Oltacı

Oltacı’ romanının, yazım aşamasının sonlarına doğru geldiğinde bitmiş nüshasını Vecdi Çıracıoğlu bana verdi. İlk elime alıp baktığımda yazarın kitabına ithaf ettiği; ‘devrimci çocuklarını ihbar eden babalara...’ cümlesinden etkilenmiştim. Okuduğumda da romanı sevdim.

Daha sonra o ilk halinin üzerine epeyi çalıştı, biliyorum. Bu ay başında da İletişim Yayınları’ından piyasaya çıktı. Yeniden okudum. Yazarın öteki kitaplarında da olan ve takipçisi okurda neredeyse beklenti yaratan dil zenginliği temel özellik olarak bu romanında da var; sona iliştirdiği Lûgatçe...

İşte birkaç örnek; Ötegeçe (karşı yaka) / isikara; ızgara / delisu; Boğaziçi suyu / akçakuş; martı

Balıkçılığa ya da denize özgü -ki her ikisinde de tam bir kalemşor- kelimeler çok, ama burada iki örnekle yetineceğim; kaloma yapmak; (boşluk) dalganın ağın gerginliğini alıp ağı yukarı kaldırması / zelepür; “denizde bol!” anlamında balıkçı ağzı.

Bir de kahramanlarının kullandığı bazı kelimeler var ki; Ermenice ve Farsça konuşma dilinden yararlanmış; Cemiş (hela, kenef) / “Voris bak!” (“Kıçımı öp!”) Ermeni klarnet ustası Hrant Lüsigyan’ın yaydığı özel bir kadeh kaldırma ritüeli, bir tür erotik şerefe. Buna göre “Voris bak!” denildikten sonra kadeh kaldırılıp dip kısmından öpülür ve öyle içilir. / Sarsari (Farsça serseri, başı hoş), gibi...

Ben birinci grupta olanları çok sevdim; edebi, samimi, tutarlı, akılda kalıcı... Yazara özgü dediğim de bu.

İlişken yerlerde konuşlanan balık sürüleri için yazdığı; “Sessiz sürü bir beklenti sürüsüydü. Belki de sessiz sözcüğü onlar için yanıltıcı olabilirdi; onların, beklentilerin sürüsü olduğunu söylemek daha doğruydu.” Sanki yaşadığı toplumu da betimliyor gibi, değil mi?

İnsana, yaşama ve insanlığa dair birçok betimleme var;

Yalnız insan yalnızlık kokarmış... küf kokusuna benzer, eskimiş bir koku... / Sana dünyayı göstermek istemiştim! / Her balıkçı değişik bir tür balıktı. / “Deniz, denizcinin içinde ruhunu yaratır; nasıl ki dışı gelincik balığı gibi kaygan, içi dragonya, iskorpit gibi zehirli!” / “Sen sıhhatli, ben neşeli gideceğim bu dünyadan” /...emekli komiser Müştak... ...o kötüydü öldürülmüştü, ya iyi insanlar! İyi insanlar neden öldürülüyordu? / Azınlık olmak, en küçük olayda bile susmak, haklı da olsa konuşmamak, bir şey sormamak değil miydi zaten?

Doğa ve nesnel betimlemelerine örnek;

Bıçak masatlana masatlana eni daralmış, sıçan kuyruğu olmuştu. / ...tirşeleşerek solmuş, katı, kalçın kösele potinlerin... /...bir çisenti başladığında, yağan yağmurun denizin üzerinde çıkattığı başak saplarını seyretmek... / “Enayi Anaforu’ndaki ilişkenin altında balık zelepür olmuş kaynıyor!”

İşte Çıracıoğlu’nun son romanı ‘Oltacı’yı okumak için birkaç neden daha...

...Deniz küser mi, diye içinden geçirdi. Küsegelen ruhlu deniz, tıpkı insanlar gibidir. İyi huylu insanlar da küsegelendir. ...Küsük deniz av vermezdi, bir yosun parçası bile vermezdi balıkçıya, bırak parmak kadar kıraçayı. Ama ince ruhluydu, bağışlayıcıydı deniz. Gün gelir gizlisindekini kin tutmadan sunar, dökerdi ortaya. Kendisine yaptıklarını unutmuş, anlamazcasına avını verirdi. Verir de nereye kadar? Tekrar onu küstürene kadar. İnsandeniz, her yönüyle, bir yorulmaya görsün. Ondan hayasızca alanını katmer katmer karadan, karadakinden alırdı.

Ya da;

...Sürü halinde kaçış, en yaygın doğa deneyimlerinden biriydi.

Bir başkası;

Oltacı Miran’ın zokaya bağladığı hırsız oltanın kıvrık sivri kısmı damağına saplanınca Sarıkanat’ın ağzından yazdığı; “...hayatta bazı şeylerin bir kez başa gelebileceğini ve bir daha tekrarının olamayacağını anladı,” cümlesi...

Vecdi Çıracıoğlu; devrimci oğlunu ihbar eden Oltacı Miran’ı anlattığı bu son romanı ‘Oltacı-Denize Dair Hikâyat’da; çarpıcı bir konu yakalamış, Oltacı’nın pişmanlığı olmuş, vicdanıyla boğuşmasını - sarıkanatın iç dünyasına ses olmuş, denizi - avcı, av ilişkisinde belgeselci olmuş, acımasızlığı, zulmü, gücün zalımlığını aktarmış - Rumelihisarı’nın deliyüreği olmuş insanlarını sevmiş, anlatmış. Ve bütün bunları yaparken de herbir özne ve olay arasında iyi bir diyalektik örgü kurmuş.

Yazarın diğer romanları da aynı yol üzerinde duruyor, bilginize...