Okullar açılırken

Tahsin DOĞAN*

Yeni bir öğretim yılına başlamak, okulları açmak virüs ve siyasi iktidarın yarattığı tahribatlara ve tüm olumsuzluklara karşın sevindirici.

Çocuklarımız sosyal, kültürel, fiziksel olarak ve bilgiye erişimde büyük sıkıntılar yaşadı. Özellikle yoksul ailelerin çocukları, normal süreçte de pek yararlanamadığı eğitimden bu süreçte tümüyle koptu. Henüz kayıpların düzeyine ilişkin MEB’den bir tespit raporu yok.

Umarız okulları açık tutmak için gerekli altyapı ve hijyenik eğitim ortamı sağlanmıştır.

Aşı başta olmak üzere seyreltilmiş sınıflar, yeterince öğretmen, ulaşım, temizlik malzemeleri, eğitimli hizmet elemanları, ders araç gereçleri gibi eğitim için zorunlu altyapısı umarız sağlanmıştır.

Aşı dışında Bakanlık bu konuda açıklama yapmadı. Şeffaf olmayan yönetim anlayışı bu tehlikeli virüs sürecinde de sürdürüldü. İktidar bu yaklaşımıyla toplumu bilinmezliğe ve kaosa sürüklemeye devam ediyor.

Yeni sınıflar yapıldığı ve acil ihtiyaç olan 100-150 bin öğretmenin atandığına ilişkinde bilgi yok. Bakanlık gerek duyulursa ikili eğitime geçileceğini açıklıyor ama öğretmen yokken bunu nasıl yapacak. Eğitim öğretimin nasıl işleyeceğine yönelik standartlar da belirlenmiş değil.

O zaman sormak gerekiyor, nasıl yürüteceksiniz eğitim-öğretimi?

Okulları açalım diye yükselen kamuoyunun tepkisini yumuşatmak için okullar açılacak. Ardından gerekli önlem alınmadığı için gene büyük sorunlar yaşandıktan sonra tekrar kapatılacağı korkusunu taşıyoruz.

Okulların kapalı tutulması siyasi bir tercihtir.

Siyasi tercihtir. Çünkü ek bir bütçe ile okulların öğretime hazırlanması bir haftalık bir zaman alır. Bu nedenle siyasi tercihtir diyoruz.

Okulların kapalı olması cemaatlere alan açtı. Okula gidemeyen çocukların çoğu onların resmi ve gayrı resmi kurslarına yöneldi. Kayıt içi veya dışı açılan bu kurslar çoğunlukla kapanmadı. Okuldan kopan çocukların bir kısmı suça itildi. 2020 verilerine göre 100 bin dolayında çocuk suça sürüklendi. Hapis cezası alan çocuk sayısı 20 binin üzerinde.

Siyasal İslam’ın ana hedeflerinden biri de toplumu bilimsel, demokratik ve laik eğitimden uzak tutmaktır.

Siyasi iktidar, FETÖ için çıkarılan OHAL ve KHK ile nasıl binlerce demokrat öğretmeni ve kamu çalışanını işten attıysa, pandemiyi bahane ederek de çocuklarımızın eğitimsiz kalmasını pek umursamıyor.

Gittikçe antidemokratik, otoriter yaklaşımını yükselten siyasi iktidar eğitim alanındaki uygulamalarıyla da toplumu ideolojileri doğrultusunda değiştirme, dönüştürme çabasında.

Emperyalizm tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de yürüttüğü politikalarla da eğitimi alınır, satılır bir meta haline getirdi. Anayasal olarak herkesin hakkı olan eğitim, yoksulların yararlanamayacağı bir alana dönüştürüldü. Pandemi bu durumu daha da derinleştirdi. Önlemler alınmadığı için gene birçok hizmet velilerin sırtına yüklenecek. Bu durum gelir düzeyine göre okullar arası farklılıkları büyütecek, eşitsizlikleri daha da artıracaktır.

Siyasi iktidarın karar süreçlerine eğitim bileşenlerini katmaması nedeniyle pandemi döneminde eğitim sistemimiz büyük yaralar almıştır.

Bugün de aynı yaklaşım ısrarla sürdürülmekte bir neslin heba olmasına neden olunmaktadır. Bırakın çocuklarımız, sağlamak zorunda olduğumuz doğal eğitim ortamında sürdürsünler eğitimlerini.

Okullar açılırken Okulları açık tutarak, çocuklarımızı tekrar kazanmalıyız, bir kuşağın yok olmasını engellemeliyiz. Bu bizim görevimiz ve sorumluluğumuz.

* Eğit-Der Genel Başkanı