Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” adlı kitabında işlenen cinayette, suç ve suçlular, cinayetin işleneceği yer ve hatta saati bile tüm kasabalı tarafından bilinmekte, ama cinayet yine de gerçekleşmektedir. Üstelik kimse buna engel olamamakta ve herkes cinayeti seyretmektedir. Yani, deyim yerindeyse cinayete iştirak, bir katılım süreci vardır. Katil tek ve yalnız değildir. Çünkü cinayet izleyenlerce engellenebilecekken engellenmemiştir. Santiago Nasar öldürülmüştür ve cinayet herkesin canlı olarak izlediği bir gösteriye dönüşmüştür.

Diyarbakır Suriçi’nde, Baro Başkanı Tahir Elçi açıklama yaparken, çıkan silahlı çatışmada öldürüldü. Günlerdir polis, özel kuvvet, jandarma tarafından abluka altında olan Suriçi’nde böyle bir cinayet işlenebiliyorsa, bu cinayeti gerçekleştiren unsurların derin ilişkileri muğlaktır, ortaya çıkarılmalıdır. Bu birimlerin gözü önünde işlenen bir cinayetten bahsediyorum. “Kırmızı Pazartesi” romanındaki gibi izleyenlerin engelleyebileceği değil, birimlerin engelleyebileceği bir cinayet. Faili meçhuller döneminin acıları sönümlenmedi ve muğlaklıkları henüz ortaya çıkarılmadı... Yeniden başladı. Olmamalı/olmasın... Faili meçhul bir muğlaklık içeriyor. Muğlaklık korkunçtur, tüm çarpıtmalara, tüm karışıklıklara elverişlidir. Bunu zaten fazlasıyla biliyoruz. Ama bu muğlaklık kuşkusuz şiddetin kurucu unsurudur da.

Kuşkusuz bu aşamaya gelene kadar yalnızca ülkede son dönemde olanlara -Ankara, Suruç, Diyarbakır katliamlarına- izleyici kalanlar da suçludur. Cinayetler herkesin canlı olarak izlediği bir gösteriye dönüşmüştür. Tüylerimizi diken diken edecek bir suikast gerçekleştiriliyor. Ülkede yaşayan sessiz yığınlar tarafından yalnızca seyrediliyor bu cinayet... Ölen sadece Tahir Elçi değildir...
Ölen sadece Tahir Elçi değildir. Ölen insanlıktır da. Ülkedeki canlı bomba eylemlerindeki katliamlara ve böyle bir cinayete seyre dalan herkesin de ölü olduğu anlamına geliyor bu! Hrant’ın, Musa Anter’in katilleri hâlâ meçhuldür. Bu ülkede binlerce insan faili meçhul cinayete kurban gitmiştir. Üstü ölü toprağıyla örtülü bir toplum televizyonlarda canlı olarak izledikleri cinayetlerin gösterisinin esaretinde... Araştırılması gereken bir durum.

Sıkıntılıyım, bugün uzatmak istemiyorum. Af ola! Son satırlarda üç ustanın dört sözüne sığınacağım.
Benim doğduğum kentlere her gün kurşunlar yağardı, siz bilmezdiniz, bu yüzden ben terörist olurdum siz yurttaş! (Musa Anter)
Ölümü izlemek insanlığa yakışmaz. Vebali hepimizin. (Yaşar Kemal)
Ey mutsuzlar! Kardeşlerinizi boğazlıyorlar, göz yumuyorsunuz. Çığlıklar duyuluyor, ama siz susuyorsunuz. Aramızda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki, sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burası, sizler nasıl insanlarsınız! Haksızlık varsa bir yerde eğer ayaklanmalı insan. Ayaklanma olmuyorsa batsın o şehir yerin dibine. Yansın bitsin, kül olsun karanlıklar basmadan! (Bertolt Brecht)

Savaşan kaybedebilir, savaşmayansa çoktan kaybetmiştir. (Bertolt Brecht)