Medya, 24 Kasım Öğretmenler Günü haberini bu yıl Eğitim İş’in yaptığı araştırmadan çıkardı. İki eğitim sendikası (Eğitim İş ve Türk Eğitim Sen) öğretmen araştırması yapmasına rağmen acıklı olan Eğitim İş’inki olduğundan Türk Eğitim Sen araştırması görülmedi. Sizin için bu iki araştırmanın verilerini karşılaştırdım. Sonuç oldukça farklı ve ilginçti. Mesela; öğretmenler sanıldığı kadar yoksul değil!
 
Eğitim İş araştırması, 1165 öğretmenle yüz yüze yapılmış görüşmenin sonuçlarına dayanıyor. Anket yoluyla yapılan araştırmaya katılanların yüzde 23’ü sendikalı, yüzde 77’si herhangi bir sendikaya üye değil. Türk Eğitim Sen, anketi resmi internet sitesinden yapmış ve 23 bin 562 öğretmenden yanıt almış. Tamamının sendikalı, daha doğrusu anketine katıldığı sendikanın üyesi olduğunu varsayabiliriz.
 
Eğitim İş araştırmasında, öğretmenlerin maaş, ücret ve ekonomiye bağlı diğer memnuniyetsizliğinin oranı ortalama yüzde 90 olarak gözüküyor. Buna karşın Türk Eğitim Sen anketinde “Genel olarak ekonomik durumunuzu nasıl tanımlarsınız?” sorusuna “zayıf” diyenlerin oranı yüzde 20,6. Öğretmenlerin yüzde 79,4’ü bu soruya orta ve üzeri yanıtını vermiş.
 
Aynı sorularla diğer iki büyük eğitim sendikası üyeleri üzerinde anket yapmış olsaydı, Eğitim Sen üyelerinin ekonomik ve mesleki tatminsizlik oranı Eğitim İş’inkinden düşük olmayacaktı. Aynı şekilde hükümet sendikası Eğitim Bir Sen üyelerinin memnuniyeti Türk Eğitim sen’den oldukça yüksek, yüzde yüze yakın çıkacaktı. Öğretmenlerin ezici çoğunluğu (500 bini) Eğitim Bir Sen ve Türk Eğitim Sen üyesi olduğuna göre öğretmenlerin genel olarak ekonomik durumlarından hoşnut olduklarını söyleyebiliriz.
 
Yalın özet şu: Muhafazakâr öğretmen aldığı ücretten memnun; muhafazakâr öğretmeni tatmin eden aynı miktardaki ücret, muhafazakâr olmayanları tatmin etmiyor.
 
Gazete köşelerinde ağıt yaktığımız öğretmenler, anketlere verdikleri yanıtlarla ekonomik durumlarını abarttığımızı söylemiş oluyorlar. Garip bir şekilde bunu çoğunluğu sendika üyesi olmayan öğretmenler değil, aynı ücretle çalışan sendika üyesi öğretmenler söylüyor. Bu ne anlama geliyor?
 
Bence ücretini tatminkâr bulan muhafazakâr öğretmenin ekonomik beklentisi, sosyal ihtiyaçları toplumun seküler kesimine göre sınırlı olan genel muhafazakâr tutumla uyumluluk gösteriyor. ‘Aldığın ücret emeğinin karşılığı mı?’ diye sorulsaydı da aynı yanıt alınırdı. Çünkü muhafazakâr, kültürü ve hayatı daha eğlenceli hale getiren turizm gibi zevkine harcamaları olursa makbulü saymakla birlikte, olmazsa ihtiyaç listesine eklemiyor. Geleneksel muhafazakârlık giyim, oturacağı konutun yeri ve özellikleri konusunda da pek seçici davranış göstermez; otomobil dahil yaşamını kolaylaştıran teknolojik aletlere sahip olma da ulaşılamaması halinde olmazsa olmaz bir talep olarak belirmez. Mevcut duruma rıza gösterme olarak siyasallaşan bu tutum, belli ki öğretmen olunca değişime uğramıyor.
 
İki araştırma da öğretmenlerin saygınlık kaybı konusunda hemfikir olduklarını söylüyor. Şaşırtıcı olan, muhafazakârla laik olanın Batı’da birleşmesi, orayı hayallerini gerçekleştirebilecekleri yer olarak görmeleri. Mesleki konumunu diğer ülkelerdeki meslektaşlarıyla karşılaştırması istenen soruya, Eğitim İş anketine katılanların yüzde 73’ü Batılı ülkelerdeki meslektaşlarıyla aynı koşullara sahip olmadıkları yanıtını verirken Türk Eğitim Sen üyelerinin yüzde 81,7’si mesleğini herhangi bir Batı ülkesinde yapmak istediğini belirtmiş. Muhafazakâr, üstelik öğrencisini Batı kültürüne karşı örgütleyen öğretmen neden İsviçre, İngiltere, Almanya, Fransa, İsveç, Finlandiya, İtalya gibi Hıristiyan ülkelerin birinde yaşamak ister? Yorumlamakta zorlandığım işte burası oldu… Acaba muhafazakârlar, olsa bile zevkine göre yemedikten sonra bu ülkede parayı ne yapacağım, olacaksa adam gibi hepsi bir arada olsun mu demek istiyorlar! Öyleyse hazıra konmak yerine, ülkelerindeki demokratik mücadeleye neden katılmazlar…
 
En iyisi soruyu muhatabına, öğretmenlere sormak: Yarın, Eğitim Sen Antalya Şubesinin düzenlediği panelde (Mimarlar Odası:13.30) bunları da konuşalım.