Bu satırları, Pazar akşamı saat 20:30 itibariyle yazıyorum. İyi hissediyorum uzun zaman sonra ilk kez. İlk kez mutlu hissediyorum. 1989 yerel seçimlerinde 12 yaşımdaydım. 30 yıl sonra bugün annemle babamın o gün sevindiği gibi seviniyorum. Sokağa çıkıp önüme çıkan herkesi kucaklamak, ağlayarak tanımadığım hemşehrilerime sarılmak istiyorum. “Burası hepimizin ülkesi, hepimizin evi” diyerek koşmak istiyorum sokaklarda. […]

Bu satırları, Pazar akşamı saat 20:30 itibariyle yazıyorum. İyi hissediyorum uzun zaman sonra ilk kez. İlk kez mutlu hissediyorum. 1989 yerel seçimlerinde 12 yaşımdaydım.

30 yıl sonra bugün annemle babamın o gün sevindiği gibi seviniyorum. Sokağa çıkıp önüme çıkan herkesi kucaklamak, ağlayarak tanımadığım hemşehrilerime sarılmak istiyorum. “Burası hepimizin ülkesi, hepimizin evi” diyerek koşmak istiyorum sokaklarda. “Çok canımız yandı ama birlikte başardık. Ümitsizlere, küskünlere, pes etmişlere, inanmayanlara rağmen başardık” diye bağırarak Ankara ayazında sokakta bulduğum herkesin sırtına bir şal, bir battaniye örtmek istiyorum. Giresun Eynesil’e koşup karşıma çıkan herkesi yanaklarından öpmek, Artvin’e yetişip “helal olsun size, helal” demek istiyorum. Beyoğlu’na desteğe gitmek, İstiklal’de horona, halaya katılmak istiyorum.

Eskişehir’den Antalya’ya, Adana’ya, Bursa’ya, Antakya’ya yetişmek istiyorum. “Haritanın rengi değişti işte, değişti, daha da değişecek” diyerek herkesi haberdar etmek istiyorum. Sandıklar kapanmadan yazdığım yazıyı çöpe attım. Ne yalan söyleyeyim. İçime sinmedi o temkinli yazı. Bir seçim gecesinde de duygularımı kaptırıp koyvermek istiyorum. Kırşehir’e gidip Neşet Baba gibi “göynünüze sağlık” demek istiyorum. Bolu’ya, Dersim’e, Sinop’a varayım, Ardahan’a selam durayım, ben bu heyecanla Şişli’de bir yorgunluk kahvesi içip İzmir’e rakı balık ziyafetine yetişeyim istiyorum. Ömrüme 10 yıl daha kattın kardeşlik, ömrümü uzattın. Oh be. Satırlar kendini yazdırıyor. Ben yazmıyorum. Bırakın şu an böyle. Şu an böyle özlediğim gibi sevineyim. Yarın çalışmaya, yarın anlatmaya, yarın güzel ülkemin güzel insanlarının aklına, vicdanına seslenmeye devam ederim. Yarın daha soğukkanlı değerlendiririm.

Yarın, bugünden umutlu. Yarın, güzel günlerin ilki. İstanbul’dan editörüm sevgili Dilara, “Taşra baskısı matbaaya gidiyor. Haydi” diye uyarıyor. Yazımı bağlıyorum. Ülkemin kentini, taşrasını, dağını, taşını, insanını seviyorum.