Öğretmen okullarının dünü ve bugünü

Tahsin DOĞAN*

Öğretmenlik, asırlar boyu anne baba, ustalar ve okullaşma başlayınca da uzun yıllar din adamlarınca yürütüldü. Günümüzde de hiç kuşkusuz bilimin ve mesleğin kurallarına karşın, din adamları eğitim üzerindeki etkinliğini sürdürmektedir.

Asırlardır, genellikle ibadethanelerin bünyesinde din adamları, çocuğun tüm ruhsal ve sosyal değerlerini yok eden falakalı bir disiplin anlayışı içinde ve insan doğasına aykırı biçimde aslında eğitimle ilgisi olmayan bu etkinliklerini sürdürdüler. Ne yazık ki bu ilkel anlayış ve uygulama günümüzde bile etkinliğini sürdürmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan ve siyasal iktidarın eğitime bakışını yansıtan son Millî Eğitim Şûrası kararları ile de milyonlarca çocuğu bu kıskacın içine hapsettiler.

Medreselerin az bir kısmında alanında uzmanlaşmış deneyimli, bilgili insanlara yer verilmekle birlikte ana kadro, eğitim yöntemi, alan bilgisi ve çocuk psikolojisi bilmeyen köy ve mahalle imamlarıydı.

Fatih Sultan Mehmet bile 1450’li yıllarda çocukların eğitiminde görev alacak kişilerin eğitim programlarına “tartışma kuralları ve öğretim yöntemi” anlamına gelen “Adab-ı Mubahase ve Usul-i Tedris” dersini koydurmuşken, 569 yıl sonra çocuklarımızın, özellikle 4-6 yaş grubunun bunlara teslim edilmesi eğitim adına yıkımdır.

1839’da II. Mahmut çocukların “Rüşt” (erginlik) yaşına kadar okuyabilmeleri için ortaokul düzeyindeki Rüştiyeleri açtı. Ancak bu okullarda iyi eğitim için iyi öğretmenlere ihtiyaç vardı. Üstelik Tanzimat döneminin yarattığı Batılılaşma eğilimleri, eğitim alanında da yenileşme atılımlarını zorunlu kılıyordu.
Bu nedenle Tanzimatçıların, din adamları yoluyla Avrupai eğitim ve öğretimin yapılamayacağı, eğitimin, mesleğin gereklerine göre yetiştirilmiş donanımlı öğretmenlerce yürütülebileceği düşüncesinden, bizim ilk öğretmen okulumuz olan Darül Muallimin doğdu.

Darül Muallimin

16 Mart 1848 tarihinde Rüştiyelere öğretmen yetiştirmek üzere, Rüştiye üzerine üç yıl süreli, Darül Muallimin olarak bilinen ilk “Öğretmen Okulu” kuruldu.
Ardından her eğitim kademesine öğretmen yetiştirmek amacıyla, Darülmuallimin-i Sıbyan (1870), Darülmuallimin-i İdadi (1877) ve Darülmuallimin-i Ali (1891) açıldılar.

1869 Nizamnamesi’nde kız ilkokullarına ve kız rüştiyelerine kadın öğretmen yetiştirmek üzere öngörülen “Darülmuallimat”ın ilki de 26 Nisan 1870’te İstanbul’da açıldı. Bu okul ilk kurulan kız öğretmen okuludur.

1869’da çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile de öğretmen adaylarının taşıması gereken özellikler, nasıl seçileceği, verilecek dersler, görev alacakları alanlar ve yapacakları çalışmalara ışık tutacak ayrıntılı kurallarla öğretmenlik mesleğinin kurumlaşmasında önemli bir adım atıldı.

Fatih’in medreselere uygulattığı "Sıbyan Okulu Öğretmenliği Programı" girişiminin meslek okuluna dönüştürülememesi ve Darülmuallimin-i Sıbyan’ın yaklaşık 300 yıl sonra açılması, gecikmiş bir gelişmedir. Eğer açılsaydı Köy Enstitüleri gibi bir sinerji yaratacak eğitim sistemi farklı bir boyut kazanacaktı.

Öğretmenlik mesleğini özendirmek için kız rüştiyelerinden mezun olanlar Dârülmuallimât’a sınavsız alınıyor, zorunlu hizmet karşılığı öğrencilere, günümüzdeki öğrenci burs ve kredisi gibi ekonomik destek sağlanıyordu.

