Davutoğlu, partisinin seçim beyannamesini açıklarken şöyle bir şey dedi: “Öğretmenlerimizle ilgili olarak Ulusal Öğretmen Strateji Belgesini hazırlayıp yürürlüğe koyacağız. Öğretmenlerimizin bilgi ve becerilerini güncellemelerini sağlayacak devrim mahiyetinde bir adım olarak Öğretmen Akademisini kuracağız inşallah!”

Milli Eğitim Bakanlığı Ulusal Öğretmen Strateji Belgesini hazırlamaya başladığında atanan öğretmenler emekli oldu. En son birkaç yıl önce Nabi Avcı belgenin hazır olduğunu açıklamıştı. 19. Milli Eğitim Şüra kararlarından biri de bununla ilgili; şimdi ne durumda bilmiyorum. Böyle bir belge, en azından öğretmenlik mesleğine evrensel bir tanım getireceği için AKP’nin işine yaramaz. Davutoğlu’nun bu vaadi yalan, unuttun gitsin.

Öğretmen Akademisi de yeni bir fikir değil, Milli Eğitim Bakanlığı, Davutoğlu’nun Öğretmen Akademisi dediği şeyi Milli Eğitim Akademisi adı altında 25 yıldır kurumsallaştırmaya çalışıyor. Öğretmenlerin hizmetiçi eğitimini de üstlenecek olan Akademi kampusunun temeli, 1991’de Özal tarafından Hasanoğlan’da atıldı. 108 dönüm arazi üzerine yayılan kampusun inşaatı 2009 da 19 yıl sonra tamamlandı. 42 milyon TL harcanarak yapılan ve yüzme havuzu da olan Akademi kompleksinin açılışını dönemin Milli Eğitim Bakanı yaptı. Milli Eğitim Akademisi olarak Milli Eğitim Bakanı tarafından açılışı yapılan yer, 2011’de İçişleri Bakanlığına devredildi. Orası şimdi Polis Akademisine bağlı Polis Meslek Yüksek Okulu!

Milli Eğitim Akademisinin açılışı yapılmadan önce mevzuatı da kanun tasarısı olarak hükümet tarafından Meclis’e gönderilmişti. Tasarının gerekçesi, akademi fikrini ortaya atanların taslağından alınmıştı ve fena da sayılmazdı. Bir paragrafı şöyle: “Milli Eğitim Akademisinin kurulmasıyla, öğretmenler başta olmak üzere, eğitim yönetimi ve denetimi alanlarında görev alacak ve halen çalışmakta olan personelin, bilimsel ölçütler ve gelişmeler ile uygulamaları doğrultusunda meslek içinde eğitimlerinin yapılması ve kariyerlerinin geliştirilmesi sağlanmış olacaktır. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatında bir üst göreve atanmada; Akademide eğitim almış olmakla kazanılacak ehliyet, kariyer ve liyakatin dikkate alınacak olması, Milli Eğitim Akademisini kurumsal anlamda işlevsel yaptığı kadar, eğitim kadrolarında görev alacak personeli de güçlü ve donanımlı kılacaktır.” Gerekçesi bu olan ve Recep Tayyip Erdoğan imzası ile 07/05/2009 tarihinde TBMM’ye gönderilen (Milli Eğitim Akademisi yasası olarak bilinen) Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun tasarısı TBMM Genel Kuruluna indirilmedi. Meclis Başkanlığının, hâlâ komisyonlarda gözüken tasarının altına düştüğü not “HÜKÜMSÜZ”dür.

Erdoğan bu yasayı istese elbette çıkarırdı, ama istemedi. Çünkü tasarı öğretmenlerin “bilimsel ölçütler ve gelişmeler ile uygulamaları doğrultusunda meslek içinde eğitimlerinin yapılması”, MEB bürokrasisinde görev alacak olanlarla görevde yükselmede Akademide eğitim almış olmayı gerektiriyordu. Tasarı, Erdoğan’ın eğitim politikasını Arap eğitim anlayışına göre şekillendirme kararını verdiği tarihten önce hazırlanmıştı. Suudi Krallığının Türk eğitim sistemine müdahalesiyle birlikte içinde “bilim”, “gelişme”, “liyakat” geçen ve birtakım ölçütlerle kadrolaşmayı sınırlayan tasarı komisyonlarda bırakıldı.
Nabi Avcı daha dün; dün dedimse üç gün önce(6 Ekim 2015) Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmeliği dokuzuncu kez değiştirdi. Yönetmelik, bir okula müdür yardımcısı olmak isteyene yapılacak sınavda başarılı olma koşulunu getiriyor. Müdür olmak istersen sınav yok; mülakat denen sadakat testinden geçmek gerekiyor. Dahası, bu yönetmelikle eğitim yönetimi alanında doktora (bilim) yapana verilen puan 10’dan 5’e düşürülmüş. Eğitim Bakanlığı, allem edip gullem edip akademik olanı (sınavla gelen müdür yardımcısını) politik olana (mülakatla atanan müdüre) dövdürmeye çalışıyor. Sorarım size, bu zihniyet evrensel ölçütlerle ve uzun vadeli stratejilerle kendini neden bağlasın?

Zaten Davutoğlu da bağlayıcı konuşmadı: “İnşallah” diyerek Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi ile Öğretmen Akademisinin kuruluşunu diğer tüm vaatleri gibi Allah’a havale etti. Gerçekleşmezse bilin ki sorumlusu Allah’tır, AKP değil!