İktidarın OHAL kapsamında çıkardığı KHK'ler kapsamında dernek, vakıf, sendika, hastane, okul ve üniversite 2 bin 500'e yakın kurum ve kuruluş kapatıldı. Meclis'ten kaçırılan ve Anayasa'ya aykırı olan KHK'lere karşı kapatılan kurum ve kuruluşların hakları nedir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında 20 Temmuz 2016’da toplanan Bakanlar Kurulu 2016/9064 sayılı kararıyla tüm Türkiye’de geçerli olmak üzere Olağanüstü Hâl ilânına karar vermiştir. Bu kararın ardından 667 (23 Temmuz), 668 (27 Temmuz), 669 (31 Temmuz), 670, 671 (17 Ağustos), 672, 673 ve 674 (1 Eylül) sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnameleri yayınlanmıştır. Bu KHK’lerle şu ana kadar 25 bine yakın kişi tutuklanmış, 100 bin civarında kamu görevlisi meslekten ihraç edilmiş, bazı kurum ve kuruluşlar ise kapatılarak, tüm hakları ellerinden alınmış ve malvarlıkları hazineye devredilmiştir.

667 sayılı OHAL KHK’si ile özel sağlık kuruluşları (hastaneler, klinikler vd), özel öğretim kuruluşları, özel veya vakıf ilk, ortaokulu ve üniversiteler (Fatih, Melikşah, Gediz Üniversitesi vd.), sendika ve dernekler (Aktif-Sen ve YARSAV vd.) kapatılmıştır (m.2/1). 668 sayılı KHK ise özel radyo, TV’leri (Barış TV vd.), gazete ve dergileri kapatılması kararlaştırılmıştır (m.2/1-b-c).

Şu ana dek 35 sağlık kuruluşu, 1.043 özel eğitim kurumu, 1.229 vakıf ve dernek, 19 sendika ve konfederasyon ve 15 vakıf yükseköğretim kurumu kapatılmıştır. Bu ölçüde fazla kurum ve kuruluşun kapatılması, kamuoyunda askeri bir rejim ve diktatörlük kurulduğu eleştirilerine yol açmış, AKP hükümeti 12 Eylül darbesi idaresine benzetilmiştir.

KHK’lerin TBMM’de Onaylanmaması Anayasa’ya Aykırı

20 Temmuz’da Bakanlar Kurulu’nca ilan edilen Olağanüstü Hâl’in amacı, “terör ve şiddet hareketleri, darbe girişimi nedeniyle bozulmuş olan kamu düzeninin yeniden kurulması, Olağanüstü Hâl ilanına yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması”dır. Bu karar TBMM’ye gelmiş, tartışılmış ve geçmiştir. Ancak binlerce sendika, vakıf, dernek ve okulun kapatılmasına yol açan KHK’ler henüz Anayasal olarak zorunlu olduğu halde (m. 121/1) TBMM onayından geçmemiştir. 667 sayılı KHK TBMM’ye gelmiş, “geneli üzerindeki görüşmeler” bitmiş, “maddelere” başlanmamış, KHK onaylanmadan TBMM kapatılmıştır. 668 KHK ise henüz TBMM’ye gelmemiştir. Oysa OHAL KHK’lerinin Resmi Gazete’de yayınlandığı gün (23 ve 27 Temmuz) TBMM onayından geçmesi gerekirdi. Meclis İç Tüzüğüne göre, OHAL KHK’leri “kanun tasarı ve tekliflerinden önce” ve “ivedilikle”, süre olarak ise “en geç 30 gün içinde” görüşülür ve karara bağlanır. OHAL KHK’lerinin Komisyondaki görüşme süresi ise en geç 20 gündür. Özetle, binlerce kurum ve kuruluşu kapatan 2 adet KHK henüz TBMM onayından geçmemiş, Anayasal kurallar AKP tarafından hiçe sayılmıştır.

667 ve 668 sayılı KHK’ler, OHAL Yasasına Dahi Aykırı

Olağanüstü Hâl KHK’leri, “Olağan KHK’ler”den farklı olarak, “konu sınırlaması”na tabii değildir (Anayasa m. 91/1). Bunun anlamı, OHAL KHK’leriyle “temel haklar, siyasi haklar ve ödevler”in de sınırlanması ve hatta durdurulabilmesidir. Ancak yürütme organının (hükümet) bu konuda tamamen serbest olduğu söylenemez. Anayasaya göre, m. 15’teki ilkeler doğrultusunda, tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumunda ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü usuller Olağanüstü Hâl Kanunu’nda düzenlenir (Anayasa m. 121/2). Bahsedilen kanun, 25 Ekim 1983 tarih ve 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu’dur. AKP’nin 12 Eylül darbecilerinin imal ettiği köhnemiş bir kanundan medet umması da, bu partinin hukuk ve özgürlük düşmanı karakteri hakkında iyi fikir verir olsa gerek.

