Olgun ve sakin
Dijital müzik yayın servislerinin kullanımının artması yayınlanan albüm sayısında patlamaya yol açtı. CD basılmıyor neredeyse artık. Ana akım pop albümleri -ki o da iki elin parmaklarını zor geçer- basılsa da eşe dosta dağıtmak için 500 hadi bilemediniz 1000 adet basılıyor. Bazı durumlarda çok daha az… Artık bu yeni düzenin elbette bazı artıları ve eksileri var. […]
Dijital müzik yayın servislerinin kullanımının artması yayınlanan albüm sayısında patlamaya yol açtı. CD basılmıyor neredeyse artık. Ana akım pop albümleri -ki o da iki elin parmaklarını zor geçer- basılsa da eşe dosta dağıtmak için 500 hadi bilemediniz 1000 adet basılıyor. Bazı durumlarda çok daha az…
Artık bu yeni düzenin elbette bazı artıları ve eksileri var. Eskiden büyük plak şirketleri gerçek anlamda büyükken aranjörü, prodüktörü, plak şirketi sahibi filan derken çok ciddi bir süzgeçten geçerdi albümler. Bunu savunacak değilim. Artık herkes daha özgür fakat bu sefer de eş dost akrabanın bile süzgecinden geçmeyen albümler dijital servislere yükleniyor.
HİÇ DİNLENMEYEN YÜZDE 80
2014’te BBC’de yayınlanan bir makalede ‘Forgotify’ adlı bir müzik oluşumundan haberdar olmuştum. Forgotify, Spotify’a yüklenip hiç dinlenmemiş şarkıları karşınıza getiiren bir servis. Peki bu hiç dinlenmeyen şarkılar Spotify’ın kaçta kaçını oluşturuyordur sizce? Tam tamına yüzde 80’ini. Gerçekten böyle saçma bir rakam olamaz. Bu şarkılar hiç dinlenmemiş. Öyle az veya 50’nin altında falan değil. Bildiğiniz sıfır. Bunların bazıları gerçekten dinlenmeyi hak etmeyen şeyler, bir kısmıysa masal veya hikâye. Yalnız arada fena da olmayan şarkılar karşımıza çıkıyor.
Tamam kimse sanatçıya karışmasın, özgür üretim ortamı gerek sanatçıya. Ama hiç dinlenmeyen bir yüzde 80 de garip bir rakam.
Karşıma bir süredir sürekli yeni single veya albümler düşüyor. Çok fazla. Türkçe sözlü hiphop hiç olmadığı kadar coşmuş vaziyette. Geçen haftalarda bir hafta boyunca yeni müzik dinleyemedim ve birikenleri size anlatamam.
Son 1 aydır durmadan dinlediğim tek bir albüm var. Bir sürü albüm o albümün etrafında dolaşıyor, yer değiştiyor: Aga B – Muaf
‘VAY ARKADAŞ’
Muaf inanılmaz bir albüm, Aga B ise farklı zaman dilimlerinin arasında şık kelimelerden yaptığı sandalıyla usul usul kürek çeken bir adam. Karizmatik, havalı ve şekli pırıl pırıl. Seçtiği kelimelerin estetiği karşısında ellerimi önümde bağlayıp “Vay arkadaş” demekten kendimi alamıyorum. 4-5 yıl önce Aga B’yi ilk dinlediğimde çok samimi bulmamıştım. Anlattıkları bana dokunmamıştı. Yavaş yavaş dinleyip alıştım kendisine. Bu albümde tarzından bir şey kaybetmemiş. Soul ve funk öğeleri yine ön planda ama kendini tekrar etmemiş.
Muaf albümü çıktığı günden beri durmadan dinliyorum, yanındaki albüm ve şarkılar sürekli değişiyor. Ama Muaf, sabaha karşı yatarken de öğlen kalkınca kahve yanında da evde mutlaka duyuluyor. Ezhel’in Müptezhel’i yayınlandığında uçakta, otobüste, yolculuğa çıkarken uyku albümüm olmuştu. Aga B’nin Muaf’ı şu anda tam da o görevi devraldı. Albümün sözleri o kadar yağ gibi akıyor ki sanki her dinlediğimde anlattıkları da değişiyor, ruh halime göre şekilleniyor. Bu albümü dinlemek için rapçi olmanıza gerek yok. Hikâye dinlemeyi seven herkes dinleyebilir. Özellikle kendini anlatıcıya bırakanlar… Bu arada Muaf’tan bahsedip Bugy ve DJ Suppa’dan bahsetmemek olmaz. Bu albümde Bugy daha fazla karşımıza çıkıyor fakat iki prodüktör de birbirlerine uygun bir dilde konuşmuş ve albüme hizmet etmeyi çok iyi bilmiş. Bu yetenekli adamların değerini bilelim.
Bu yılın 1 Mayıs şarkısı bu olsun
Hayatım boyunca marş sevemedim. Politik görüşümü bilenler buna çoğu zaman şaştı. 1 Mayıs şarkıları da eskiden beri dillere pelesenk olmuş marşlar da ilgimi çekmedi hiç. Üzgünüm, yalan söyleyemem. Bu yıl size alternatif bir 1 Mayıs şarkısı öneriyorum. Çağrı Sinci çok sevdiğim bir rapçi. Sözlerindeki keskinlik ve gerçeklik büyük bir değer taşıyor. Böylesi çoğu türde az var. Çağrı’nın ‘Hep Biz Öldük’ şarkısı dinlerken hak verip bir yandan da “Ah be” dedirten detayları yüzümüze vuruyor.
Sözlerinin bir kısmını okursanız şarkıyı da açarsınız hemen…
Emeğimizin karşılığını aldığımız, hakkımız olan için patron karışısında ezilip büzülmediğimiz bir yıl olsun. 1 Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı kutlu olsun.
İş yerinde patronum mesaide
Şaşırdım kaldım adam fabrikanın sahibi
“Aman”, dedima, “beyim sen dikkat et bi’ saniye
Sakat bu cihaz kolunu kaptı geçen gün İsmail’in.”
“Benimki kol da seninki odun mu?” dedi
Ne diyeceğimi bilemedim sonra patron üsteledi
Emeği bölüşmeden kârı bölüşmek olur mu hiç?
Benim de senin kadar ter dökmem gerek değil mi sence?
Birden uyandım çok şükür ki rüyaymış
Kapının önüne koyarlardı duysalar bu rüyamı
“Nankörlük etme” derler, “karnını doyuranın
Sabrını zorlama da git işine bak lan enayi.”
Girdi bi’ kere beynime, tehlikeli bu fikirler
Açım ellerim nasır ve üç ay sonram bilinmez
Minimum on iki saat, altı gün, saati dört liradan gece gündüz çalışıp da kolay kolay gülünmez
Oturdum hesap ettim nasılsa bugün pazar
Nasılsa bugün nüfus cüzdanımda adım yazar
Oturdum hesap ettim, bombok oldu beynim iyice eşitlikmiş, adaletmiş kusura bakma hepsi masal
Benden kazandığının beşte birini veriyo’ patronum bana
Kanun namına yani yasal