Akdeniz üzerinden yapılan göçler yüksek ölüm tehlikesine rağmen arttı. Doç. Dr. Danış, “Zenginler servetini 4,4 trilyon dolara çıkarırken yoksulluk ve zulüm, göçmenleri ölümü göze alarak zorlu yolculuğa çıkarıyor” dedi.

Ölüm pahasına umut yolculuğu
Fotoğraf: AA

Umut SERDAROĞLU

Havaların ısınmasıyla Akdeniz üzerinden yapılan göçlerde büyük artış yaşandı. Daha iyi imkânlar için derme çatma teknelerle, sadece insanca bir yaşama ulaşabilmek için zorlu Akdeniz’de günlerce yaşam savaşı veriyorlar. Birçok göçmen bu zorlu yolculukta hayatını kaybederken, varış noktasına ulaşanlar ise devletlerin göçmen karşıtı politikalarına maruz kalıyorlar.

BM bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) raporuna göre sadece 2023’ün ilk çeyreğinde Akdeniz sularında 441’den fazla göçmen hayatını kaybetti. Bu rakam 2017’den bu yana yılın bir çeyreğinde kaydedilen en yüksek ölüm sayısı oldu.

BM’nin yaptığı bir başka açıklamada ise Akdeniz üzerinden yolculuk yapan göçmenlerin birinci varış noktası İtalya’ya yapılan göçlerde yüzde 300’lük bir artış olduğu belirtildi.

Zorlu yolculuğu tamamlayan göçmenler ise geldikleri bölgelerde devletlerin göçmen karşıtı politikalarla karşılaşıyor. Akdeniz’den en fazla göçün yaşandığı İtalya’da sağcı Başbakan Giorgia Meloni hükümeti göç akımlarını ‘yönetebilmek’ için 6 aylık OHAL ilan etti. Avrupa ve Balkanlar’da ise göç akışının azaltılması için düzensiz göçmenlere yönelik gözaltı merkezleri kurulması gündemde.

Göçmenlerin karşılaştığı sorunların başında aşırı sağ fikrinin dünyanın genelinde giderek genişlemesi olduğunu söyleyen Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucu başkanı Doç. Dr. Didem Danış,  şu ifadeleri kullandı:

CANLARI PAHASINA

“2023’ün ilk üç ayında ölüm sayısı son yılların rekor seviyesine ulaşarak 441 oldu. 2014’ten bu yana Akdeniz’de 20 binden fazla göçmenin öldüğü söyleniyor. Can pahasına yapılan bu tehlikeli göç yolculuğunun ilk ve en önemli sebebi yoksulluk ve işsizlik. Özellikle Covid-19 salgını sonrasında tüm dünyada gelir eşitsizliği daha da derinleşti. Küresel milyarderlerin serveti 2020 ile 2021 arasında 4,4 trilyon dolar artarken, 100 milyondan fazla insan yoksulluk sınırının altına düştü. Milyonlarca insanı yoksulluğa sürükleyen pandeminin bedelini en çok zaten yoksul olan ülkeler ödedi. Bu yoğun göçün bir diğer sebebi ise baskıcı ve antidemokratik siyasi yönetimler. Afrika’da en çok göç veren yerler insan hakları ihlallerinin en yoğun yaşandığı Sudan, Kongo, Nijerya gibi ülkeler. Bu öyle ağır bir yoksulluk ve zulüm ki, insanlar denizde ölme ihtimalini bildikleri halde bu zorlu yolculuğa çıkmak zorunda kalıyorlar.”

Doç. Dr. Didem Danış

KRİMİNALİZE EDİLİYOR

“Avrupa ülkeleri 1990’lardan bu yana düzensiz göçü engellemek için her yolu deniyor. Bunlar arasında göçmenlere yardım eden sivil toplum örgütlerini kriminalize etmek de var. Akdeniz’de batan tekneden sağ kurtulan 42 göçmeni denizde kurtarıp limana çıkardığı için hakkında dava açılan İtalyan kaptan Carole Rackete bunlardan biri. İtalya’da aşırı sağ Kuzey Yıldızı partisinden başbakan olan Matteo Salvini’ye karşı Rackete "İnsanların hayatı herhangi bir siyasi oyundan daha önemlidir" demişti. Bu sene 25 Mart’ta, bu sefer Libya sahil güvenlik görevlileri bir başka insani yardım örgütüne ait olan Ocean Viking adlı tekneye ateş açmıştı. Devletler göçü engellemek için harcadıkları çabayı ve parayı, göçe kaynaklık eden ülkelerin kalkınması için harcasalar daha mantıklı bir iş yapmış olurlar. Zira açlık ve yoklukla sınanan toplumlar daha insanca bir hayat için ölümü bile göze alabiliyor.”

AŞIRI SAĞIN ETKİSİ

“Aşırı sağın yükselişi önemli ancak mesele sadece yükseliş değil, bu fikriyatın giderek genelleşmesi. Son yıllarda, Avrupa’da güya merkezde konumlanan partilerin de göçmen karşıtlığı konusunda aşırı pozisyonlara kaydıklarını gördük. En başta bahsettiğim derinleşen gelir eşitsizlikleri ve ekonomik kriz, Avrupa’da da sıradan insanların hayatlarında ciddi zorluklar yarattı. Yaşanan derin krize çözüm üretemeyen siyasetçiler, öfkeli halkların önüne göçmenleri atarak dikkati kendilerinden uzaklaştırma kolaylığına kaçıyorlar. Oysa tıpkı nitelikli göç konusunda yaptıkları gibi, genel olarak düzenli göçü kolaylaştıracak yöntemler geliştirseler, hem kendi toplumları hem de göçe kaynaklık eden toplumlar için çok daha hayırlı bir yol izlemiş olacaklar.”

***

Zorla geri gönderilemezler

Doç. Dr. Didem Danış, neredeyse bütün partilerin seçim beyannamelerinde yer verdikleri ‘göçmenleri geri göndereceğiz’ ibaresi hakkında ise şu ifadeleri kullandı:

“Bu alanda çalışan tüm uzmanların söylediği gibi, bu neredeyse imkânsız bir vaat. Bir kere, geçici koruma statüsü verilmiş Suriyeliler söz konusu olduğunda, Türkiye’nin hem kendi yasaları hem de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerden dolayı, hiçbir sığınmacı zorla ülkesine geri gönderilemez. Suriye’deki durum da ortadayken, belki birkaç istisna dışında kimse geri dönmek istemeyecektir. Düzensiz göçmenler söz konusu olduğunda ise, geri göndermenin kalıcı bir çözüm olmadığını biliyoruz. Zira göçe kaynaklık eden ülkelerdeki yoksulluk ve baskılar devam ettiği sürece, bu kişiler tekrar tekrar sınırı geçmeyi deneyeceklerdir. Türkiye’de bulunan Afganların durumu buna örnek verilebilir.

Araştırmalarımız sırasında birkaç kez sınır dışı edildiği halde tekrar Türkiye’ye gelmiş çok sayıda kişiyle görüşmüştük. Esas üzücü olan, tüm siyasetçilerin bunları bildiği halde ekonomik krizle yoksullaşmış öfkeli seçmenleri tatmin etmek için bu gerçekleşmesi mümkün olmayan vaatleri etmeleri.”