1913’te Darülmuallimat’ın eğitim süresi 5 yıla çıkarıldı. 1916’da da Dârülmuallimâtlar iptidâî, izhârî ve âlî olmak üzere üç bölüme ayrıldı.
Dârülmuallimât’lar 1919’da Ankara, Adana, Beyrut, Bursa, Edirne, Eskişehir, Halep, İzmir ve Konya’da da açılarak 6 bin öğrenciye ulaştı. Bu okulların öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere Dârülmuallimat-ı Aliye açıldı.

Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyetle birlikte Türkiye’de öğretmenlik mesleği yeniden yapılandırıldı. 1924’te çıkarılan 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretimi Birleştirme Yasası) ve 439 sayılı Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu ile hem eğitim sistemine hem de öğretmenlik mesleğine çağdaş bir boyut kazandırıldı.

Cumhuriyet döneminde ilkokullara öğretmen yetiştirme, Köy Öğretmen Okulları, Köy Eğitmen Kursları, İlköğretmen Okulları, Köy Enstitüleri, İki ve üç Yıllık Eğitim Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okullarınca yerine getirilmiş ve günümüzde de Eğitim Fakülteleri tarafından yerine getirilmektedir.

Köy Enstitüleri

17 Nisan 1940 tarihinde kurulan Köy Enstitüleri, genç cumhuriyetin eğitim, kültür ve Anadolu aydınlanmasının sorumluluğunu, iddiasını ve inancını taşıyordu.

İlk eğitim enstitüsü Türkçe öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1926-27 öğretim yılında Konya’da açılan Orta Öğretmen Okulu’dur. Bir yıl sonra bu okul Ankara’ya taşınarak adı Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü olarak değiştirildi. 1940’tan sonra da sayıları hızla artırıldı.

1976’da sayıları 50’ye ulaşan Eğitim Enstitülerinin eğitim süreleri 4 yıla çıkarılarak, Yüksek Öğretmen Okulu’na, daha sonra da Eğitim Fakültelerine dönüştürüldü.

Yüksek Öğretmen Okulu
İlki 1891 de İstanbul da kurulan Yüksek Öğretmen Okuluna 1959’da Ankara, 1964 yılında da İzmir’de kurulan iki yeni yüksek öğretmen okulu daha eklendi. Bu okullara, ilköğretmen okullarının ikinci sınıfından, not ortalaması yüksek olan başarılı öğrenciler alınıyordu.

Eğitim Fakülteleri

Türkiye’de öğretmen yetiştirme görevi Millî Eğitim Bakanlığında olmasına karşın, üniversitelerimiz başta edebiyat ve fen fakülteleri olmak üzere 1923 ten beri eğitim sistemimize öğretmen vermiştir.

1970’li yıllardan sonra bazı üniversitelerimiz eğitim bölümleri açmış, eski ve yeni öğrencilerine “pedagojik formasyon” vermeye başlamıştır.

Bugün de hemen tüm üniversitelerimizde eğitim fakülteleri açılarak öğretmen yetiştirmeye başlanmıştır. Hatta kimi üniversitelerin destek amacıyla öğrencilerini ve mezunları “pedagojik formasyon programlarına” aldıklarını görmekteyiz.

Bugün devlet okulları işlevsizleştirilerek ve yaklaşık bir milyona yakın atanamayan öğretmen varken, okul öncesi ve ilköğretim ağırlıklı olmak üzere tüm eğitim sistemi Diyanet’e, vakıflara, cemaatlere, devlet destekli özel okullara teslim edilmeye çalışılmaktadır.

Eğitim, demokratik, laik ve bilimsel özünden saptırılmış, eğitim programları ile çocuklarımız, gençlerimiz çağdaş dünyadan koparılmaya çalışılmaktadır.

Cumhuriyet ve yarattığı değerlerle 100 yıldır savaşan bir zihniyet eğitim sistemimizi, çocuk ve gençlerimizi zifiri bir karanlığa sürüklemektedir.

Okul öncesinden yükseköğretime, donanımlı kamu okullarıyla ücretsiz, nitelikli, çağdaş bir eğitim sisteminin yeniden inşası için, kamu okullarını ve öğretmenlerimizi itibarsızlaştıran, eğitim alanını ticarileştiren, eğitim sistemini özel sektör ve cemaatlere bırakan zihniyetten kurtulmak için, ancak örgütlü bir güç yaratarak baş edebiliriz.

Kuruluşunun 174. yılında, demokrasimizin, cumhuriyetimizin mimarı olan öğretmenlerimizi yetiştiren bu kurumları yaratanları ve yaşatanları kutluyor, saygıyla anıyoruz.

*Eğit-Der Genel Başkanı