İktidarın OHAL kapsamında çıkardığı KHK'ler kapsamında dernek, vakıf, sendika, hastane, okul ve üniversite 2 bin 500'e yakın kurum ve kuruluş kapatıldı. Meclis'ten kaçırılan ve Anayasa'ya aykırı olan KHK'lere karşı kapatılan kurum ve kuruluşların hakları nedir?

Bu kanunun, “Şiddet Hareketlerinde Alınacak Tedbirler” başlıklı 11. maddesinde yürütmeye tanınan, “seyahat yasakları, eşya, üst, araç arama, kimlik taşıma mecburiyeti koyma, bölgeye girişleri, filmleri yasaklama, kapalı ve açık alan toplantılarını durdurma ve yasaklama” vd. yetkiler bulunmaktadır. OHAL durumunda bile herhangi bir kuruluşu kapatma yetkisi 11. maddede bulunmamaktadır. Kuşkusuz ki, dernekler, sendikalar ve diğer özel yasalarda kapatma koşulları bellidir. KHK, bu olağan yasalarda kalıcı değişiklik de yapamaz. OHAL KHK’leri, bir temel hak ve özgürlüğü, OHAL kanunundaki düzenlemeleri aşan ya da kanunda öngörülmeyen biçimde de sınırlayamaz. Dolayısıyla yürütme (AKP), OHAL yasasında dahi var olmayan bir yetkiyi kullanarak, ihdas ettiği 667 ve 668 sayılı KHK’lerle sendika, dernek ve vakıfları kapatmıştır. Bu KHK’ler Anayasa’ya aykırılıkları bir yana, OHAL Kanunu’na dahi aykırı düşmektedir.

Kapatılma, Anayasa ve Uluslararası Hukukun İhlâli

Öte yandan OHAL KHK’leri, “Türkiye’nin milletlerarası yükümlülüklerine uygun” ve “temel hak ve özgürlüklere müdahalede durumun gerektirdiği ölçü ve oranda” olmak zorundadır (Anayasa m. 121 ve AİHS m. 15). Bunun anlamı şudur: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi veya Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin özü ve ruhuna aykırı bir KHK düzenlemesi olamaz. 667 ve 668 sayılı KHK’nin, uluslararası hukukta koruma altında bulunan “dernek kurma ve toplantı özgürlüğü hakkı” (AİHS m. 11) başlığı altındaki iki temel hakkı kullanılamaz hale getirdiği tartışmasızdır.

Başka bir yönüyle de, 667 ve 668 sayılı OHAL KHK’leriyle binlerce dernek, okul, sendika, vakıf ve TV-gazetenin kapatılması, bu kuruluşların malvarlıklarının hazineye geçirilmesi işlemi, “OHAL’in gerektirdiği bir konu” olmadığı gibi, “ölçülü” ve “orantılı” da değildir. OHAL ilânına yol açan “sebepler” terör ve şiddet hareketleri olduğuna göre, OHAL’in amacı da, “terör ve şiddet hareketlerini ortadan kaldırarak kamu düzenini yeniden kurmak” ise, bu KHK’ler Anayasa’ya apaçık aykırıdır. 15 Temmuz darbe girişimini YARSAV veya filanca Özel İlköğretim Okulu yapmadığına göre, YARSAV’ın kapatılması işlemi “olağanüstü hâl ilanını gerektiren” bir konu değildir. Böyle bir düzenleme “orantılı” ve “ölçülü” de olmayacaktır. Öte yandan, “suç ve cezaların geçmişe yürütülmemesi”, “suçluluğu mahkeme kararıyla saptanmadan kimsenin suçlu sayılamayacağı” ilkeleri de, bu KHK’lerle çiğnenmiştir (Anayasa m. 15/2). YARSAV, 15 Temmuz’dan önce yasal bir dernekti, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise, nasıl ve hangi delillerle olduğu bilinmeden, kuruma dönük bir soruşturma dahi açılmadan -TBMM’yi devre dışı bırakan bir KHK ile- “bir gecede” terörist ilân edilmiştir? Bu soru tartışılamamıştır. Kapatılan binlerce kurumun temsilcisine “savunma hakkı” dahi verilmediği düşünüldüğünde, Anayasa m. 129/2’nin de açık bir ihlâli söz konusudur.

Yapılacak ilk şey, 667 ve 668 sayılı KHK’lerin, belli kurumların kapatılması, malvarlıklarının ise hazineye devri ile ilgili sonuç doğurucu hükümlerine (m. 2/1 ve 2/1-b-c) Danıştay’da iptal davası açmaktır.