Bazı cinayetler siyasal motivasyonla gerçekleşir. Demokratikleşmenin, laikleşmenin, adaletin önünü kesmek için tekçi ve otoriter rejimlerin sürdürülmesine hizmet ederler. Musa Anter, Uğur Mumcu, Hrant Dink, Muammer Aksoy, Metin Göktepe, Gaffar Okan, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Çetin Emeç ve Onur Kutlar gibi değerler bu saikle öldürüldüler.  Öldürülen gazeteci, düşünür, aydın, hak savunucusu, Türkiye’nin kültürel, düşünsel renkleri ve […]

Bazı cinayetler siyasal motivasyonla gerçekleşir. Demokratikleşmenin, laikleşmenin, adaletin önünü kesmek için tekçi ve otoriter rejimlerin sürdürülmesine hizmet ederler. Musa Anter, Uğur Mumcu, Hrant Dink, Muammer Aksoy, Metin Göktepe, Gaffar Okan, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Çetin Emeç ve Onur Kutlar gibi değerler bu saikle öldürüldüler. 

Öldürülen gazeteci, düşünür, aydın, hak savunucusu, Türkiye’nin kültürel, düşünsel renkleri ve toplumsal vicdanlarıydı. 

Katilleri belliydi. Ama sadece bazı cinayetleri dinsel ve milliyetçi duyguları galeyana getirilerek tetikçi yapılmış 17-25 yaşlarındaki gençler  ortaya çıktı. Tetiği çektirenler ise kendilerini gizlediler. O nedenle “faili meçhul” değil, failli belli olanlar tarafından “meçhul” kılınan cinayetler olarak ezberletildi.

Oysa her biri siyasal ve ideolojik cinayetti. “Siyasi cinayet” terimi, siyasi, etnik veya dini güdümlü öldürmeleri ifade eder.

Tüm siyasi cinayetlerin hedefinde sadece bu değerli insanlar yoktu, ideolojik mesajları da vardı!

Musa Anter’i kurşunlayanların mesajı “Kürt sorununun çözümünde barışı talep etme” diyordu. 

Uğur Mumcu’yu öldüren bombanın mesajında “fikrini açıklama, hakikatleri ve laikliği savunma, dinci gericiliğinin planını bozma” vardı. 

Hrant Dink’in ensesinden ona doğrulan namlunun mesajında “Ermeni istemiyoruz” vardı.

Metin Göktepe’yi, işkencede öldürücü dayağında “gerçeğin haberini yazma” vardı.

Prof. Muammer Aksoy’u öldüren namlunun ucundaki mesajda ‘’Tesettür konusunda İslama karşı takındığı tavır nedeniyle Müslümanlar tarafından cezalandırıldı. Olay İslami Hareket adına üstleniliyor. 7.65 Baretta ile cezalandırılmıştır’’ yazıyordu.

Gaffar Okan’ı öldürenlerin mesajında “toplumsal barışa hizmet edecek örnek kamu görevlisi  cezalandırılır” vardı.

Hedef alınan öncelikle bu gazeteci, aydın, düşünür, sosyalist, hak savunucularının dile getirdikleri hakikatlerin üstünü örtmekti.

Hakikatlerden ve güzellikleriden korkuyorlardı. Kendi suçlarıyla yüzleşmekten korktukları için, hakikatleri ortaya çıkaranları susturmak istiyorlardı.

Onların hedefinde yazılarıyla ve duruşlarıyla bizlere laikliğin, demokrasinin, adaletin, barışın, emeğin, özgürlüklerin yolunu gösterip, eşitlikçi bir gelecek kurmanın erdemliğini anlatanlar vardı. Kurşunlar sadece insanlara değil, savundukları insani ve evrensel değerlere sıkılmıştı.

Ölümlü aylar bu topraklarda eksilmeyen vicdanlardaki sızıdır. Gözleri dolduran yaş, yüzleşilmesine izin verilmeyen siyasi cinayetlerdir.

Faili belli olanlar yüzleşmekten korkuyor. Yargıda ve toplumsal vicdanda adaletin yerini bulmasını istemiyorlar. 

Tüm bu  siyasal cinayetlerin ardında bıraktığı acılar, ne hükümetler, ne yargı, ne TBMM, ne siyaset ne adalet hafifletilmedi ve hafifletilmediği gibi örtbas edildi. Siyasi cinayetlerin ilişki ağlarının üstündeki sis perdesinin kaldırılmasını istenilmemesi ve örtülmesi manidar değil mi?

Siyasi ve yargı erklerinin hafifletemediği acıları diri tutmak ve tarihsel hafızayı canlı tutup, gelecekte bu yüzleşmenin sağlanmasına dair “unutmadık, unutturmayacağız” mücadelesi bir nebze de olsa acıları hafifletmeye çalışıyor.

Onlar insanı kuşattıkça, hakları gasp ettikçe, hakikatçi insanları öldürdükçe, inadına adalet demeliyiz. Bu güzel ülkede gündelik ve toplumsal hayatı linç edenlere inat insanı, haklarını ve yaşamı sevmeli, gündelik hayatın kavgasını adalet, laiklik, eşitlik ve toplumsal barış için sürdürmelidir.

Karanlığın kuyularında birikmiş tüm insanlık suçlarını aydınlığa kavuşturacak günler için, ölüm aylarında gizlenen cinayetleri, bu yaslı ülkenin insanlarını huzura, barışa, adalete ve özgürlüklere kavuşturmak için, tüm siyasal cinayetler ve katliamlar aydınlatılmalı. Aydınlatılmalı ki, aydınlık geleceğin ve demokratikleşmenin ilk koşulu gerçekleşmiş olsun.