"Ey en güzeli, en gürü bütü

"Ey en güzeli, en gürü bütün çeşmelerin/ Ayın ve denizin sahibi ve su içmelerin/ Sana sığınılacaktır/ Ve kuytularda, dağlarda, alanlarda/ akıtılan ve akıp gelen kanlarda/ Bir sabah büyük büyük ateşler yanınca/ Eller temizlenecektir/ Bir tören olacaktır/ Ölülerimiz toplanacaktır"

 Turgut Uyar peşinen yazmış sanki; 30 Ağustos’ta Okmeydanı Sibel Yalçın Parkı’nda yaşanacakları. Yarın orada bir tören olacaktır. Okmeydanı’nda 31 Ağustos 2002’de ÖDP’nin seçim bildirisini dağıtırken faşist-mafya kırması bir çete tarafından öldürülen Sinan Kayış’ın anmasına Sibel Yalçın Parkı ev sahipliği yapacaktır. Kim bilir, izleyecektir belki de iki genç parkta toplananları. Ya bulutların üzerinden ya da sığınıp bir ağacın gölgesine, oradan.

 Buruk mu izleyecekler acaba? Acı bir gülümsemeyle mi bakacaklar olup bitenlere? Denilenler doğruysa; Sibel Yalçın’ın arkadaşları kendilerinden izin alınması gerektiğini söylemişler, Sinan Kayış’ın arkadaşları ise geçen yıl olduğu gibi aynı parkta anmayı yapacaklarını. Umarım aklı selim galip çıkar. Ne izin dayatmasının bir anlamı olabilir ne de hak iddiasının. İzin dayatmasının politik açıdan ne anlama geldiği konusu bu köşenin özüne uygun değil. Buraya denk düşen, Sinan Kayış’ın ve Sibel Yalçın’ın, "en iyilerimiz" arasında yer almaları. Arkadaş olmaları, kaderlerinin birbirine benzemesi, tıpkı yaşları, sıcacık yüzleri gibi.

 YOKSULLARIN HAYATINI DEĞİŞTİRMEK GEREK
 Sinan, Sivas'ın Hafik ilçesine bağlı Çakmak köyünde doğdu. Sibel, Sivaslı mıydı, yoksa Erzurumlu mu, ne önemi var? Sinan öldürüldüğ ünde 22 yaşındaydı; belli ki Sibel daha küçüktü ondan. Yoksulluk nedeniyle göç etmişti aileleri İstanbul’a. Ama orada da başka bir hayatları olmamıştı; hep yoksulluk, hep yoksulluk… İlkokulu bitirir bitirmez ablası ile birlikte İstanbul Okmeydanı semtine yerleşen Sinan, bir konfeksiyon atölyesinde iş bulmuştu kendisine. Çocuk yaşta başlamıştı çalışmaya. Sofradaki tuz, ekmeğin bir dilimi ondandı. Sibel de çalışmış mıydı aile bütçesine katkı için, kim bilir? Yoksulluğun kader olmadığını ne zaman fark ettiler acaba? Ne zaman, kendi hayatlarıyla birlikte komşularının, tüm Okmeydanlı lar'ın, bilcümle yoksulların hayatı nı değiştirmek için bir şeyler yapmaya karar verdiler?

 Sibel’in ilk eylemi hangisiydi? Sinan ilk kez Susurluk kazasından sonra açığa çıkan kirli ilişkilere karşı gerçekleştirilen "Aydınlık için bir dakika karanlık" eylemine katılmıştı. O eylemler sırasında ÖDP’ye üye olmuştu. Aynı zamanda Okmeydanı Piyalepaşa Çevre Koruma Derneği’ne de üyeydi. Öldürülmeden bir ay önce, Okmeydanı’na kümelenen ve gençleri uyuşturucuya batağına çekmeye çalışan mafyaya karşı bildiri dağıtmıştı, sokaklarda. Garip tesadüf değil, kaderin cilvesi hiç değil. Uyuşturucuya, çetelere karşı kampanyadan bir ay sonra, mafya-faşist kırması çetenin üs olarak kullandığı bir kahvehanede kurşunlanarak öldürüldü.

 Sinan ile Sibel’in hayalleri aynıydı ama bilinir ki, tarzları farklıydı. Sibel kalplerimizde, o genç yaşına karşın teslim olmamakla, asla teslim olmamakla yer açtı. Sibel’in ardından "Yaşça henüz genceciktin/ Fidan boylu inceciktin/ Açılmamış goncacıktın/ Canavarlar yedi seni" dizeleri yazıldı. Arkadaşları Sinan’a "Adını umut koyuyoruz yine çocukların/ gülüşünü eksik etmiyoruz yüzümüzden" satırlarıyla seslendi.

 SİBEL VE SİNAN EL ELE DOLAŞACAK
 30 Ağustos günü, yani yarın Okmeydanı’ nda Sibel Yalçın, Sinan Kayış’a ev sahipliği yapacak. Sibel Yalçın Parkı’nda iki arkadaş grubu bir araya gelecek. Ev sahipliği iddiasında olanlar, bunun gereğini yerine getirecek; halkın gelenek ve göreneklerine halel gelmeyecek. Lisan-ı nezaketin tek bir kuralı bile ihmal edilmeyecek. Marifetin birbirini anlamakta ve sevmekte olduğu geç olmadan anlaşılacak. Aksi olursa, küçücük kalplerin kanayacağı unutulmayacak.

 Unutulmasın; 30 Ağustos günü, Sibel Yalçın ve Sinan Kayış el ele dolaşacak Okmeydanı sokaklarında.

 * Bu yazı 29 Ağustos günü yazıldı. Ertesi gün Sinan’ı anma etkinliği yapıldı. Sibel Yalçın Parkı, Sinan’a ev sahipliği yaptı. İki genç arkadaşımızı özlemle ve sevgiyle anıyorum.