Diktatörün biri... - diktatör dediysek fıkra icabı, yoksa bizde böyle şeyler olmaz bilirsiniz(!)… Evet ne diyorduk;
diktatörün biri, uyguladığı politikaların etkilerini araştırmak üzere kıyafet değiştirerek bir meyhaneye gider. Adamın biri, çok zengin bir sofrada demlenmektedir, yanına gider.

-Böyle içebilmek için iyi kazanıyor olmalısın. Günde ne kadar kazanıyorsun?

-2000 lira.

-Peki büyük liderimiz, vergileri biraz daha artırıp, çalışma koşullarını ağırlaştırırsa ne kadar kazanırsın?

-4000 lira.

-Peki kemerleri biraz daha sıkarsak?

-Ooo... En az 5000 lira.

Diktatör sinirlenmeye başlar.

-Peki ya insanları ölümüne çalıştırırsak?

-O zaman 10.000 liradan aşağı kazanmam!

-Söyle be adam, ne iş yaparsın sen?

-Tabut yaparım...

Bizde böyle şeyler olmaz dedikse de inanmayın. Gidiş o gidiş ki cenaze levazımatçılarına gün doğmakta. Her işten sorumlu olup tüm melanetlerden kendini azade tutan bu AKP ve Bakanları oldukça, her geçen gün daha fazla ölüm kaçınılmaz. Zira yaptıkları tüm edimler buna zemin hazırlıyor. Son bir haftada yaşanan iki yasal değişiklik ve bir kaza bunun en somut kanıtlarını oluşturmakta.

Sanayi ve Üretime Destek Yasası gereği; “50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde; iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri, işverenler veya işveren vekilleri tarafından (İSG sertifikası olması şartıyla) yürütülebilecek. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun, ‘iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri’ ile ‘iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin desteklenmesi’ hükümleri, 1 Temmuz 2017 yerine 1 Temmuz 2020’de yürürlüğe girecek.” Bu şu anlama geliyor; sanayi ve üretime destek adı altında daha en az üç yıl işyerleri her türlü tehlikeye açık olacak. Önünde “az” sözcüğü olması ardındaki “tehlike” sözcüğünün içeriğini değiştirmiyor. Tehlike her daim tehlikedir. Tıpkı geçen hafta Sakarya/Akyazı’da yaşanan havuz faciasında olduğu gibi... Beş kişinin elektriğe kapılarak öldüğü aquapark işletmesi de “az tehlikeli” sınıfta yer alan işletmeler arasında. Güvenlik deyince polis ve jandarma ile özellikle üniversitelerde terör estiren özel güvenlik birimlerinden başkasını algılayamayan bu kafa yönetimde oldukça, bu tür ertelemeler denetimsizliği getirecek ve daha çok canlar yok olacaktır. Mevcut denetimsizlik durumunu Bakan M.Müezzinoğlu da; “Tamamen ihmal, tedbirsizlik ve denetimsizlik” sözleriyle itiraf ediyor zaten. İtiraf ediyor da ne oluyor? “En büyük denetimi toplumun kendi yapar” diyerek denetim işini halka havale eden Bakan hemen ardından; “Beşeri sermayemizin ciddi bir yetersizliği var. Kültürel bir dönüşüme ihtiyacımız var. Tedbiri ihmal eden bir yapımız var” diyerek toplumda güvenlik kültürünün olmadığı yönünde ikinci itirafıyla kendi kendiyle çelişiyor. Basiretsizlikten öte sanayi ve üretime destek adı altında sermayeye halkın ölümü pahasına destek söz konusu.

Halkı pervasızca ölüme gönderme bu uygulama ile kalmıyor. Yine hafta sonunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, “Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik değişikliği çerçevesinde LPG’li ve LPG dönüşümü yeni yapılacak araçlar için araç muayenesi öncesinde gaz sızdırmazlık ve montaj raporu almak için Makina Mühendisleri Odası’na veya Türk Standartları Enstitüsüne (TSE) başvurulması gerekmeyecek. Ayrıca, sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) dönüşümü yapılan araçlarla ilgili olarak münferit araç imalatı ve tadilatı yapan işyerleri için TSE’den hizmet yeterlilik belgesi alınması şartı da kaldırıldı.

Önceki uygulama bile yetersiz olup Makina Mühendisleri Odası’nın sızdırmazlık kontrollerine rağmen denetimden kaçanlar rahatlıkla araç muayeneden geçebiliyorlardı. Zira araç muayenelerinden sorumlu TüvTürk, sızdırmazlık belgesinin olmamasını “hafif kusur” olarak kabul ediyordu. Araç muayenelerine ilişkin yüksek meblağları üstteki ihmalleriyle gayriciddi bir şekilde yerine getiren TüvTürk’ün devlete vergi vermeyip birikmiş 800 milyon liralık vergi borcu devlet tarafından silinirken, TMMOB’ye bağlı odaların tam anlamıyla denetim uygulaması sonucu aldığı meblağ ve işlemlerin bir sorun olarak gösterilmesi bir muhalif sesi kısmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.

İçimize canlı bombaları salanlar yetmezmiş gibi şimdi de tekerlekli bombaları salıyorlar. Herhangi bir kalfa /usta için mesleki yeterlilik belgesi olmadan çalışamaz diyenler, LPG gibi yanıcı ve patlayıcı özelliğe sahip bir tesisatın yapımında yeterlilik belgesi talep etmiyor. Yeterliliği sorgulanmayan herhangi bir tesisatçının tesis ettiği sistemin de yeterliliğini sorgulamayacak olması son derece vahim olaylara kapı açıyor demektir. Bu işin sorumluları yarın vahim olaylar peş peşe geldiğinde Müezzinoğlu’nun yaptığını yapıp, “toplumsal güvenlik kültürümüz yok, beşeri sermayemiz yetersiz” deyip, yine ölenleri sorumlu tutarak işin içinden sıyrılacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Mutlaka bir gün hesap vereceklerini asla akıllarından çıkarmamalılar.

Bu tip uygulamalar ne ilk ne de son olacaktır. Sermayenin önünü açmak uğruna madenlerdeki, tersanelerdeki işçileri ölüme gönderenlere en büyük destek de yandaş medyadan geliyor. LPG uygulamasını; “LPG’li araç sahiplerine müjde” diye veren Anadolu Ajansı haberini olduğu gibi servis eden, NTV, Hürriyet, Yeni Şafak sadece bunlardan birkaçı idi. Önümüzdeki günlerde LPG’li araç yangın ve patlamalarında yine hepsi pişkince ihmalden söz edecek, birkaç günah keçisi bulup olayı kapatmaya çalışacaklardır.

Bir faydası olmayacağını biliyorum, ancak tarihe not düşme açısından AKP hükümetini; Elektrik Mühendisleri Odası’nın 12 yıldır bekletilen, uluslararası standartlara göre revize edilen “Elektrik İç Tesisat Yönetmeliğini” bir an önce resmileştirerek benzeri havuz facialarının bir daha yaşanmasının önüne geçmeye ve LPG sızdırmazlık kontrollerinde eski uygulamaya dönmeye çağırıyorum.

İyi bayramlar ve esenlik dileklerimle...