Dörtyol ilçe Emniyet müdürlüğünün kantini ihalesini geçtiğimiz mayıs ayında Ömer uzun kazanmış. Siz şimdi bu Ömer Uzun’u da tanımazsınız ey okur! Yardımcı olayım: AKP İl Genel Meclisi Üyesi Hasan Uzun’un oğlu. Ayrıca AKP Gençlik Kolları üyesi. “Haaa! O mu?” dediğinizi hayal edebiliyorum(!) Tabii emniyet kantini ihalesini alması ile babası ve gençlik kollarının hiçbir ilgisi yok. Tabii ki yok. Seksen senedir hangi sağ iktidar döneminde böyle bir ilişki varmış ki burada olsun? Neyse! Ne diyorduk? Ömer kardeş kantinini işletirken Alper Atilla diye bir komiser “nerde benim tostum ulan?” diye diklenmiş. Aslında normalde “malzeme yok!” diyen Ömer’in ağzını burnunu kırması lazımdı. Değil mi ama? Yani orada mesela Siyasal’ın kantincisi Birol Abi olsa ve de polise bedava çay vermeyi reddetse gözaltına alınırdı en azından. Burada da bir ağız burun, bir gözaltı lazım. Yani emniyet geleneklerimiz açısında. Ancak Ömercik “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” deyince Alper “komser” pısmış herhalde. El netice: Ömercik ve yakın arkadaşı İstemi Kağan Türkoğlu(isme bak orta Asya’da at koştur) karakolda arzı endam ediyorlar. “Ömercik’i biliyoruz İstemi kim?” diyorsanız, AKP Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu.(isme yorum hakkı mı oğlu ile doldurdum). Bir de onun danışmanı yanlarında “o mu bu mu?”diye polisleri sıraya dizmiş “terörist muamelesi” yapıyorlar. Az sonra haritayı açıp “yer beğen!” diyecekler. Akıbet belli iken, sıradan vatandaş ve “terörist” karşısında aslan kesilen kahraman Türk polisinde “ben yaptım ulan!” diyecek cesaret de yok. Tuuuu! Süt dökmüş kedi gibi. Daha ne diyeyim? Herkes mağdur; Ömercik mağdur, Alper Komiser mağdur, İçişleri Bakanı mağdur. Bi teröristler var mağdur olmayan!

Geçiyoruz Malatya’ya. Malatya da Kürt ve Alevi iseniz her sabahın köründe, “bu davanın kendi değil İslam davası” olduğunu bilen ve “taşınma masraflarını karşılamaya hazır” davulcu tarafından kapınızın önünde saatlerce davul çalınabilir. Camınıza tokmakla vurulabilir. Yatağınızdan fırlar ve itiraz ederseniz evinizi yüzlerce kişi tekbir sesleri, istiklal marşı söyleyerek sarıp taşlayabilir. Sizi “korumak” için gelen “emniyet” güçleri sizin sürgününüze söz verebilir. Zira “mecbur gidecekler” dir. Malatya Valisi Ulvi Saran da aynı fikirde olmalı ki üç gün sonra lütfedip olay abartıldı ve münferit diye bir açıklama yaptı.

İki gün evvel Ayazağa’da Kürt işçilerin barakalarda yaşadığı bir inşaat sahasını  “mahalleli” bastı. İşçilerin bu barakalardaki yaşam koşullarından hiç söz açmadan “mahalleli”nin Malatya’daki malum mahalleli olduğunu söylememe bilmem gerek var mı? “Emniyet güçleri işçileri biber gazına bularken, arkasına geçip alkış tutan “delikanlı” mahalleli.

Sonra Süleyman Yeter var. Mart 1999’da gözaltına alınan, işkence gören, bu işkence sonucu ölen, bu yüzden AİHM’in Türkiye’yi 110 bin avro tazminata mahkum ettiği Süleyman Yeter. Asiye Güzel Zeybek var, tecavüze uğrayan gözaltında. Birsen Kaya var, tacizin tecavüzün işkencenin başını eğdirmeye yetmediği. Tanık her biri işkenceye.

Bu insanların önüne dizip “kim yaptı gösterin” mi denildi bu memlekette peki? Ömercik’e gösterilen vefanın binde biri mi gösterildi?  Malatya’daki aileye saldıranlar hakkında üç gün sonra “mala zarar verme” suçundan soruşturma açılıyor linç değil. Soruşturmasalar da olurdu netice baştan belli iken. Ayazağa’daki işçilerin işlerine son verilip “gönderiliyorlar” işyerlerinden. Adalet tecelli ediyor işte. Birsen Kaya, Asiye Güzel Zeybek ve yıldızların arasından Süleyman Yeter gelse parmağını uzatıp “bu” diyeceği polise ne oluyor peki? İşkenceci Sedat Selim Ay’a? Terörle Mücadele Şubesinden sorumlu Emniyet Müdür yardımcısı bugün kendisi.

Daha önce de dediğimiz gibi, eski ve derinlikli devletimiz ile AKP’nin eliyle reorganize edilen yenisi arasındaki boşluktan medet umanlar için iftar vakti. Yenisi ile eskisi arasındaki devamlılık kopuştan çok daha güçlü. İnanmıyorsanız Maraş’a, Çorum’a, Sivas’a ve Malatya’ya bakın. İnanmıyorsanız Süleyman Yeter’e ve işkencecisinin geldiği yere bakın. Ve AKP Ortadoğu’da daha öncede söylediğimiz gibi özellikle de Kürt politikasında dibe battıkça, uyguladığı neoliberal politikalar geniş kesimlerce hazmedilmez hale geldikçe o eski mezhep kartını öne sürmekten çekinmeyecek. Tıpkı daha önce benzerlerinin yaptığı gibi.

Bu arada Hatay’ın Tell Tayinat Köyünde 3 bin yıl öncesinden kalan Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma gün yüzüne çıkmış. Daha önce rastlanmadığı şekilde gözleri fal taşı gibi açık! Belli ki feleğin çemberinden geçmiş binlerce yıl ne zulümler görmüş kral, bu eski taktiklerin ve zulmün üzerimizde, kendisinin çıktığı yerin aşağısında ve yukarısında hala nasıl sürdürülebildiğine hayretle bakıyor.