ördüğünüz gibi artık öğrenciler okula kaydedilmiyor, tıpkı memurlar gibi herhangi bir okula atanıyor

Gördüğünüz gibi artık öğrenciler okula kaydedilmiyor, tıpkı memurlar gibi herhangi bir okula atanıyor. Bu yıl ve nihayet, Eğitim Bakanlığının Adrese Dayalı Kayıt Sisteme geçmesiyle, devletin “hizmet” sunan her elemanını, yani memurunu atama yoluyla görevlendirdiği dönemden, hizmeti alanın atandığı bir döneme geçtik. Garip bir şekilde bu geçiş, atanmışların vesayetini kırdığı iddia edilen seçilmişler döneminde gerçekleşti. Hoş, tepeden tırnağa atanmışların yönettiği, başbakanının bile atama yoluyla koltuğuna oturduğu bir ülkede okul seçiminde öğrenci tercihinin gözetileceğini beklemek olmazdı.

TEOG sınav sonucuna göre tercih ettiği herhangi bir ortaöğretim okuluna yerleşemeyen, fakat tercihi imam hatip lisesi de olmayan 40 bin öğrenci evine en yakın bir okula, yani imam hatip lisesine otomatik olarak atandı. Özel Pangaltı Ermeni Ortaokulu mezunu Arda Christof herhangi bir okul tercihi yapmadığı halde Ayazağa Anadolu İmam Hatip Lisesine, Ermeni kökenli başka bir öğrenci K.B. Şişli Yunus Emre Anadolu İmam Hatip Lisesine atandı. Tercih ettiği okula kaydı yapılan T. A. isimli öğrenci ise yeni okuluna ulaşabilmek için her gün kıtalararası sefer yapmak zorunda kalacak. T.A.nın evi İstanbul’un Avrupa yakasındaki Bağcılar’da; evine yakın okullar imam hatibe dönüştürüldüğü için Adrese Dayalı Kayıt Sistemi, T.A.nın puanı ile girebileceği tercih ettiği uygun okulu 64 kilometre uzakta, Tuzla’da buldu! Antalya Konyaaltı’nda oturan bir öğrenci tercih etmemiş olmasına rağmen Akseki ilçesindeki Çok Programlı Liseye; Diyarbakır’dan bir öğrenci, ikamet ettiği yerleşim yerinde tercihine uygun okul bulunamadığı için 90 kilometre uzakta, başka bir ilçede bulunan okula yerleştirildi. Yalan değilse, müsteşar 9 bin 802 öğrencinin bu durumda olduğunu söyledi.

Bu çocukların girdiği sınavda yanıt anahtarları ile soru kitapçıkları karışmış, resmi medya da suçlunun hükümeti zor duruma düşürmek isteyen paralel yapı olduğunu duyurmuştu. Erdoğan medyası henüz istek dışı atamaların sorumlusunu işaret etmedi. Bakanlık da bir sorun yokmuş gibi davranıyor. Peki, herhangi bir tercihte bulunmadığı halde Fatih Altaylı’nın kızını 94,5 kilometre uzaktaki bir okula göndermek isteyen sistemi kim yönetiyor?

Resmi rakamlara göre, 2012 sonu itibariyle Eğitim Bakanlığının toplam personel sayısı 938 bin 176. Son rakamlara göre bunun 789 bin 244’ü öğretmen. Öğretmenlerin 61 bin 306’sı okullarında müdür, müdür başyardımcısı veya müdür yardımcısı (Kadro karşılığı olmadığı halde 40 bine yakın öğretmenin de görevlendirme yoluyla hizmet sunan idari birimlerde tutulduğu tahmin edilmektedir). Öğretmen toplamında gözüken fakat idari işlerde görevlendirilen bu 100 bin kişi eklendiğinde, Eğitim Bakanlığının 248 bin 932 kişi tarafından yönetildiğini görürsünüz.

Size, Eğitim Bakanlığını yönete(meye)n 248 bin 932 kişinin eğitimle ilgili işini de söyleyeyim mi; bunların öğrenciler için yaptığı birkaç işten biri onları okula kaydetmek, okul bittiğinde diploma çıktısını imzalayıp vermek. Bu sürecin arasında ben olmazsam olmaz diyen bir yönetici varsa alnını karışlarım. Hizmet birimlerinin başı sayılan 3023 şube müdürü de dahil buna.

Her birinin önünde son sistem donanımlı bilgisayar bulunan, nerdeyse öğretmen sayısının yarısına yaklaşan bu kadar adam, nasıl oldu da eğitimi içinden çıkılamaz hale getirdi; neden en azından öğrencilerin kayıt kabul işini beceremez, şaibeyle şikeyle anılmayan bir sınav yapamaz? İçlerinde becerikli, iyi niyetli biri yok mu? Muhtemelen vardır, ama emin olun bu yönetim anlayışında kimse kendi fikrini yaptığı işe koşamaz; herkes ne atanmış ne seçilmiş olan Bilal’in babasına, babasının bakanlara verdiği talimatı gözetmek durumunda. Ne yazık ki böyle…