Erdoğan’ın meşhur cümlesinden sonra sanal âlemde yaşanan TAMAM patlaması, gerçek âleme dair de önemli bir mesaj veriyor. AKP,klavye kahramanları”, “FETÖ” falan dese de, Twitter’dan çıkıp sokağa da akan tepkiyle sarsıldı. Örgütlü trollerine ilan ettikleri DEVAM seferberliği kendiliğinden yükselen dalga karşısında pek zavallı kaldı.

Geleneksel medyanın ezici çoğunluğunun iktidar borazanı olduğu bu seçimde, sosyal medyaya sarılanlar da sosyal medyanın etkisi de geçmişle kıyaslanamayacak oranda olacak.

Bu seçimde muhalefet açısından başarının önkoşulu, “Ben ne yapsam sonuç değişmez” algı ve düşüncesinin yenilmesiydi. Son iki günde ortaya çıkan TAMAM bu ruh halinin aşılmasına da önemli katkıda bulundu.

AKP+MHP bloku açısından, her ne kadar renk vermemeye çalışsalar da, alarm zilleri çalıyor. Hem de kulaklarını sağır edercesine…

Onlar seçime katılımın düşüklüğünden, muhalefet ise seçime katılının yüksekliğinden kazanacak. Katılım ne kadar artarsa, muhalefetin şansı o kadar artıyor.

Neyse ki, muhalefet ortak aday gibi bir hataya düşmedi. Dün Perinçek’in 100 bin imzayı aşmasıyla cumhurbaşkanlığı seçimi 6 adaylı bir yarışa dönüştü. Bu, katılımı şimdiye kadar görülenin çok üzerine çıkaracak ve seçimi ikinci tura taşıyacaktır.

Başkanlık sistemine izin vermemek ve ülkenin parlamenter sisteme dönüş yapabilmesini sağlamak açısından, 24 Haziran’da sonucu alınacak olan milletvekili seçimleri de cumhurbaşkanlığı seçimi kadar önemli.

Muhalefetin 600 sandalyeli Meclis’te çoğunluğu elde etmesi, ki büyük hatalar yapılmazsa bu kesin gibi, hem anayasal değişikliler açısından kritik, hem de “Evet, yapabiliyoruz” duygusuyla ikinci turda muhalefet adayının etrafında toplanılarak kazanılması açısından kritik.

Muhalefet ittifakının dışında kalan HDP ve onun bir parçası olan SP seçmenleri seçimin kaderini etkileme potansiyeline sahip. Barajı geçmesi bıçak sırtı olan HDP, barajı geçerse AKP’den çok sayıda milletvekili alacak, geçemezse çok sayıda milletvekili AKP’ye gidecek ve Meclis çoğunluğu imkansız hale gelecek!

Geçen gün ÖDP Başkanlık Üyesi sevgili Alper Taş, “Solculara kime oy vereceğini reçete ile sunmaya gerek yok” demişti. Kuşkusuz solcular kendi değerleri çerçevesinde ve seçim aritmetiğini de doğru okuyarak HDP’nin barajı geçememesinin yaratacağı ağır sonuçların farkında olarak oy vereceklerdir.

Gerek muhalefet –özellikle de CHP- tarafında, gerekse de HDP tarafında bu hassasiyetin farkında olunduğunu, karşılıklı olarak son derece yapıcı bir dilin kullanıldığını, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda Kürt seçmenin sandığa gitmesini engelleyecek yaklaşımlardan özenle kaçınıldığını görmek umut verici.

Sol, sosyalist seçmen, kendisine bir reçete verilmese de, seçime katılımın en yüksek orana taşınması için çabalamanın, sandıklarda vatandaşların oylarına sahip çıkmanın ve HDP’nin mutlaka barajı geçmesi gerektiğinin bilinciyle davranacaktır.

Ekonomi neredeyse can çekişirken, AKP’li seçmen de gündelik hayatında zorlanıyor ve şimdiye kadar oy verdiği partinin ekonomiyi çökerttiğini görüyor. Yaşadığı zorluklar nedeniyle AKP ile bağı zayıflayan muhafazakar seçmenin, Saadet Partisi’ni muhalefet cephesinde görmesi, onların AKP’den kopuşunu kolaylaştıran bir etkene dönüşüyor. Böylece, SP’nin seçime etkisi kendi yüzde 1-2’lik oy oranının çok üzerine çıkıyor.

Kritik 24 Haziran seçiminde iktidar blokunun en önemli avantajı da dezavantajı da Erdoğan! Erdoğan toplumu öylesine kutuplaştırdı ki, asla bir araya gelemeyeceği düşünülen kesimler/partiler birleşti.

Bu koşullarda, bence ikinci tura kalma olasılığı daha yüksek olan İnce’nin, 8 Temmuz’da ipi göğüslemesi olmayacak şey değil. Yeter ki, Kürt seçmeni ve tek adam rejimine tepkili muhafazakârları uzaklaştıracak hatalar yapılmasın.