Dün gece yarısı itibariyle OHAL sona erdi. Arkasında bir hukuksuzluklar ve mağduriyetler dağı bırakarak.

İktidarın ne olup ne olmadığını, kim olup kim olmadığını herkesten çok daha iyi bileceği, yıllar boyu yol arkadaşlığı yapıp beraber yürüdüğü Gülencileri devletten temizlemek, artık terör örgütü (FETÖ) olarak tanımladığı o yapının kökünü kazımak için ilan edilmişti OHAL.

Lakin, darbe girişimini “Allah’ın büyük bir lütfu” sayıp, OHAL’le o lütfu ete kemiğe büründürüp, yaş kuru demedi, kazıdı!

İlan edilirken, ilan edenler tarafından, 3 ay bile sürmesine gerek kalmayacağı da ilan ediliyordu. Misal, dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş; “İnşallah 3 aya dahi gerek kalmadan, 1-1,5 ay içerisinde işimizi bitirip bu süreci, atmamız gereken adımları atarak tamamlarız” diyordu.

Şimdi, o 3 aylar 7 kez uzatılıp aradan 2 yıl geçtikten sonra, hâlâ tehdit ve tehlikenin devam ettiğinden, FETÖ’nün uyuyan hücrelerinin devlet içindeki varlığını sürdürdüğünden bahisle yeni bir yasa tasarısı sunuldu Meclis’e.

Bugün Anayasa Komisyonu’nda tartışılmaya başlanacak ve haftaya da Genel Kurul’a gelecek 25 maddeli yasa tasarısının bazı maddelerine 3 yıl ömür biçiliyor. 3 yıl sonra o maddeler yürürlükten kalkacak!

3 ay değil 3 yıl! Ve bu kez “3 yıla da gerek kalmadan, 1-1,5 yıl içinde işimizi bitirip bu süreci tamamlarız” diyen de yok!

Aslında, İbrahim Kaboğlu’nun “monokrasi” olarak tanımladığı yeni sistemde cumhurbaşkanına verilen yetkiler düşünüldüğünde bu yasaya da gerek yok. “Tek adam yönetimi” olan monokrasilerin ilk örneklerini antropologlar ilkel kabilelerde görmüşler ve ilahi/dinsel güçleri de atfedilen yüce bir şefle somutlamışlardı.

Yeni dönemde OHAL’in boşluğunu dolduracak bir yasamız olmasını monokratı yasaya bağlayan bir ileri adım olarak mı alkışlarsınız, yoksa OHAL’lerden bir hal beğen yasası olarak mı, tasarının getirdiklerine bakıp siz karar verin.

Tasarı Anayasa Komisyonu’nda tartışılmaya başlanmadan önce, dün, ODTÜ’lü öğrencilerin mezuniyet töreninde taşıdıkları “Tayyipler Alemi” karikatürünü – ki o karikatür Penguen’de yayımlandıktan sonra da mahkemeye götürülmüş ve 12 yıl önce hakaret unsuru bulunmamıştı – dayanışma adına Twitter hesabından paylaştığı için Kılıçdaroğlu hakkında soruşturma açılması, ne halde olduğumuza dair bir yeni kanıt.

Yargı mekanizması artık böyle çalışıyor olmasına karşın, OHAL’in yerini dolduracak tasarı yasalaştığında artık bazı şeyler için, misal işiniz için, yargı kararı/hukuk güvencesi kalmayacak. Bakanlar ve valiler, “terörle iltisaklı ve irtibatlı” diye değerlendirdiklerinin işine son verebilecekler.

KHK ile ihraç edilen akademisyenler göreve iade edildiklerinde “eski kadro ve pozisyonuna”, ihraç edildiği üniversiteye atanmayıp YÖK’ün belirlediği bir üniversiteye gönderilebilecek.

OHAL döneminde ihraç edilen asker ve polisler mahkeme kararıyla işlerine iade edilseler bile, Milli Savunma ve İçişleri bakanları bunu onaylamazsa, bu bakanlıklar bünyesinde kurulacak “araştırma merkezleri”nde istihdam edilip kızakta bekletilebilecekler. Ordudan ihraç edilen askerlerin rütbelerinin sökülmesi için de mahkeme kararına gerek kalmayacak. Bu iki bakanlık dışındaki bakanlıklarla ilgili memurlar da bakan onayı ile ihraç edilebilecek.

Hakkında soruşturma açılan kişinin tüm ailesi zanlı haline gelebilecek ve suçun şahsiliğine boş verilip soruşturulan kişinin eşinin pasaportu da iptal edilebilecek.

Tutukluluk süreleri, iki uzatmayla, kişisel suçlarda 6; toplu suçlarda ise 12 güne kadar çıkabilecek.

Valilerin güvenlik gerekçesiyle belli bölgelere giriş çıkışı engelleme yetkisi olacak.

Dün gece yarısından itibaren OHAL yok. Büyük olasılıkla önümüzdeki haftadan itibaren Meclis’te yasalaşacak tasarı ile OHAL’in yokluğunu aratmayacak bir terörle mücadele düzenlememiz olacak.

Vatandaşa OHAL’lerden bir hal beğen deniyor ama önümüze konan hallerin birbirinden pek farkı yok!