“Dünyada mağduriyet yaşayan trans deneyime sahip birçok kadın ve erkek var. Derdimiz öncelikle nefretten arınmak. Sürekli soruluyor ‘Trans bir kadın olarak ne söylemek istersin?’ diye. Ben bir kadınım. Bundan daha özetleyici bir cümle yok.”

‘Ölüm değil, çözüm lazım’

MERAL DANYILDIZ

39 yaşındaki Queer Trans Feminist Üzüm Derin Solak, liseye kadar bulunduğu Anadolu’dan sonra İstanbul’a gelerek Taksim’de başlıyor mücadelesine. Çeşitli alternatif mekânlarda çalışarak kendini geliştirdiğini, büyüttüğünü ifade eden Solak, şu anda Taksim’in en gözde mekânlarından birinde işletmecilik yapıyor. Ülkedeki trans deneyime sahip kişilerin yaşadığı zorlukları da aktaran Solak, asıl konuşulması gerekenin ‘Ne yapabiliriz?’ olması gerektiğinin altını çiziyor. Solak ile Türkiye’de trans deneyimi yaşayanları konuştuk.

>>Uyum sürecin nasıl başladı?

Türkiye’deki açık kimlikli trans kadınlardan biriyim. Biz yalnızca ‘trans’ demeyi de doğru bulmuyoruz. Trans demek bizler gibi kadınlıkların ve erkekliklerin asıl kimliğinin üstünü örtüyor. Ben yalnızca trans değil, doğuşum üzerinden, oluşum üzerinden, beyanım üzerinden bir kadınım. O yüzden biz buna trans deneyime sahip kadın veya erkek demeyi daha doğru buluyoruz. Doğuştan bir kadınım, kendimi bildiğimden beri bir kadınım. Dolayısıyla hayat ve kadınlık serüvenim de doğduğumdan itibaren başlıyor. Cinsiyeti bir bedene mal etmeden, beyanlar üzerinden okuyabildiğimiz bir süreç yaşıyoruz artık dünyada. Zaten öyle de olması gerekiyor. Her kadının bir doğuş hikâyesi var, ben de böyle doğmuş kadınlardan bir tanesiyim. Kendimce yanlış geliştiğini düşündüğüm bedenimi bir şekilde uyum süreciyle düzeltmeye çalıştım. Çocukluğumdan beri elbette bunun acısını yaşadım. En büyük hayalim de o ıstıraptan kurtulmaktı. Bir gün her şeyin değişeceği inancıyla yaşadım ve bu anlamda inandığım her şeyi de gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Öncelikle hiçbir zaman kendime olan inancımı kaybetmedim ve kendimi seviyorum.

>>Türkiye’de böyle bir deneyime sahip olmak nasıl?

Türkiye bütün kadınlar için, bütün ötekiler için, erkek olmayanlar için zor bir ülke. Devleti, toplumu, genel ahlakı ikili cinsiyet sistemi üzerinden yürüyor ve heteroseksüel ahlakla yoğurulmuş. Türkiye’de baktığımızda yıllarca bizim adımıza birilerinin konuştuğunu görüyoruz. Ancak burada önemli olan öznelerin konuşması. Yaşamın birçok alanında erişim hakkımız gasp edildiği için kendimizi ifade etme şansımız olmadı. Büyük bedeller ödendi bu anlamda. Eşitlik üzerinden kurgular kurmak zorundayız artık. Ben hayatım boyunca eşit olmak istedim. Bütün kız çocuklarıyla, bütün kadınlarla... Benim gibi trans deneyime sahip insanların hayatta varoluşlarının eşitliğiyle ilgileniyorum ben.

BİR AYDINLIK YAŞAMAK ZORUNDAYIZ

>>Trans kadın ve erkeklerin kendilerini güvende hissedebilmeleri için neler yapılması gerekiyor?

