Son otuz yılın en popüler hastalığı AIDS oldu ise en popüler ilacı da Sildenafil sitrat oldu.
İkisi de cinsellikle ilgili.
Aslında aynı etken maddeyi içeren eşdeğer ilaçlar olsa da günlük dile Viagra olarak yerleşti.
Ve de popüler kültürde kendi efsanesini yarattı.
Tıpta erkeklerdeki erektil disfonksiyonun, cinsel ilişki sırasında penisin sertleşmemesinin tedavisi için kullanılıyor.
Yaygın olarak satıldığı internette ise cinsel isteği, cinsel performansı, sperm sayısını arttırdığı, cinsel soğukluğu tedavi ettiği gibi gerçekle ilgisi olmayan bir dizi bilgiyle pazarlanıyor.
• • •
Siyasal İslam’ın bütün toplumu teslim alma sürecinde var gücüyle yer alan yandaş medya denilince… Akla ilk elden Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Bugün, Star, Taraf geliyor da…
Vakit, nedense… Operasyonel haberleri ve saldırgan üslubu dışında daha az dikkate alınıyor.
Oysa tam da sosyalistlerin hep sözünü edip bir türlü beceremedikleri… “Ayrı ayrı yürümek, birlikte vurmak” taktiğini uyguluyorlar hep birlikte.
Farklı gibi görünseler de… Her daim senkronize… Aynı anda aynı hedefe vuruyorlar.
İdeolojik öncü, politik vurucu, parti müfettişi görevini de amiral gemisi Vakit yerine getiriyor.
• • •
Yukarıdaki satırları yaklaşık altı yıl önce yazmışım bu köşede.
Akit, Vakit, Yeni Akit çizgisi, hakikaten de, uzun yıllar “lümpen İslamcılar” diye geçiştirildi solda.
İsmini anmaya bile değmez, bulaşmaya gelmez basit tetikçi muamelesi yapıldı.
Siyasal İslamın çelik çekirdeğinde yer aldığı gerçeğine gözler kapandı.
Gözler açıldığında ise iş işten epey geçmiş…
Akit yazarı ve Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya başta Cumhurbaşkanlığı uçağı olmak üzere protokoldeki yerini çoktan almıştı.
• • •
Hasan Karakaya, geçen hafta, gene eşlik ettiği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Umre ziyareti sırasında, kaldığı otelde hayatını kaybetti.
Kendisine ilk müdahaleyi yapan doktorlar kalp krizinden öldüğünü açıklasalar da…
Sanal alemde bir başka haber yayıldı.
El Cezire’ye dayandırılan habere göre aşırı doz Viagra’dan ölmüştü.
Akit’çiler, daha sonra, bu haberin Fethullahçılar tarafından uydurulup yayıldığını iddia etseler de…
Benim izleyebildiğim, sol cenahta da pek revaç buldu.
Her ne kadar ölümle Viagra arasındaki ilişki nasıl tespit edilmiş?..
Ölür ölmez otopsi mi yapılmış?..
Çantasında, cebinde, her ne kadar lobide öldüğü söylense de otel odasında Viagra mı bulunmuş?..
Yanında bir cinsel partner mi varmış?..
Haberde bunlarla ilgili hiçbir bilgi yer almasa da bir öfke ve nefret patlamasına vesile oldu.
İslamcı, şeriatçı, üstelik de küfürbaz mı küfürbaz bir yazar…
Kutsal topraklarda aşırı doz Viagra!..
Üstelik de müteveffanın bizatihi kendisi, ölülerin arkasından konuşulmaz diye bir şey yok, yazmış…
Türkan Saylan’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın, Roboski’de öldürülenlerin arkasından ağzına geleni söylemiş.
Öyleyse, ne yazılsa mübahtır!..
• • •
Ben öyle düşünmedim.
Yazılanları okudukça da fevkâlâde rahatsız oldum.
Aklıma, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünden sonra Nasuh Mitap’ın söyledikleri geldi.
“Mamak Askeri Cezaevi’nde birkaç ay aynı hücrede kaldık. Bu şekilde hayatının son bulmasından ötürü üzüldüm.”
Bir insanı sevmeyebiliriz.
Hayattayken yaptığı kötülükleri affetmeyebiliriz.
Nasuh Mitap kadar olgun düşünemeyebilir, ölümüne üzülmeyebiliriz.
Ama bu, ölümüne sevinmemizi…
Daha cenazesi kalkmadan kötülüklerini sıralamamızı…
Hele bir de Viagra vesilesiyle işin içine cinsellik katmamızı haklı çıkarmaz.
Susabiliriz.
Sadece ve sadece susabiliriz.
Çünkü…
Ölüme saygı, aslında, yaşama saygıdır.
Öteki türlüsü en başta bizi zehirler.