Yeniden Millet İttifakı adını alan Altılı Masa muhalefeti hükümet programını hafta başında açıkladı.

Siyasette düşünce üretiminin yerlerde sürüklendiği bir ortamda oluşturulan bu çalışma, bir bütün olarak önemli ve olumludur. Çünkü, bu program ile gidilecek seçim, ülke için, var olma yok olma demektir.

Bu nedenle, program ile açıklanan görüşlerin, parti içi demokrasi, laiklik, çalışma yaşamı, Kürt sorunu konularına ya hiç değinmemesi ya da dolaylı yaklaşımı gibi eksikleri bir tarafa bırakılarak değerlendirilmesi gerekir, açıklanan görüşlerin, halk deyimiyle, “armudun sapı, üzümün çöpü” denilmeden toplum tarafından sahiplenilmesine çalışılmalıdır.

DEĞERLERE DÖNÜŞ

AKP-MHP iktidarı, giderek artan bir hızla, temel hak ve özgürlükler başta olmak insanlığın kazanımı olan değerlerden ülkeyi uzaklaştırmaktaydı. Bir bütün olarak alınırsa görülür ki, program bu süreci tersine çevirmeye çalışıyor.

Program, ülkenin de taraf olmasına karşın giderek uzaklaştırıldığı uluslararası insan hakları sözleşmelerine yaptığı vurguyla, özellikle de Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecine dönülmesini öngörmesi ile Türkiye’yi yeniden ilerleme rayına yerleştirmeyi hedefliyor. Böylece ülkenin Osmanlı’dan başlayan ve Cumhuriyet ile bütünlük içinde tamamlanan, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; kurumlaşma; bilimsel eğitim; eşitlik, özgürlük ve barış değerleriyle yeniden çağdaşlaşma yoluna girmesinin temelleri atılıyor. Burada söz konusu olan Avrupa değil, insanlığın kazanımı olan evrensel değerledir. Türkiye’nin siyasi İslam’ın Ortadoğu’daki örnek ülkesi olmak yerine bu değerlere sahip olması, kuşkusuz, olması gerekendir.

AKP-MHP iktidarı, Cumhuriyet’in, yalnız değerlerini değil, simgelerini de yok etmeyi iş edindi. Simgelerin yok edilişi en yıkıcı ve acımasız olarak Ankara’da yaşandı. Merkezi yönetim Cumhuriyet’in kurumlarını tanınmaz kılarken AKP’li yerel yönetim de amblemi başta olmak üzere kentin fiziksel kimliğini tümüyle değiştirdi; AOÇ talan edildi. Program, özellikle TCMB’nin Genel Merkezi’nin İstanbul’a taşınmasının durdurulacağı ve AOÇ’ye konuşlandırılmış olan Saray’ın değil, Çankaya Köşkü’nün Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi olacağı yaklaşımıyla, “Cumhuriyet’in başkenti Ankara” bağlamında da çok doğru adımlar atıyor.

KİMİ ÖNEMLİ ÇİZGİLER

Toplumu kemiren yolsuzlukların kökünün kazınacağı vurgusu; kamu ihalelerinin yarışmacı bir yaklaşımla düzenlenecek olması; belediyelere “kayyum” atanmasına son verileceği yerinde adımlardır. Kamu yönetimini çürüten liyakat ya da beceri sorununun çözüme kavuşturulacağı ve korkunç bir bireysel ve toplumsal eşitsizlik, haksızlık ve vicdansızlık kaynağı olan “görüşme” ya da mülakat ile işe almaların sonlandırılacağı sözünün verilmesi başlı başına çok olumludur.

Varlık Fonu’nun kaldırılacak olmasının yanında getirilen mali kural ile Cumhuriyet’in denk bütçe, para arzını sınırlı tutma ve dış ödemelerde dengeli yaklaşım ilkelerinin yaşama geçirilecek olması da doğrudur.

Büyük matematikçimiz Cahit Arf’ın yıllar önce “YÖK, yok olmalıdır” sözünün gerçekleştirilecek olması; üniversite özerkliği ve bilimsel özgürlük yönünde somut adımlar atılmasının yolunu, yeniden, açacaktır. Ek olarak, programda bilimsel gelişme; araştırma-geliştirme, vurguları, ilk ve ortaöğretimle ilgili yeni düzenleme; “sadaka veren” değil, “hakkını alan” temelli sosyal devlet anlayışının benimsenmiş olması ve hele de “öğrenciler tarikat yurtlarından kurtarılacak” sözünün verilebilmesi çok değerlidir.

Eklemekte yarar var sığınmacı ya da mültecilerin gönderilecek olması da her gün karanlık ilişkilerin bir başka biçimde yaşandığı, kaçakçılığın yaygınlaştığı; mafya yapıl§arının ve her türlü şiddetin kol gezdiği; uyuşturuculuğun yaygınlaştığı; yabancıların mülk edinme ve vatandaş olma süreçlerinin toplumsal yıkıma yol açacak düzeye ulaştığı göz önüne alınırsa, başlı başına önemidir.

YAPMAMIZ GEREKEN

Yukarıda özetlenen yol haritasının toplumsallaşması için geceli gündüzlü çalışmak, ekmek kadar, su kadar önemli bir “güncel görevdir”. Programın, ek olarak, AKP-MHP iktidarının görüş ve uygulamalarının karşıtı, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın görüşlerine yakın olduğu gerçeği de göz ardı edilmemelidir.

Sonuç olarak, toplum büyük çoğunluğuyla bu görüşleri sahiplendiğinde, Millet İttifakı’nın başkan adayının kimliği de önemsizleşecek ve seçimi bu görüşler kazanacaktır