15 Temmuz 2016, Darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği Olağanüstü Hal’in (OHAL) üzerinden üç yıl geçti. Erdoğan’ın 24 Haziran 2018 seçimiyle “tek adam”lığının resmileşmesinden sonra 19 Temmuz’da OHAL kaldırıldı ancak yeni rejimin olağan yönetim şekli oldu. Etkileri bugüne kadar ağırlaşarak süren OHAL iki yıl sonunda kaldırılana kadar yedi defa uzatıldı. […]

OHAL bitmedi, olağan hal oldu

15 Temmuz 2016, Darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği Olağanüstü Hal’in (OHAL) üzerinden üç yıl geçti. Erdoğan’ın 24 Haziran 2018 seçimiyle “tek adam”lığının resmileşmesinden sonra 19 Temmuz’da OHAL kaldırıldı ancak yeni rejimin olağan yönetim şekli oldu.

Etkileri bugüne kadar ağırlaşarak süren OHAL iki yıl sonunda kaldırılana kadar yedi defa uzatıldı. Çok sayıda Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayımlandı, antidemokratik uygulamalar kalıcı hale geldi, milletvekilleri tutuklandı. Birçok kurumun kapısına kilit vurulan OHAL döneminde on binlerce kamu emekçisi hiçbir gerekçe gösterilmeden mesleklerinden ihraç edilirken bir daha hiçbir işte çalışmamaları için yapılan düzenlemelerle sivil ölüme mahkûm edildi.

Anayasa’nın 121’inci maddesinde geçen, “OHAL süresince, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, OHAL’in gerekli kıldığı konularda KHK çıkarabilir” hükmünden yararlanılarak toplam 36 KHK yayımlandı. KHK’lerle 50’den fazla yasanın bini aşkın maddesinde değişiklik yapıldı.

MESLEKTEN İHRAÇ

Kamunun hemen her alanında FETÖ bağlantısı tespit edilen çalışanların yanı sıra hükümete muhalif olduğu bilinen yurttaşlar KHK’ler yardımıyla kamu görevinden atıldı. İhraç edilen toplam kamu personeli sayısı 135 bin 144 oldu. Kamudan ihraçların 41 bin 705’i eğitim ve yükseköğretim kurumlarında yaşandı. İhraç edilen asker sayısı 15 bin 584, polis sayısı ise 32 bin 93 oldu. Geri kalan ihraçların önemli bir bölümü ise sağlık alanında yapıldı.

AYM REDDETTİ

Bu süreçte KHK’lerin neden olduğu hukuksuzluğun giderilmesi için CHP, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. KHK’lerin yalnızca OHAL’i ilgilendiren konularla ilgili çıkartılabileceğini ancak bu hükmün çiğnendiğini ifade eden CHP’nin başvurusu Yüksek Mahkeme tarafından “görevsizlik” gerekçesiyle reddedildi.

GÖSTERMELİK KOMİSYON

Hükümet, KHK’lerin oluşturduğu mağduriyetleri ortadan kaldıracağı iddiasıyla göstermelik OHAL İnceleme Komisyonu’nu kurdu. Komisyon bir sene boyunca hiç çalışmazken daha sonra başvuranlardan sadece yüzde beşi mesleklerine geri döndürdü. Geri kalan başvurular ise sonuçsuz kaldı.

30 GÜN GÖZALTI İŞKENCESİ

OHAL döneminde bir diğer antidemokratik uygulama, gözaltı işlemlerinde yaşandı. AKP, OHAL öncesinde iki gün olan ve savcı kararı ile en fazla dört güne çıkartılabilen gözaltı süresini 23 Temmuz 2016’da çıkartılan bir KHK ile 30 güne yükseltti. Savcılara da gözaltındaki kişilerin avukatlarıyla beş gün boyunca görüşmesini yasaklama imkanı veren bir düzenlemeye imza atıldı. Bu süreçte gözaltında kalanların işkence iddiaları ise daha sonra yargıya taşındı.

GÖZALTINDA İNTİHAR

Darbe girişimine yönelik hakkında adli işlem başlatılan kişi sayısı 200 bini buldu. CHP’nin hazırladığı OHAL raporunda, hakkında işlem başlatılan kişiler ya da yakınlarından en az 25’inin intihar ettiği 4 kişinin de intihar girişiminde bulunduğu bildirildi. İntiharların sekizi cezaevlerinde, gözaltında ya da gözaltına alınırken yaşandı.

MİLLETVEKİLLERİ CEZAEVİNDE

OHAL sürecinde siyasilere dönük operasyonlar yapıldı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliği ile birlikte istediği imkanı elde eden AKP, bu fırsatı OHAL’de kullandı. 4 Kasım 2016’da aralarında dönemin HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu çok sayıda milletvekili gözaltına alındı. Toplamda tutuklanan HDP’li milletvekili sayısı 15’e yükseldi. Bu süreçte CHP Milletvekili Enis Berberoğlu da tutuklanarak cezaevine kondu.

BELEDİYELERE KAYYUM

AKP, OHAL’i sandıkta kazanamadığı belediyeleri ele geçirmek için de kullandı. Hiçbir seçimde bölgede istediği sonucu alamayan AKP, valileri ve kaymakamları kayyum olarak belediye başkanlıklarına atadı, seçilen başkanların ise birçoğu tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu süreçte HDP’li 102 belediyeden 94’üne kayyum atandı.

