Haziran ayında en az 173 emekçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesi ve 14’ünün 65 yaşın üzerinde olması geçim koşullarının zorluğunu ortaya çıkarıyor.

Ölene kadar çalışanların ülkesi olduk

Ozan GÜNDOĞDU

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Haziran ayına ilişkin iş cinayetleri raporunu kamuoyuyla paylaştı. Başına “Tahir Çetin ve Ali Faik İnter, anılarına saygıyla” notu düşülerek paylaşılan rapora göre sadece Haziran ayında 6’sı çocuk yaşta en az 173 emekçi iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetti. Son raporla birlikte bu yıl boyunca iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı en az 1155’e ulaştı. Rapora göre Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak yorumlanan inşaat sektörü aynı zamanda işçi katili haline gelmiş durumda. Haziran’da hayatını kaybeden 173 emekçinin 45’i inşaatlarda çalışıyordu.

Hayatını kaybeden emekçilerin yüzde 19’u yüksekten düşerek, yine yüzde 19’u göçük altında kalarak, yüzde 14’ü ise işçi servislerinin kazası sonucu can verdi.

Ancak raporda öyle bir veriye yer verildi ki, o veri Türkiye’de geçim şartlarının özellikle emekliler için ne kadar zorlaştığını gözler önüne seriyor. İş cinayetlerinde ölen emekçilerin 14’ünün yaşı 65 yaşın üzerinde. Normal şartlar altında emekli maaşını alarak huzurlu bir hayat geçirmesi beklenen yurttaşlar çalışmak zorunda bırakılıyor. Ağır iş koşullarına sağlıkları el vermeden çalışmak zorunda bırakılan yaşlı emekçiler ise sayıları gün geçtikçe artan bir vakaya dönüşmüş durumda.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre ülkede 2014’te 65 yaş ve üzeri 80 bin emekçi bulunuyordu. Bu kişiler bir patronun nam ve hesabına çalışıyor ve karşılığında ücret geliri elde ediyorlar. Dolayısıyla bu sayının içinde esnaflık yapan ya da mali müşavirlik, avukatlık gibi serbest meslek sahipleri bulunmuyor. Söz konusu 65 yaşın üzerindeki emekçilerin sayısında ise ekonomik bunalımla beraber sert artışlar yaşanıyor. 2014’de 80 bin olan 65 yaşın üzerindeki emekçilerin sayısı 2015’te 95 bine, 2016’da 106 bine, 2017’de 115 bine, 2018’de 145 bine çıkıyor. Ardından 2019 ve 2020’deki yoğun istihdam kayıplarından yaşlı emekçiler de etkileniyor ve sayı 2019’da 142 bine, 2020’de ise 125 bine düşüyor.

TÜİK’in konuya ilişkin bir başka araştırması ise “İstatistiklerle Yaşlılar” başlığını taşıyor. Buna göre Türkiye’de 2020 yılında toplam 24 milyon 604 bin 86 haneden 5 milyon 903 bin 324’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, her 4 haneden 1’inde yaşlı bir kişi bulunuyor. Emekli maaşlarının düşüklüğü göz önüne alınırsa bu kişilerin geçimi büyük ölçüde hanede yaşayan geri kalan aile fertlerine bağlı. Ancak hızla büyüyen işsizlik dalgası yaşlının bakımını üstlenen aile fertlerinin işlerini kaybetmelerine neden olabiliyor. Bu durumda yaşlı aile üyesi iş aramaya koyuluyor. 2020 yılında 65 yaşın üzerinde tam 21 bin kişi iş aradı ancak bulamadı. Bu haliyle 2020 yılı itibarıyla, 125 bini aktif biçimde çalışan, 21 bini de iş arayan toplam 146 bin kişilik işgücü 65 yaşın üzerinde.

MÜDAHALE EDİLMEZSE DAHA KÖTÜ OLACAK

Öte yandan istatistiklerde “aktif iş gücü” veya “çalışma çağı” olarak 15-64 yaş arası kabul ediliyor. Dolayısıyla 65 yaş ve üzeri nüfus resmi kurumların da kabul ettiği şekliyle çalışma çağında değil. Buna karşılık ülkede 146 bin kişilik yaşlı iş gücü Bayburt, Tunceli ve Ardahan kentlerinin nüfusundan daha fazla. Üstelik sayı giderek artıyor. Eğer bu sürece müdahale edilmezse büyük bir sosyal kriz, geleceğin bir numaralı gündemi olacak. Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2015 yılında yüzde 12,2 iken bu oran 2020’de yüzde 14,1’e yükseldi. Bu gelişmenin altında nüfusun yaşlanması yatıyor. Ancak TÜİK geleceğe ilişkin bir projeksiyon da hazırlamış durumda. Buna göre yaşlı bağımlılık oranının 2025 yılında yüzde 16,4, 2030 yılında yüzde 19,6, 2040 yılında yüzde 25,3, 2060 yılında yüzde 37,5 ve 2080 yılında yüzde 43,6 olacağı öngörülüyor.

***

Neden çalışıyorlar?

• Emekli maaşıyla geçinilemiyor. Hele ki, ev sahibi olmayan yaşlı nüfus kira için çalışmak zorunda kalıyor.

• Genç işsizliği yüksek, gençken işsiz kalan emekçiler yaşlılığı finanse edecek birikim yapamıyor.

• Çalışan yoksulluğu yüksek. Hayatı boyunca açlık sınırındaki asgari ücretle yaşlılık dönemini finanse edecek tasarruf yapılamıyor.

• İşsizlik dalgası büyüyor. Yaşlı kişinin geçimini üstlenen çalışma çağındaki emekçi işsiz kalınca, yaşlı aile ferdi iş aramaya koyuluyor.

• Enflasyon yüksek, sabit gelirleri olan yaşlı emekçiler giderek artan fiyatlarla baş edemiyor.