu haber beş yıl geçtikten sonra yeniden hortladı. Bu kez İHA, “7 bin yıllık ata tohumu Diyarbakır’da boy verdi” haberi yaptı. Üstelik yine buğdayın DHA’nın beş yıl önce yalanlanan haberinde olduğu gibi “Kültepe’deki arkeolojik kazılarda bulunduğu” belirtiliyordu. Tek fark antik buğdayın bu kez Marmaris yerine Diyarbakır’da ekildiğinin söylenmesiydi.

İHA’nın haberi Akşam, A Haber, Habertürk, Sözcü, TGRT, Karar, Yeni Akit gibi sitelerde çıkınca “7 bin yıllık buğday” efsanesi yeniden doğdu! Sosyal medyada da hayli ilgi gördü. Editoryal kontrol olmayınca gelen her yalan, her yanlış olduğu gibi yayımlanıyor.

TEK CÜMLEYLE…

Yeni Şafak, “Günlük Bulmaca”ya fotoğrafını koyup “Fahrettin … (fotoğraf)” diyerek İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un soyadını sordu.

oglunun-olumune-inanmayan-anne-1025019-1.

Gezi Direnişi’ni anmak isteyenlerin Taksim’e yürüyüşüne izin vermeyen polis, üç gazeteciyi tartaklayıp yumrukladı; altı gazeteciyi de gözaltına aldı.

Sözcü, Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz’un açıklamasını içeren haberin üst başlığına yanlışlıkla “Prof. Turan’dan maymun çiçeği açıklaması” yazdı.

İstanbul’un fethi törenlerine geniş yer ayıran iktidar medyası, İBB’nin Maltepe’de düzenlediği “Fetih Günü” etkinliğini görmezden geldi.

Tahribatı incelemek isteyen Tele1 muhabiri engellenip gözaltına alınırken, Ayasofya’nın kapıları iddiaları yalanlamak için sadece Sabah’a açıldı.

Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarını bugüne değin görmezden gelen Hürriyet, Demirtaş muhalefeti eleştirince “Demirtaş’tan 6’lı masaya tepki” başlığıyla yayımladı.

İHA, emekli asker Cihat Yaycı’nın pandemiyle ilgili sözlerini sanki bir tıp uzmanıymış gibi “Salgınların bir merkezce yönetilme ihtimali kuvvetli” diye komplo haberi yaptı.

Yeni Akit, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na linç girişimini “protesto” olarak niteleyerek, mahkeme kararı haberine “Kılıçdaroğlu’nu protesto edenlere hapis cezası” başlığı attı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Gezi eylemcilerine “sürtük” hakareti, Akşam, Milliyet ve TRT Haber’de yer alırken Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak vb. iktidar medyasında sansürlendi.

Sabah ve BirGün, Nepal’da düşen 22 kişilik uçakla ilgili haberde yanlışlıkla büyük yolcu uçağı fotoğrafı kullandı.

Eleştiri, şikâyet ve önerileriniz için: okur@birgun.net