Merhabalar... 'Ombudsman' sözcüğü kimilerinize yabancı gelebilir. Ama hepimize pek aşina gelen bir siyasi için; Süleyman Demirel için, Zincirbozan günlerinin ertesinde kullanılır olmuştu. Demirel

Merhabalar... 'Ombudsman' sözcüğü kimilerinize yabancı gelebilir. Ama hepimize pek aşina gelen bir siyasi için; Süleyman Demirel için, Zincirbozan günlerinin ertesinde kullanılır olmuştu. Demirel, 12 Eylül gözetimini kolayca ve de Çanakkale'de deniz kenarında kısa sürede bitirip, halk içine karıştığında 'ombudsman' sözcüğü dilimize girmişti... Muhterem, bir anda demokrasi havarisi kesilmiş, gittiği her yerde 'bir bilen' muamelesi görür olmuştu... Bir bilenden ziyade çok bilir edasıyla gezindiği için söz konusu tanımlamanın içi biraz boşalır olmuştu... Kimi açmazların çözüm kişisidir. Mediatörden (ortabulucudan) ziyade meselenin şirazeden kaçmamasını sağlayabilecek kişidir... Gazetelerdeki karşılığıysa, tam anlamıyla gazete ve okur arasındaki iletişimi kuran kişidir...

OKUR TEMSİLCİSİ NE DEMEKTİR?..
Ara başlığa bir soru imi, soruya cümlesine de her yöne çekilebilecek bir anlam yüklerseniz; yanıt, beklenmedik bir gönderme de olabilir. Okur Temsilcisi ne demektir; nerede durur ve de 'nerede durur?'... Durduğu yer belli, 'bağımsızdır'... Gazeteyle ilişkisi kadar okurla ilişkisi vardır... Her iki tarafa da eşit mesafede ama özerk ve bağımsız bir noktada durur. 'Nerede durur?' diye, sorulunca yanıt gene kolay ve hazır: "İnsafına kalmış!"... Okurdan gelen eleştiri ve önerileri ilk elde gazete yönetimi ve editörler üzerinden sorgular ve paylaşır... Mukabil eleştiri ve önerileri de haberin, yazının, gazetecinin, gazetenin ve okurun 'âli menfaatleri' bağlamında tartar ve ona göre tutum alır... Duayen olması ve sayılması koşul değildir. Yeter ki, dengeyi kaybetmeye... Hepsi bu efendim...

DERT BABASINDAN HALLİCE...
Sadede gelirsek efendim... Okurlarımız ve gazetemiz sıkıntılı. Gerek bu. Ama bu gerçekliğin sahiciliğini kalıcı kılmamak için görev üstlendik... Esastan çözüm bulmamız önemli. Önümüzde duran temel sorunlardan biriyle başlayalım. Satış/Pazarlama, Dağıtım ve İlan... Aslında her biri ayrı başlık altında irdelenecek ama izninizle bugünlük genel bir bakışla lafımızı kuralım. Bunu yaparken de temel izlek olarak hem hayatımızdan edindiğimiz ölçütleri hem okurlarımızın mektuplarından aldığımız hizayı gözden kaçırmayalım...

Gazete baskımız, satışımızın iki misli gibi... Bunun yarısı da 7 bin son satış noktasına tek tek dağıtılıyor. Yani yedi bin gazete, yedi bin noktaya birer tane olmak üzere dağıtılıyor. Biraz musluk/havuz hesabı gibi oluyor ama çare yok... Biz, bu tiraj üzerinden sattıklarımızı çoğaltmak, iadelerimizi de azaltmak durumundayız.

İADEYE ÇÖZÜM...
Üç haftadır değiniyoruz. Okurlarımızdan gelen tespitler de bu yönde. Dağıtım sorumlularımızı da konuştuk. Derler ki; "Kesinlikle her gün aynı bayiden gazete alsınlar. Israrlı olsunlar, gazete gelmiyorsa gelmesini sağlasınlar... Biz, satılamayanları toparlar ve söz konusu bayiye yönlendiririz"... Bu önemli. Çünkü ısrarla takip edilen bir gazete, bir diğerinin de çağması... Getirilmiyorsa bu kez, parasını ödemeniz önemli. Ön ödemeli abonelik gibi bir yöntemle gazetenin takibini yapıyorsunuz... İstanbul Şaşkınbakkal'da caddedeki bir sokağın köşe ucuna yerleşen bayi, ısrarla takip yapılınca önce 1 (bir) adet, sonra da soranların ısrarı üzerine de artık beş adet getiriyor ve satıyor... Aynı bayide ısrar şart... Böylece yarısını satmak için 60 bin civarındaki son satış noktasının ancak bir bölümüne böylece gidebilmiş olacağız. Maliyetleri düşürmek açısından sattığımızın iki misli basalım ama yarıdan çok daha fazlasını satın almayı becerelim... Şimdilik durum bu merkezde. Sürdüreceğiz...

GELEN MAKALE VE DİĞER YAZILAR...
Sevgili okurlar, sizlerin belirleyici istemi, gazete yönetiminin de bu isteği uygun bulması üzerine düzenlediğimiz Duvar Gazetesi'ne gelen yazı, bilgi, haber ve diğer işlerinizin hepsini (her koşulda) yayımlamamız mümkün değil. Yazışarak ve konuşarak belirgin bir biçime ve uzunluğa dönüştürülmesi gerekiyor. Lütfen (şimdilik) yayımlanamayan yazılarınız için mazur görünüz...