İşgalcibaşının aklı karıştı. Zaten pek yerinde değil iken kalan kısım da öyle anlaşılıyor ki uçup gitti. Kendisini o derece güçlü hissediyor olmalı ki her geçen gün savaşacak yeni bir düşman üretmekten kaçınmıyor. Kürt Hareketi, Sol Muhalefet, Gülen Cemaati, Irak-İran Şii Cephesi, bir anlamda İsrail, Ermeni Soykırımı meselesinin her daim gündemde kalması, Müslüman Kardeşler desteği nedeniyle hep şeker renk olan Sisi Mısırı ile ilişkiler, aldatıldığı hissine kapılan IŞİD, Fransa Katliamı’ndan sonra AB’nin büyük bir bölümü ve son günlerde Rusya… En azından on cephede dövüşmeyi göze alan sıfır sorundan safi soruna dönüştürülmüş ilişkiler yumağı…

Uluslararası ortamda terörü destekleyen görünümden bir türlü çıkamayan, elinde jeopolitik ülke konumu ve genç nüfusu ile potansiyel bir “Pazar” olmanın ötesinde bir tek kozu olmayan Erdoğan ve Türkiyesi… İçeride her geçen gün kadrolaşarak iktidarını pekiştiren ancak her halükârda dünyanın üzerine üzerine geldiğini hisseden, yalnızlaşan, etrafındaki güven çemberinin anbean zayıfladığı hissi ile korku içindeki ‘güçlü’ adam…

Suriye ve Ortadoğu’da tüm hesaplar altüst olunca önce ABD’ye sitem. Tutmayınca Rusya’ya karşı sertleşme ile NATO’yu yanına çekme tilkilikleri. Son olarak Rusya uçağını düşürme…

Oysa bölgede egemen emperyalist güçler 14 Kasım’da Viyana mutabakatı sağladı. Mutabakata göre 1 Ocak 2016’dan itibaren 6 aylık süre içinde geçici hükümetin kurulması için muhalefet ve rejim arasında müzakereler başlatılacak ve 18 ay içinde de seçimlere gidilecek. İlk altı aylık süre içerisinde muhalefet ve rejim güçleri arasında ateşkes uygulamasına da geçilmesi öngörülüyor. Hal böyle olunca Rusya ve Esad’ın masaya elleri güçlü oturma operasyonlarını yıl sonuna kadar sürdürmesi kaçınılmaz olmakta.

Gelinen noktada Rusya kendisine kafa tutma girişimine bir şekilde karşılık verecektir. Bu elbette ki öncelikle ticari ilişkiler üzerinden olacaktır. AKP hükümetinin uluslararası terör bağlantılarını da masaya sürmekten imtina etmeyecektir.

Halihazırda, Rusya ile Türkiye arasındaki ticari ilişki büyük oranda Rusya lehine işlemektedir. Rusya’nın mevcut ihracatı büyük ölçüde enerji ve maden üzerine olup kamu ağırlıklıdır. Oysa Türkiye’nin ihracatı KOBİ ağırlıklı özel sektöre dayalıdır. Rusya bir yandan bu özel sektörü diğer yandan da Rusya hinterlandında iş yapan Türkiye inşaat sektörünü zorlayıp AKP üzerinde baskı oluşturmalarını sağlamaya çalışacaktır. Bir başka yaptırım da enerji üzerinden olacaktır. Rusya’nın toplam doğalgaz ihracının %15’i Türkiye’ye yapılmaktadır. Türkiye’nin son talep artışını reddetmiş Gazprom çeşitli bahanelerle gazı yarı yarıya düşürse AKP talebi karşılayamaz duruma düşer. Kaldı ki Türkiye’nin Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne giderek karşısına aldığı İran ve Rusya’nın birlikte hareket etmeleri hiç de hesap dışı değildir. Ayrıca böyle olmasa bile kış ayları doğalgaz talebi yükselen İran’ın ek talebe olumlu yanıt vermesi zordur. Diyelim ki verdi, bu zaten bu gün için pahalı olan fiyatın daha da yukarı çekilmesi anlamına gelecektir. Yani iki ucu b.klu değnek meselesi…
Öte yandan geriye Cezayir, Nijerya ve özellikle AKP müttefiki Katar’dan ithal edilecek LNG kalıyor. Bu seçenek iki açmazı peşinden getiriyor; birincisi LNG fiyatlarının yüksekliği, diğeri ise depolama sorunu. Görüleceği üzere AKP’nin enerji yaptırımına karşı eli kolu bağlıdır. İçeride tribünlere oynayan AKP ve Erdoğan en kısa zamanda uluslararası arenada çark edip süngüyü düşürecektir. Bunun acısını içeride baskı ve kıyımı artırarak çıkarmaya çalışması da kendilerinden beklenen bir davranış olsa gerek. Bir kez daha IŞİD’i kullanabilirler. Son iki aydaki saldırılarında Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’da 500’e yakın masum insanı katleden İŞİD çetesi zaten buna açık ve hazırdır. Tüm muhalif güçlerin bu süreçte çok daha temkinli ve dikkatli olmasında yarar vardır. Hazırlıklı ve uyanık olmalıyız.
Ancak bu durum bizleri pasifizme de itmemeli, mücadele her alanda sürdürülmelidir.

AB emperyalistleri son Paris Katliamı’ndan sonra da tutum değiştirmediler, sorunun bir parçası olduklarını ret edip, halkı evlerine kapama yoluna giderek, meseleyi herhangi bir eylem sırasında “ölü taklidi yapın!” demeye kadar vardırdılar. Bizdeki söylem ise; “ taklidi bırakın, gerçekçi olun” cinsinden tam AKP zulmüne denk düşmekte. Kentleri ablukaya alıp keskin nişancıları piyasaya salan, duvar yazılamasına çıkan Esedullah Timleri dahil resmi çetecilere prim veren ceberut sisteme karşı en iyi yanıt, sokakta, fabrikada, işliklerde, tarlada-bayırda direnmek olmalıdır.