Okulların açılması memleket meselesi

Necati KALAFAT*

Okulların açılma sürecinin başladığı, öğretmenlerin hazırlık seminerleri için okullara geldiği, 1.sınıf çocuklarımızın uyum çalışmaları için okullara geldiği bir dönemde pandemi döneminde eğitim öğretim meselesini konuşacağımız bir yazıya ihtiyacımız olduğunu düşündük.

Başta Veli-Der örgütlülüğümüz olmak üzere yaklaşık 3 eğitim öğretim yarıyılından beri eğitime verilen aradan kaynaklı kamusal eğitimin altının boşaltılması, öğrencilerimizin psikolojik sosyal ve akademik gelişimlerini olumsuz yönde etkilediğini, bu olumsuzluğu aşmak için de gerekli fiziksel koşulların sağlanıp okulların açılmasını talep ettik. Son bir aydır Türkiye genelinde okulların açılması için nöbet eylemleri gerçekleştirdik gerçekleştiriyoruz. Bu kararlı tavır yönetenleri de artık okulların bir süre daha kapalı kalamayacağına ikna etmiş olmalı ki okulların açılacağına dair kararlı açıklamalar sağlı sollu gelmektedir. Bunu bir olumlu durum olarak ve kararlı ve meşru mücadelemizin kazanımı olarak görüyoruz. Ancak pandemide eğitim ve öğretim süreçlerini yönetenlerin karnelerine baktığımızda anlık kararlar veren, belli bir sistemsel isleyişle ve bilimin yol göstericiliğinde değil, piyasa koşullarının ve mevcut iktidar sisteminin hasarını azaltmaya yönelik politik tutum sergiledikleri de açıktır. Bu durum da bizlerde ve toplumda güvensizlik oluşturmaktadır. Nasıl ki okulların açılması meselesini tartışmaya açık bile olmayan bir kararlılıkla savunmuş ve gereğini okul önü nöbetleriyle yerine getirdiysek, bundan sonra ki sürecinde aç kapa değil, sürdürülebilir eğitim şiarıyla takipçisi olacağız

Artık daha fazla kaybedecek yıllarımız ve çocuklarımız yok. Okulların fiziksel koşullarının hiç de pandemi dönemi için uygun hale getirilmediğini görüyor ve gözlemliyoruz. Sınıflar 30-40 kişi ve gerekli havalandırma yok. Temizlik malzemeleri, sistemli ilaçlamalar, maske ve dezenfaktan eksikliklerine dair birçok okuldan şikâyetler bizlere ulaşmaktadır. Okul yönetimleri ve öğretmenler pandemi koşullarında eğitim öğretimle ilgili yeterli bilgi ve donanıma sahip değiller. Bu durumun onların kişisel beceri ve iyi niyetlerine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu düşünüyoruz. Aşılama çalışmalarında gelinen nokta ülkede bir toplumsal bağışıklık oluşturmaya yetmeyecek düzeydedir.

İktidar sahiplerinin ikircikli yaklaşımları ve beceriksiz politikalarıyla toplumda önemsenmeyecek bir kesimde aşı karşıtlığı oluşturmuştur. Yaygın aşılama için öncelikle düşünsel engellerin (hurafeler gerici bakış açıları yanlış bilgilendirmeler) aşılmasına yönelik bilim insanlarının önderliğinde bir asi planlaması yapılması önemlidir.

TEDBİRLER ALINMALIDIR

Biz Veli-Der olarak örgütlü ve piyasacı olmayan sağlık örgütleriyle beraber davranmaya devam edeceğiz. Öğrencilerimiz yaklaşık 1.5 yıldır okul hayatının uzağında. Hem akademik hem sosyal hem de psikolojik olarak yıpranmış durumdalar. Okullarda bu durumun aşılmasına yönelik tedbirlerin olmadığını gözlemliyor ve milli eğitim kurum yöneticilerini kâğıt üstünde değil uygulanabilir telafi eğitimlerine gerçekçi psikososyal destek çalışmaları başlatmaya davet ediyoruz. Okullarda bu hizmetlerin verilebilmesi için önce sağlıklı bir planlamaya sonra da gerekli personel istihdamına ihtiyaç vardır. Okullarımızda yardımcı personel eksikliği had safhadadır. Temizlik ve hijyenin çok önemli olduğu bu dönemde bu hizmetler için acil kadro tanımlanmalı daha geç kalınmadan göreve başlamaları sağlanmalıdır. Halka ait kaynaklar sermayenin, dini yapıların ihtiyaçları için sınırsızca kamu okullarına ayrılmaması eğitimin paralılaşması ve dinselleştirilmesini hattının sonucudur. Okulların açık kalması bir memleket meselesidir. Gerekli olan tedbirleri almadan açılacak olan okullar yeni bir kapanmaya davet çıkaracaktır. Bugüne kadar okulların açık kalması için nasıl mücadele verdiysek bundan sonrada açık kalması ve sürdürülebilir olması için gerekeni yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

* Veli-Der İzmir Şube Başkanı