Acılı, endişeli günlerin içinde ölüm haberleri var sadece. Ölümlerin devam eden “istikrarı”!
Terör ve canlı bombalar, acı dolu ölümlerine yine Ankara’dan seslendi, ürperten soğuk sesiyle.
Dün Roboski, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç ve bugün Ankara için ağladı Türkiye.
Siyasilerin yüreğimizi sıkan ezberlenmiş soğuk açıklamaları içimizi ısıtmıyor. Ölüm üzerinden aç insanın sesinden anlamayan sermayenin tok sesinden “istikrarı” koruma mesajları acıları dindirmiyor.
Yaşam ve haber alma hakkına tecavüz edilen ülkenin, yandaş medyası “terörle (ölümle) yaşamayı öğreneceğiz” algısı inşa etmesi ve ölümcül istikrarın devam edeceği “telkinleri” ise canımızı sıkıyor.
Ne oldu da bu hale geldik, nasıl oluyor da ölümün cellatları elini kolunu sallayarak halkın arasında patlıyor?
Neden bombalar demokratik tepkilerin, barış için halayın, eşit yurttaşlık ve eşit haklar isteyenlerin, parkta dolaşanın, durakta bekleyenin, kamu görevini sürdürenin, işine, evine giden insanların ve yoksulların hayatlarına patlıyor!
Ateş düştüğü yeri yakıyor! Peki ateşi düşüren kim?
Ocağına ateş düşmüş mazlumlar kimin günahları için kurban oluyor?
“AKP giderse istikrar bozulur” diyenler; Korunan ölümcül istikrarın yaslandığı politikaları neden anlatmıyorlar?

Mülteci ölümleri
İşçi ölümleri
Kadın ölümleri
Çocuk ölümleri
Uludere
Reyhanlı
Cilvegözü
Dağlıca
Suruç, Cizre, Sur,
Sultan Ahmet
Ankara, Ankara ve yine Ankara’da yine katliam yine ölümcül istikrar!
“Ölümcül istikrar” için yine otuz yedi insanımızı kaybettik.
Bu veriler bir istikrar, huzur ve barış göstergesi midir?
“Hükümetin hiçbir zafiyeti olmadı” diyerek, savaşı ve ölümleri ülkemize sokan iç ve dış politikadaki “stratejik derinlik” ürünü tahribatın büyük resmini görmemizi istemiyorlar.
Neden mi ölüyoruz?
Çünkü, barışı değil savaşı, yaşamı değil ölümü evrenselleştirdiler!
AKP hükümeti, yıllar önce “Stratejik derinliğin” bir ürünü olan ABD-Türkiye “Model Ortaklık” stratejisi kurmuştu.
ABD, küresel ölçekte “yeniden gelenekselleştirme” stratejisinin bir parçası olarak, Büyük Ortadoğu Projesini “Ilımlı İslam” siyaseti ile “Ortadoğulaştırmak” istedi.
AKP “Ilımlı İslamı” Ortadoğulaştırma stratejisi ile “Model Ortaklık” kurarken, Erdoğan büyük bir istekle BOP’un “Eşbaşkanlığını” üstlendi.
Türkiye’nin ise Ortadoğu’ya “Ilımlı Müslüman, modern, laik ve demokratik bir ülke” model olacağı vaaz ediliyordu.
Ortadoğu’nun “lideri” olduğumuz “algısı” yaratıldı.
“Sıfır sorunlu” iç politika ve “komşularla sıfır sorun” öngören dış politika vaat edildi.
“Barışı evrenselleştirmek”ten bahsediyorlardı!
Peki bugün hangi noktadayız?
“BOP” ve “Ilımlı İslam” siyaseti çöktü! Yerini “Eğit-Donat Projesi” ile mezhepçilik ekseninde radikal İslamcı selefi gruplarla kol kola girmek aldı!
“Model Ortaklık”ta AKP kendisini, Ortadoğu ve Suriye politikalarından terk edilmiş eşin “yalnızlık duygusuyla” ifade etmeye başladı. Suudi ve Katar ortaklığına yöneldiler.
Erdoğan’ın Ortadoğu’ya “liderlik” ve “Eşbaşkanlık” rüyası hüsrana uğrayınca, bu kez Türkiye’ye “Başkanı” olma özlemi oluştu.
İç politikada “sıfır sorun” hayalinin yerini savaş, baskılar, yasaklar ve kamusal alanın iktidar eliyle gericileştirmesi almış durumdadır.
“Komşularla sıfır sorun” öngören dış politika ise, Türkiye’yi “sıfır komşu” ile yalnızlaştırmış durumda.
Türkiye Ortadoğu’ya “demokratik, laik model ülke” olarak giremedi, Ortadoğu’nun mezhepçi ve etnik temelli bölünmüşlüğü ve savaşı Türkiye’ye Irak ve Suriye üzerinden “Ortadoğu modeli” olarak girdi!
Barışı değil, savaşı evrenselleştiren AKP’nin iç ve dış politikası ile beş yıldır “Şam’da Emevi camisine namaz kılacağız” diye hayal kuranlar, şimdi Ankara’da, Suruç’ta, Reyhanlı’da, Cizre’de, Uludere’de, toplu cenaze namazı kıldırıyor!
AKP’nin mezhepçilik ve nefret söylemi üzerinden toplumsal çeşitlilik kutuplaştırıldı, düşünceler ve duygular bölündü. Farklılıklarımız barıştırılmadı, düşmanlaştırıldı.
O nedenle, 2016 Türkiye’sinde AKP ve yandaş papağanları hep bir ağızdan vaaz veriyor; “terörle yaşamayı öğreneceğiz”!
Yani iç ve dış politikadaki mezhepçilik ve yeni Osmanlıcılık eksenine sıkışmış “stratejik derinlik” bizim makro düzeyde öldürülmemize neden oluyor!


Oysa bugün “terörle” ve mezhepçi “stratejik derinlik” ile yaşam dayatmalarına karşı, barış içinde, birlikte ve eşit haklarla yaşamı birleşik bir mücadele ile kurma siyasetini öğrenmeye daha çok ihtiyacımız var.