Allahuekber” diyerek elindeki ‘Made in NK’ silahlarıyla ‘cihad’ adına öldürüyorlar, zulmediyorlar. İnsanlık suçlarını ‘din adına’ işliyorlar. Bir çırpıda 132 kişiyi öldürüp 99 kişi ağır, 392 kişiyi Paris’te yaralıyorlar.

Bugün Paris’te, Ankara’da, Lazkiye’de, Silvan’da, Beyrut’ta ve dünyanın birçok coğrafyasında artan insanlık suçları ve insanlığa açılmış savaşlardaki öldürülmelerin repertuvarlarından bize sunulan ‘ölümlerden ölümler beğenin’ dünyasından bahsetmeyeceğim. Soğuk Savaş döneminde Afganistan’da, darbeler döneminde ‘yeşil kuşak’ ekseninde, bugün Ortadoğu’da ve giderek tüm dünyaya yayılacağından da bahsetmeyeceğim.

İnsanlığa savaş açarak, dünya halklarını birbirine düşmanlaştırmayı hedefleyen küresel Yezidliğin biz insanlara göstermek istedikleri tiyatroyu değil, tiyatro sahnesinin arkasına gizlenmişleri, zulmün ve ölümlerin suflörlüğünü yapanların yüzlerini göstermeye çalışacağım. İnsanlık suçu işleyenleri salt IŞİD ve türevi cihadistlerle sınırlı görmek, büyük resmi görmemektir. Paris Katliamı’nın aslında insanlığa karşı açılmış büyük bir savaşın parçası olduğunu görmeyenler, büyük resmi görmedikleri için sadece ölümlerden ve IŞİD’den söz ediyor.

Hakikatlere körleşelim diye, tüm ölümlerden ‘sorumlu’ olarak gözümüzün önüne konulan katillerle yetinmemiz isteniyor. Bu nedenle Facebook’ta ‘beğenilen’, Twitter’de ‘favorilere’ eklenen katliam türleri ve mesajlar ölümün ve korkunun yaygınlaştırılmasından başka hiçbir şeye hizmet etmiyor. Sosyal medyayı işgal eden ölümün repertuvarından derlenmiş fotoğraflar sadece eli silahlı katilleri gösteriyor. Ya azmettirenler? Zulmün küresel senaryosunu yazan ve sahneleyen gerçek katiller kim?
Sorgulayalım! Kafamızda birikmiş soru işaretlerini bir bir ortaya dökelim.

Tetiği çekenler görünürde, peki ya çektirenler? Tetiği çekenlerin, kelle kesenlerin eline o silahları ve bıçakları kim verdi? Kimin fabrikasında üretildi o silahlar? Öldürülmüş bedenlerden çıkan kurşunlar hangi ülkede üretildi?

‘Made in Usa’ ?
‘Made in Germany’ ?
‘Made in France’ ?
‘Made in England’ ?
‘Made in Russia’ ?
‘Made in Turkey’ ?

Allahuekber” nidasıyla öldüren radikal İslamcı cihadistler ellerinde ‘Made in NATO’nun gücüyle bağırıyorlar.

Peki onları bağırtan gerçek katiller kim? İşgal edilmiş ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynakları hangi ülkelere gidiyor? O ülkede hangi çokuluslu şirketlerin kasalarına dolar olarak istifleniyor? Ortadoğu’nun petrolleri ve enerji kaynakları kimin elinde? Ölenler kim? Yaşayanlar kim?

İnsanlar hayatlarının baharında konser salonunda öldürülüyor. Hepsi Kalaşnikov ile tarandı. Yaşları 18, 22, 28, belki 35.

Silahı üreten Mihail Kalaşnikov ise 94 yaşında öldü. Silahı ve savaşları üretenler neden uzun yaşar? Onların ürettikleri silahların kullanıldığı ve yine onların tezgâhladığı etnik ve mezhep savaşlarının kurbanı insanlar ise neden hep genç ölür? Evet, sorgulayalım: Kaybeden kim? Kazanan kim?

Din adına ‘devrim’ yapmak isteyenler mi?

Peki siz din adına ‘bahar devrimi’ gerçekleştirip de huzura eren ve halkın kazandığı tek bir adres gösterebilir misiniz? Dinin siyasallaşmasına, silahlanmasına destek verenler ve bu cihadistlere lojistik destek sağlayanlar siyasallaşan dini ibadet yerinden neden savaş alanına gönderir?

Neymiş? Demek ki artık ‘gericilik gökten zembille inmiyor’, onu bu dünyanın sahipleri olduklarına inanan yer tanrıları üretiyor. Sadece Ortadoğu’da değil, tüm dünyada besleniyor. Bugün IŞİD saflarına katılımın adresi Avrupa, Asya, Amerika ve Ortadoğu’dur. Bu tesadüf değildir.

Dünya halklarına savaş açan küresel efendiler, işledikleri günahlarını ve yezidliklerini ürettikleri mezhepçi ve etnik savaşların arkasına gizliyorlar. Kerbela’da ‘İslam adına’ İmam Hüseyin’i ve yoldaşlarını katleden Yezidlik, artık küresel Yezidliğe dönüşmüştür. Yezidlik bugün küresel kapitalizmin mezhepçi ve gerici halidir. Artık her yer Kerbela. Yezidlik her yerde! Çünkü küresel Yezidlik Paris’te, Ankara’da, Lazkiye’de, Silvan’da ve Beyrut’ta kana doymak bilmiyor.

Tanrı için ilk kurbanlarını insanlardan seçtiği “ibadet” biçimini terk edeli on binlerce yıl geçti.

Küresel yezidlik 21. yüzyılda kurbanı insandan seçen mezhepçi savaşını şimdi ‘ibadet’ olarak pazarlıyor. Kelle keserek öldürmeyi ibadet olarak ‘eğitip donatıyorlar.’ Kerbela’da İmam Hüseyin’ ve onun yoldaşlarını keserek başladılar inanmaya. Böyle öğretildi onlara.

Paris artık Fransa’nın Kerbelası’dır. Kerbela artık Necef yakınında değildir! Kurbanları için ‘başsağlığı’ dileyip, ‘terörizme karşı küresel mücadele’ mesajları verenlerin taktıkları maskelerinin arkasındaki gerçek yüzü görme zamanıdır. Sıranın kendisine gelmesini ekran başında bekleyen insanlar, artan ölümün repertuvarına izleyici olmak yerine, emperyalistlerin dünyamızı cehennemleştirip katillere cennet vaat eden ideolojik hurafelerini görmesi lazım.

Savaşların ve ölümün repertuvarını çoğaltanlar uzakta değil, Antalya’da G20 toplantısındalar. Şimdi hem emperyalizme, gericiliğe hem de onun ürünü olan IŞİD ve türevi cihadistlere karşı ayaktayız deme zamanıdır.