Okmeydanı halkı, Madımak’ı andı
Okmeydanı halkı, Madımak’ta katledilen 33 aydını, Mehmet Ayvalıtaş Parkı’nda düzenlediği etkinlikle andı.
Okmeydanı halkı, Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te gericiler tarafından katledilen 33 aydını unutmadı.
Dikilitaş (Mehmet Ayvalıtaş) Parkı’nda bir araya gelen yurttaşlar, deyişler ve konuşmalarla Madımak’ı andı. Anma etkinliği kapsamında bir de sinevizyon gösterimi yapıldı.
Okmeydanı halkı adına okunan basın açıklamasında ise katliama ilişkin yargılamanın, failleri aklama sürecine dönüştürüldüğü belirtildi.
Açıklamada, “İçinde bulunduğumuz dönemde iktidarın baskı ve zor metotlarıyla yönetme anlayışı ülkeyi adeta bir açık hava hapishanesinde çevirmiştir” ifadeleri yer aldı.
Okmeydanı halkı adına okunan basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
SİVAS’IN IŞIĞI SÖNMEYECEK
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye tarihine bir "vahşet" olarak yazılan Sivas Katliamı'nın yıl dönümünde 33 canımızı anmak için yine bir aradayız.
2 Temmuz, bundan 28 Yıl önce Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri için Sivas' a gelen şair, gazeteci yazar, müzisyen, sanatçı ve aydınların diri diri yakılarak katledildikleri gündür. 2 Temmuz 1993 kara bir gün olarak tarihe yazılmıştır.
O gün otel çevresinde toplanan gerici faşist güruhun linç etmek isteği, güvenlik kuvvetlerinin ve devletin tüm yetkililerinin gözleri önünde gerçekleşti. Hiç bir devlet yetkilisi bu durumun önüne geçmek için gerçek bir çaba sarf etmedi.
Katliamın yaşandığı gün, sekiz saat boyunca otel çevresindekilere herhangi bir müdahale yapılmadığı gibi dönemin başbakanı Tansu Çiller, "çok şükür otel dışındaki yurttaşlarımız bir zarar görmemiştir", dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, "olaylarda ağır tahrik vardır, olay münferittir, halk galeyana gelmiştir", dönemin içişleri bakanı ise"Aziz Nesin'in halkı tahrik etmesi sonucunda galeyana gelen halk bu olayları çıkarmıştır" sözleri halen aklımızda.
2 TEMMUZ’DAN BUGÜNE MÜCADELE SÜRÜYOR
Ne yazık ki günümüzde de siyasi iktidar hala bu nefret dilinden, linçten ve katliamdan beslenmektedir.
Sivas Katliamının üzerinden geçen onca yıla rağmen, failleri ve katliamı engellemek için kılını kıpırdatmayan sorumlular yargılanmamıştır. Üstelik cemaatlerin ve mafyanın devletin her kademesinde iç içe geçmiş ilişkileri, onlara sağlanan ayrıcalıklar ile halk baskı altına alınmaya çalışılmıştır. İktidarın halkı sindirmeyi hedefleyen provokasyon ve söylemleri artarak devam etmiştir.
Katliamın hukuki süreci olayı aydınlatıp faillerin cezalandırılmasından ziyade olayı örtbas ederek, katil ve failleri aklama sürecine dönüşmüştür. 22 Ekim 1993' te başlayan ceza yargılaması sonunda olayın asıl failleri yargılanmadığı gibi yargılananlar içinde zamanaşımı sebebi ile dosya kapatılmış ve dönemin başbakanı zamanaşımını, "milletimize hayırlı ve uğurlu olsun" diyerek karşılamıştır.
Yargılama sürecinde katledilenlerin aileleri ve avukatlarına her türlü zorluk çıkartılmış, tehdit edilmiş, gözdağı verilmiştir.
Yapılan göstermelik yargılamada sanıkların avukatlığını yapan kişiler, sonrasında adeta ödüllendirilerek milletvekillikleri, bakanlıklar ve belediyelerde önemli görevlere getirilmişlerdir.
Yargılama sonrası verilen zamanaşımı kararının Yargıtay’ca da onanmış olması kabul edilmesi mümkün olmayan bir hukuksuzluk örneğidir.
Bu katliamın devlet tarafından aydınlatılmaması ve failler ile sorumluların cezalandırılmaması başka katliamlara da zemin hazırlamıştır . Açıkça ortadadır ki, gerçekleşen bu katliamın katilleri korunmuş ve bu da yeni katliamların önünü açmaktadır.
2 TEMMUZ BUGÜNDÜR
2 Temmuz 1993 tarihte kalmış bir gün değildir. O gün yapılan katliamın ve benzeri girişimlerin bugün de olduğunu biliyoruz. Doğrudan hedef gösterilerek demokratik kitle örgütlerine, siyasi partilere ve onların temsilcilerine yönelik yapılan saldırılar bunu göstermiştir.
Suruç katliamı, 10 Ekim Ankara katliamı, Roboski katliamı ve son olarak İzmir’de HDP binasında bulunan Deniz Poyraz’ın katli, Sivas’ta 33 canımızı yakan zihniyetle aynıdır. Bu zihniyet faşizmin kendisidir.
Öte yandan, bütün bu olayların, en başta arkasındaki kontrgerilla olmak üzere bütün sorumluları cezalandırılmadan, Türkiye'nin gerçek anlamda bir demokrasiye kavuşamayacağı ortadadır.
Her sene söylediğimiz gibi Sivas Katliamı aydınlanmaya, demokrasiye ve bir arada yaşama kültürüne saldırıdır. Bizler bu ve benzeri saldırıların bitmesi için, bağımsız, laik, demokratik ve özgür bir ülkenin kurulması için mücadeleyi büyüteceğiz.
Bugün yaşayarak görmekteyiz ki, yaşam hakkı başta olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklere yönelik baskı ve şiddet açık veya örtülü olarak tüm hızıyla devam etmektedir.
İçinde bulunduğumuz dönemde iktidarın baskı ve zor metodlarıyla yönetme anlayışı ülkeyi adeta bir açık hava hapishanesinde çevirmiştir.
Hak ve özgürlüklerden, eşitlikten, demokrasiden barıştan ve kardeşlikten yana olan herkes gibi bir kez daha katliamı lanetliyor ve unutmayacağımızı haykırıyoruz.
Ve biliyoruz ki, benzer katliamların tekrar yaşanmamasının yolu, hangi dilden, etnik kökenden, mezhepten ya da dinden olursa olsun tüm halkımızın eşit yurttaşlık temelinde ve hukuk güvencesi altında özgürce yaşamalarından geçmektedir.
28 sene sonra bugün burada Sivas'ta katledilen her canımızı anıyoruz ve anıları önünde söz veriyoruz. Katliamların, mafyaların, sermayedarların sömürü düzenini yıkacağız. Sivas’ı unutmadık unutturmayacağız! Yolumuzdan asla dönmeyeceğiz.