Yağma suçundan 12 yıl önce cezaevine girdi. Yaklaşık 3 yıl sonra çıkacak, çıkınca bir mesleği olsun diye düşünerek üniversite sınavına girdi.

Tüm tercihlerine İş Sağlığı ve Güvenliği Programı’nı yazdı, Hitit Üniversitesi Teknik Bilimler Yüksekokulu İş Sağlığı ve Güvenliği Programı’nı kazandı.

Üniversitede okumak için Çorum’daki İskilip Açık Cezaevinden, okula daha yakın olan Çorum Açık Cezaevine naklini istedi, talebi kabul edildi.

Açık cezaevinde olduğu için Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 76/1 maddesine göre dersleri takip etme hakkı vardı, okula gidebilmek için dilekçe verdi. Öncesinde de Konya, Kastamonu ve Kocaeli kentlerindeki açık cezaevi yönetimleriyle görüşmüştü, tüm mahpuslar dersleri okulda takip edebiliyordu. Hatta bir görevli “Tabii ki gideceksiniz, bu sizin kazanılmış hakkınız” dedi, sevindi.

Ancak kendi kaldığı Çorum Açık Cezaevinde işler böyle yürümedi.

Dilekçeleri işleme bile konmadı: “Okuyup da ne olacaksın…”

Burak Bekil ile geçen hafta telefonda görüştüm, çünkü açık cezaevinde olduğu için daha fazla telefon hakkı var, hatta ben telefon kesilir mi, bir daha konuşabilir miyiz diye endişemi belirtince “Merak etmeyin, burası açık cezaevi, sonra da ararım” dedi.

Yani, açık cezaevinde olmanın diğer tüm haklarından, oradaki tüm mahpuslar gibi yararlanabiliyor.

Bu “haklardan” biri de çalışma zorunluluğu.

Bekil, “Açık cezaevindeki diğer mahpuslar gibi beni de çalıştırıyorlar. Hiç boya-badana yapmayı bilmeyen biri duvar boyayabilir mi? Ben yaptım. Hem de hiçbir güvenlik önlemi olmadan, işi bilmeyen mahpuslara duvar boyattılar. Çıplak elle tiner temizlettiler, ellerim hâlâ yanık içinde. Yasak olmasına rağmen lojmanlarını bile mahkumlara temizlettiler. Açık cezaevinde çalışma koşuluna uyarak bulunuyoruz, biz bu gerekliliği yerine getiriyorsak açık cezaevi haklarımızdan da faydalanmamız gerekiyor. Zorunlu çalışmada açık, okula gitmek isteyince kapalı cezaevi hükümlüsü olduk” dedi.

Neden izin verilmiyor? Sundukları gerekçe, bu kuruma, kapalı cezaevinden pandemi izniyle açık cezaevine geçerek gelmiş olmaları ve aslında kapalı cezaevi kurallarına tabi olmaları gerektiği. Yani, tamamen keyfi ve hiçbir kanuna dayanmayan bir “gerekçe”.

Burak Bekil, cezaevi idaresinin bu kararını İnfaz Hakimliğine taşıdı. İtirazı reddedilince Ağır Ceza Mahkemesine başvurdu, yanıt bekliyor. Ayrıca İnsan Hakları Derneği’ne de başvuru yaptı. Kendisi ve üniversiteyi kazanan iki arkadaşına ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ve Kamu Denetçiliği Kurumu’na da dilekçe yazdı ancak hapishane idaresi bu dilekçelerini ilgili kurumlara göndermeyerek başka bir hukuksuzluğa daha imza attı.

Sesi üzgündü: “Okullar açıldı, dersler başladı, biz gidemiyoruz.”

Cezaevi idaresi eğitim biriminden bir yetkiliyle görüştüm, mahkumlara gerekli tebligatların yapıldığını, ayrıca bir bilgi verilemeyeceğini söyledi.

Bu gidişle “okuyunca ne olacaklarını” bilmiyoruz ama aksi durumu az çok tahmin edebiliyoruz…