KAPATILAN KURUMLAR

Birçok yayın organı da OHAL ile birlikte yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. “Terör örgütleriyle ilişki” bahanesi kullanılarak ulusal ve yerel ölçekli 70 gazete, 29 yayınevi, 20 dergi, 25 radyo kanalı, 20 TV kanalı ve 15 haber ajansı bu süreçte kapatıldı. Kanalların el konulan malları daha sonra açık artırma ile satıldı.

OHAL ve KHK, eğitim ve sağlık alanlarına da büyük darbe vurdu. KHK’ler yoluyla 109 yurt, 934 özel okul, 15 üniversite ve sağlık alanında faaliyet gösteren 49 kurum kapısına kilit vurdu. Bu süreçte çocuk alanından spora kadar bin 748 dernek ve vakıf da KHK yoluyla kapatıldı.

SEYAHAT HAKKI ENGELLENDİ

OHAL döneminde seyahat özgürlüğü de kısıtlanan haklar arasında yer aldı. Temel hak ve özgürlükler arasında yer alan seyahat hakkının engellenmesi için yaklaşık 200 bin kişinin pasaportu iptal edildi. Mahkemeler ayrıca on binlerce yurttaş için yurtdışına çıkış yasağı getirdi.

İKİ KEZ SANDIĞA GİDİLDİ

Türkiye, tüm eleştirilere ve itirazlara karşın OHAL şartlarında iki ayrı seçim de yaşadı. 16 Nisan Başkanlık Referandumu ve 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ile TBMM seçimleri, OHAL döneminde yapıldı. Bu seçimlerin ikisinde de OHAL şartlarında ülkeyi seçime götüren AKP “kazançlı” çıktı.

Ayşe Acar Başaran

MUHALİFLERE SOPA OLARAK KULLANILDI

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Erdoğan’ın 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni kendi rejimini kalıcı hale getirmek için kullandığını ifade etti.

OHAL’in Erdoğan gibi düşünmeyen herkes için bir sopa olarak kullanıldığını bildiren Başaran, şunları söyledi:

“OHAL’in Anayasa’da bir sınırlaması vardır. KHK’lerin OHAL ile ilgili olması zorunluluğu gibi. Ancak AKP bunu yapmadı. Sınırlarını aştı. AKP OHAL’i darbecilere karşı değil topluma karşı ilan etti. Yurttaşların hayatlarına devam etmesi zorlaştı. OHAL’in ardından çok sayıda operasyon yaşadık. Binlerce parti üyemiz bu süreçte gözaltına alındı, milletvekillerinin de aralarında bulunduğu yüzlerce kişi cezaevine atıldı. Kayyumlarla uğraştık. OHAL koşulları ile ilgisiz nedenlerden belediyelerimize el konuldu. Üstelik belediyelerde yönetimi alırken bir darbeci edasıyla ‘devlet adına el koyuyoruz’ dediler. Barış akademisyenlerinden tutun da eğitim emekçilerine kadar herkes darbe girişiminden nasibini aldı. Faşizmin kurumsallaşmasını sağladılar. Toplumsal dinamiklerin baskısıyla OHAL sona ermiş olsa da yapısal olarak OHAL hala devam ediyor.”

Muharrem Erkek

TEK ADAM REJİMİNE SÜRÜKLENDİK

CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, OHAL’in Türkiye’ye etkilerini değerlendirdi.

15 Temmuz darbe girişimi’nin asker ve polis içindeki yurtseverlerin, sivil yurttaşların ve tüm siyasi partilerin direnişiyle bastırıldığını ifade eden Erkek, “Parlamento içinde ve dışında darbe karşıtı olmayan tek bir parti bile yoktu. Doğal olarak darbe sonrası FETÖ ile mücadele için çok büyük bir güç söz konusuydu.

Tüm siyasi partiler, FETÖ ile parlamentonun etkin olduğu bir mücadele için Hükümete açık çek verdiler. Doğal olanı da bu mücadelenin, milli iradenin tecelli ettiği Meclis çatısı altında yönetilmesiyken OHAL ilan edildi ve Türkiye, hukukun askıya alındığı keyfi bir tek adam rejimine sürüklendi” dedi.

OHAL’de hukuken ve demokrasi açısından yapılamayacak her şeyin yapıldığını ifade eden Muharrem Erkek, şunları kaydetti:

“FETÖ ile mücadele ediyoruz denilen süreçte OHAL KHK’leri ile ekonomiye dair düzenlemeler yapıldı. Kış lastiği gibi düzenlemelere imza atıldı. Yetmedi, hiçbir soruşturma olmadan Barış Akademisyenleri işlerinden atıldı. OHAL’in süre sınırlamasını aşan kalıcı uygulamalara gidildi. Tüm bunlardan daha vahimi, OHAL’de seçim ve hatta referanduma da başvurularak Anayasa değişikliği yapıldı. Bunlar demokratik bir hukuk devletinde görülmeyecek işlerdi. Oysa uluslararası hukuka göre OHAL’de temel haklara yapılacak müdahalelerin temel ilkeleri vardır. Bunlar iyi niyet ilkesi, sınırlamanın dar yorumlanması ilkesi, hukukun üstünlüğüne saygı ilkesi ve ölçülülük ilkesidir. Maalesef bu ilkelerin hepsi gözardı edildi.”