Bir kere eğitim alanında yerimiz yok. Milli Eğitim Bakanlığı’nda tanınmıyoruz. Dünyada birçok trans var, mağdur olan birçok kişi var. Derdimiz öncelikle nefretten arınmak. Nasıl yapacağız? Bilgilenerek. Sürekli soruluyor ‘Trans bir kadın olarak ne söylemek istersin?’ diye. Ben bir kadınım. Bundan daha özetleyici bir cümle ve bilgi yok. Eğer çocuğunuz size, onun bildiğiniz kimlikte olmadığını söylüyorsa burada bir düşünmek lazım. Hiçbirimiz suçlu veya hasta değiliz bir kere. Akademik anlamda çalışmalar yapmamız gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın da devreye girdiği, Aile Bakanlığı’nın da devreye girdiği çalışmalar gerekiyor. Kurumsal trans pozitif ünitelere ihtiyacımız var. Bugün zamanında yapamadığım, bildiğim ama söyleyemediğim her şeyi söyleyebiliyorum. Ben güçlüysem eğer bu yüzden güçlüyüm. Mağdur değiliz, kadınız. Bütün trans deneyime sahip kadınlar da, cis (trans olmayan- natrans) kadınlar gibi bir kadınlık mücadelesi veriyor. Bunun için çok büyük bedeller ödeniyor. Mağduriyetlerimizin ötesinde, artık biraz daha ‘Ne yapabiliriz?’i düşünmek gerekiyor. Bence, ‘Ölüm değil, çözüm’ çok önemli bir söylem. Bilgi akışının zorunlu olması gerektiği bir dönemde yaşıyoruz. Eğitim alanında bir şeyler yapmalıyız. Pozitif ayıran, bizi koruyan, kollayan, daha doğru koşullarda olmamızı sağlayan ve devletin vatandaşları olarak; çok çeşitli erişim haklarımızdan, öncelikle sağlık haklarımızdan faydalanarak üretmemiz gereken çeşitli yollar bulmak zorundayız. Akademide bahsedilmeliyiz. Ben herhangi bir yerde bunu konuşabilmeliyim. Kendimizi ifade edebilmeliyiz. Zaten yıllarca bastırılmış, göz ardı edilmiş, konuşulmasına izin verilmemiş insanlarız biz. Maalesef ki nefretle öldürülen gruplardanız ama bir aydınlık yaşamak zorundayız.

>>Bu işletmeyle tanışman nasıl oldu? Buraya geldin ve burası pozitif anlamda çok değişti. Birleştirici ve dönüştürücü tarafları olduğu söyleniyor.

Yıllardır çalıştığım ve sosyalleştiğim alanlardan çok çeşitli insanlar tanıdım. Taksim’in müdavim işletmecilerinden biriyim. Bütün çevrem her yaptığım işte çok bambaşka alanlardan olsalar bile hep yanımdaydılar, yaptığım işleri hep çok sevdiler. Daha önceki yaptığım işler çok duyuldu şu an çalıştığım şirketle de bu vesileyle buluştuk. Daha geniş bir alana ihtiyacım vardı ve kariyerimi yükseltmem de gerekiyordu. Burada da bir şey değişmedi daha da büyüdük. Birçok insan burada buluşmaya başladı ve mekâna çok yansıdı. Gelen insanlar bir şekilde benim vesilemle tanıştılar ve bambaşka bir auraya büründü. Bambaşka insanların bir mekânda birbirlerini anlamaları, tanışmaları, başka bir yerde yabancı veya önyargılı oldukları durumlardan gelip burada onu kırıp, dönüştürmelerini çok değerli buluyorum. Bunu bir kadın olarak yaptığım için de çok mutlu oluyorum. Bu anlamda bu sektörde ve pozisyonlarda kadınlar çok az. Dolayısıyla benim hayattaki geliştirdiğim, doğurduğum kadınlık üzerinden bir algıyla bu mekânı geliştirmiş olmam ve bunun doğru anlaşılmış olması benim çok hoşuma gidiyor. Sosyal alanlarda kadınların el attığı her şey bence çok incelikli bir yere gidiyor.

>>Senin travmalarının üstesinden gelmen nasıl oldu?

Üstesinden gelebildiğimi düşünmüyorum. Hayatım biliyorum ki sürekli olarak kendini iyileştirmekle geçecek. Bir yerde kendinizi var edebiliyorsunuz ama o izler hiçbir zaman silinmeyecek. Ben sadece hayatım boyunca rehabilite olabileceğim alanlar, meşguliyetlerle uğraşıp unutmaya çalışacağım ama tam anlamıyla kurtulabileceğimi düşünmüyorum. Çünkü o kadar berrak bir coğrafyada yaşamıyoruz.