Silahı öğrencisinin aklından çıkarması gereken üniversitelerin başı Yekta Saraç, İçişleri Bakanı’yla görüşerek “olayların engellenmesi yönünde yapılacak çalışmalara katkı sağlamaları ve kendilerine destek olmalarını istedi.” İçişleri Bakanı, sokaktaki şiddetin nedeni ve alınacak önlemler konusunda bir kez olsun YÖK Başkanı’nı veya Milli Eğitim Bakanı’nı arayıp eğitimin ne düşündüğünü sormadı. Fakat hayvanlara bile şiddet dışı yöntemlerle bir arada […]

Silahı öğrencisinin aklından çıkarması gereken üniversitelerin başı Yekta Saraç, İçişleri Bakanı’yla görüşerek “olayların engellenmesi yönünde yapılacak çalışmalara katkı sağlamaları ve kendilerine destek olmalarını istedi.”

İçişleri Bakanı, sokaktaki şiddetin nedeni ve alınacak önlemler konusunda bir kez olsun YÖK Başkanı’nı veya Milli Eğitim Bakanı’nı arayıp eğitimin ne düşündüğünü sormadı. Fakat hayvanlara bile şiddet dışı yöntemlerle bir arada yaşama yollarını öğretmesi gereken eğitimin başındaki zevatlar, kurumlarında meydana gelen her olayın ardından içişleri bakanını arayarak yardım isterler.

İçişleri Bakanı’nın üniversitelerde gerçekleşen silahlı saldırılara ilişkin olarak alacağı önleme öneri yine bir üniversite hocasından: Bilgisine başvurulan Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Timur Demirbaş “Üniversite ve resmi kurumlarda önlem mahiyetinde yapılması gereken ilk şey ‘duyarlı kapılar’ı hayata geçirmektir” diyor. Gördüğünüz gibi üniversitelerimiz hâlâ zihniyetin girdiği yere nesnesinin haydi haydi gireceğinin farkında değil.

YÖK’ün, üniversitenin ve üniversite hocasının aklına ilk gelen çözüm polisiye önlem oluyor. Bu çocukların aklına silahı kim soktu diye düşünen yok. Oysa eğitim kurumlarının asıl amacı, öğrencisine sorunlarına şiddet dışı yollarla çözüm üretmenin yollarını göstermektir. Eğer öğrenci veya üniversite bitirmiş bir kişi karşılaştığı olayla baş etmenin başka yolunu bulamıyor silaha başvuruyorsa, bırakın dışarıda karşılaştığı sorunları, eğitim aldığı veya eğitim verdiği kurum içindeki diyalogla halledilecek sorununu henüz insanların eğitime tabi tutulmadığı dönemlerden kalma yöntemlerle çözme yoluna gidiyorsa orada eğitim yok, var idiyse de bitmiş demektir.

Çankaya Üniversitesi hukuk fakültesi öğrencisi Hasan İsmail Hikmet, hocası Ceren Damar Şenel’i tabancayla vurarak öldürdü (2 Aralık 2018).

Hüsnü Can Çökmez, Karazin Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi “sevgilisi” Buket Yıldız ile arkadaşı Zeynep Hüsünbeyi Ukrayna’nın Harkov kentinde bıçakla öldürdü (31 Aralık 2018).

Yunus D., “sevgilim”le görüşeceğim diyerek Konya Selçuk Üniversitesi yerleşkesine elinde pompalı tüfekle girdi (görüşememiş olmaları “sevgilinin” şansı olmalı).

Afyonkarahisar Rahmiye Sare Palalı Teknik Koleji öğrencisi M.A., öğretmeni Cengizhan Özlü’yü silahla öldürmeye teşebbüs etti. Öğretmen saldırıdan yaralı kurtuldu.

Bunlar eğitim kurumlarının bir haftalık kriminal dosyasından. Geriye baktığınızda sayısız benzer olay görürsünüz. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi araştırma görevlisi Volkan Bayar’ın, hakkında idari soruşturma açıldığını öğrendiği 5 Nisan 2018 günü, dört çalışma arkadaşını silahla vurarak öldürdüğü olayı kimse unutmuş olamaz.

“Uzmanlar”, okullara silahın bu kadar kolay nasıl girilebildiğini mercek altına almış! Silahın okullara nasıl girdiğini görmek için merceğe ne gerek var ki! Zihniyetin izini sür silaha ulaşırsın. İşte size büyük bir ayak izi: “Toplumsal şiddet ve tahammülsüzlüğün giderek arttığı” gerekçesiyle TBMM’ye Ruh Sağlığı Yasa Teklifi veren MHP’nin gençlik teşkilatı Ülkü Ocaklarının Selçuk Üniversitesi temsilciliği, bir yıl önce bu günlerde üniversite yerleşkesinde düzenlediği bir etkinlikte davetlisine pompalı tüfe hediye etmiş üniversite yönetimi ise bu olayı görmezden gelmişti.

İslamcı-liberal ortaklığında sürdürülen eğitim, çocuklarımıza nasıl davranacaklarını değil, nasıl görüneceklerini öğretiyor. Eğitime, eğitim dışı (pedagojiye aykırı) düşünceler yön veriyor. Biline ki buradan çıkmadığımız sürece üzüleceğimiz daha çok şiddet olayına tanık olacağız.