2012’deki okula başlama yaşını 60 aya düşüren kanun teklifinin TBMM’ye sunulan Genel Gerekçe’si  “Çağın ihtiyaçlarına uygun, eğitim ve öğretim etkinliklerinin kaliteli, verimli ve yüksek standartlarda sunulabilmesi …” idi. İlkokula kayıt yaşını 69 aya çıkaran ve dün TBMM’de görüşülmesi tamamlanan kanun teklifi de aynı gerekçeye dayanıyor. Okul öncesi eğitim 4-6 yaş, ilkokula başlama yaşı ise 6-7 […]

2012’deki okula başlama yaşını 60 aya düşüren kanun teklifinin TBMM’ye sunulan Genel Gerekçe’si  “Çağın ihtiyaçlarına uygun, eğitim ve öğretim etkinliklerinin kaliteli, verimli ve yüksek standartlarda sunulabilmesi …” idi. İlkokula kayıt yaşını 69 aya çıkaran ve dün TBMM’de görüşülmesi tamamlanan kanun teklifi de aynı gerekçeye dayanıyor.

Okul öncesi eğitim 4-6 yaş, ilkokula başlama yaşı ise 6-7 yaş. Dünya ortalaması böyle. Ekonomik ve sosyal durum, coğrafya, cinsiyet, dil, din, etnik durum pedagojinin belirlediği bu yaş aralıklarını değiştirmiyor. Fakat AKP, ll. Mahmut’un 200 yıl (1824) önce yayımladığı Talim-i Sıbyan Hakkında Ferman-ı Ali’sindeki Sıbyan mektebine başlama yaşını (4-5) döverek-söverek ve bütün bilimsel itirazlara rağmen “çağın gereği” diye kabul ettirdi.

Şimdi yedi yıl öncesine, yani çağın terk ettiğimiz noktasına geri dönüyoruz. Ve bunu zihniyeti değişmeyen partinin elleriyle gerçekleştiriyoruz Hiç kuşkusuz bu zihniyeti eğitim bilimi ikna etmedi; insan fizyolojisinin, teknoloji gibi birkaç yılda bir değişemeyeceğini yaşayarak gördüler hepsi o kadar. (İnsan bu noktada bir özür bekliyor; özür dilemek zor geliyorsa en azından özür mahiyetinde bir gerekçe üretmez mi?)

Dün kanunlaşan teklif okula başlama yaşını yükseltirken mesleki eğitim yaşını aşağıya çekip çırak adayı tabanını yaygınlaştırıyor. Çıraklık eğitiminin özel sektör tarafından organize sanayi bölgelerinde açılacak Mesleki Eğitim Merkezlerine devredilip, imam hatip ortaokulu mezunlarının da çıraklık okullarına gidebilmelerinin önünü açmak bu anlama gelir (Çıraklık Eğitim Merkezlerinin adının Mesleki Eğitim Merkezi olarak değiştirilmesi çıraklığı cazip hale getirmek için düşünülmüş; çobana sürü yöneticisi demek gibi bir şey). İmam hatip ortaokullarından mezun öğrencileri eğitimini aldıkları mesleğe yönlendirmenin yolu tıkandı, tahmin ettiğimiz gibi yoksul aile çocukları imam hatiplere oradan da sanayi bölgelerine yönlendirilmeye çalışılıyor.

@ziyaselcuk  @BY

Tamamen teknik düzenlemeler içeren kanun teklifinin “teknokrat” bakan elinden değil de AKP grubundan çıkması, berbat ettikleri bir çuval inciri kendilerinin temizlemek istemesi veya varsa siyasi getirisi bunu Ziya Selçuk’a bırakmak istememeleri şeklinde yorumlanabilir. Oysa Selçuk hiç de teknokrat gibi durmuyor, hızla bu tanımdan uzaklaşıp AKP’lileşmeye çalışıyor.

Ziya Selçuk, en az Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli kadar bu partinin neferi olduğunu gösterdi. Tarım Bakanı gibi “Bu adilere sandıkta cevap verecek misiniz!” demediyse de her birinin önüne bir çentik sonuna da alkışlı emoji ekleyerek Binali Yıldırım’ın İstanbul vaatlerini tüm öğretmenlere satmaya kalkıştı. (“Öğretmenler bütün toplu ulaşımdan bedava yararlanacak. Gençlere 10 GB internet bedava olacak. Müzeler ve tiyatrolar bütün gençlere ücretsiz olacak. Spor tesislerinden gençler ücretsiz yararlanacak. @BY”

AKP’lilik AKP’li olmayanla araya mesafe koymak onları dışlamaktır. Selçuk, söz konusu Tweetiyle bunu başardı ve proje ortağım dediği öğretmen, öğrenci ve ebeveynlerle arasındaki uçurumu derinleştirdi. Buna rağmen Selçuk, benim gibi birkaç kişi hariç toplumun büyük kesimi tarafından işini bilen; deneyimli, eğitimin sorunlarına çözüm üretecek yetkinliğe ve kariyer hesabı yapma ihtiyacı duymayacak akademik şöhrete sahip ve de tarafsız biri olarak görülüyor. O ise ısrarla ‘ben düşündüğünüz gibi sizden biri değilim’ diyor. Artık kendisine ‘@BY’ demek gerekmez mi!