“Ah! Bu maraton bitmese!” diye diye yavaşlayarak maratonu bitiren Türkiye’nin en yaşlı veteran atleti Safder, bir sponsor bulamadığı için Antarktika ve Güney Amerika’da koşamaz. Oraları düşlerinde koşar.

Ömründür en güzel koşun

Can Kartoğlu

Babaannem 10 Nisan’da Devrek’in meydanında şortlu, eşofmanlı, antrenman yapan, danslar eden, koşuya hazırlanan o birbirinden güzel insanları görse “Bu ne saadet Safdeeer” derdi. Evet ya, o ne saadetti öyle! Devrek Belediye Bandosu gümbür gümbür, insanlar zıp zıp… Görkemli bir buluşma… Bir şenlik… Saygı duruşunun en sevgili… Vefanın en güzel hali… Devrek Belediyesi’nin gerçekleştirdiği 1. Ulusal Safder Kartoğlu Yarı Maratonu başlayacak birazdan… Safder Kartoğlu’na sadece üç çocuğu değil, neredeyse koşan herkes baba diyor… Safder Baba… 95 yaşında maratonun ihtiyar delikanlısı… Meydanda biri gidiyor biri geliyor yanına… “Senin için geldik baba” diyorlar. Gözleri doluyor. Ayaklarınıza sağlık diyor, nefesinize, yüreğinize sağlık… Gitmiyor kulağından “Senin için geldik baba” deyişleri… Safder için her biri evlat…


Koşu başlıyor… Fahri Bozbaş, koşucuların arasında başlıyor şarkılara… Bu toprakların doğurduğu şairler Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Hamit Kalyoncu da koşuya katılıyor Bozbaş’ın sesiyle, onun bestelediği şiirleriyle… Sonra Safder Baba şiir okumaya başlıyor.

Babaannemin diliyle konuşacak olursak… Devrek “yeşil gelen”ken… Irmak şırıl şırıl akar, bahçelerden ağaç, ağaçlardan meyveler taşarken… Evler ahşap, kalpler ahşap kadar sıcakken… Önceleri şekerci, sonraları atlı tahsildar olan Saadettin ile mini minnacık Naciye’nin beş çocuğundan ikincisi Safder 1927’de doğar. O yıl Cumhuriyet’in ilk nüfus sayımında evlerine gelen nüfus memuru, 9 aylık olan bebeğin adını sorar. Safder der Saadettin; korkusuz, yiğit demek, düşman saflarını yarıp geçen demek… Memurlar giderken “Bak abi, oğlunu biz daha bebekken saydık… sevdik… Oğlun ömür boyu sayılsın… sevilsin” derler.

Safder evin önünde futbol oynayanları seyrede seyrede, top toplaya toplaya büyür. Bez top mu patladı? Eve koşturur, annesinin en büyük gözlü iğnesine iplik geçirip diker topu… Devrek Gençlik Kulübü’nün futbolcuları hazırlık maçı mı yapacaklar, o da Mektep Bahçesi’ne koşar. Ağ yoktur, iki direktir kale dedikleri… Kale arkasında yalın ayak dikilir. Deniz gözlerini dört açar. Gelen topları alır, kale arkasından ayağıyla sahaya bir yollar ki, ne yollamak… Bıraksalar girecek sahaya, koşturacak hiç yorulmadan topun peşinde…

Önce evden bir saatte yürüyüp vardığı Devrek Birinci İlkokulu’na… Sonra Devrek’e en yakın okula; yatılı okuduğu Kastamonu Lisesi’nde gider… Çantasında çizgili pijaması ve şiir defteri… Edebiyat öğretmeninden derste dinlediği şiirlerdir bugün de ezbere okuduklarının çoğu... Şiir yaşamın soluk alışıdır demeye o günlerde başlar… Sporun sadece futbol olmadığını da o günlerde görür. Lisede masa tenisi, voleybol, basketbol takımlarının gözde oyuncusudur.

Devrek Ortaokulu’nda Fransızca ve Beden Eğitimi Yardımcı Öğretmenliği yapar. Aynı zamanda Devrek Gençlik Kulübü’nün kaptanı… Her şeyidir o; futbol alanının çizgilerini o çizer, topu o diker, sonra çıkar sahaya, döktürür… Devrek’in, yörenin en centilmen futbolcusudur… Lefteridir Devrek’in…

Ama aklı üniversitedir Safder’in. 1951’de Ankara Hukuk Fakültesi’ne başlar. Sobasız bir oda kiralar fakülteye yakın. Yarıyıl tatilinde cebindeki son parayla otobüs bileti alır. Ver elini Devrek! Ama dönüş için otobüs bileti parası denkleştirilemez… Safder kalakalır Devrek’te… Zonguldak Devlet Hastanesi’nin Hasta Kabul Memurluğu sınavına girer ve kazanır. Zonguldak’a gider… İstanbul’da Şişli Hemşire Laborant Okulu’nu yatılı olarak okumuş Cahide Güven de memleketi Çanakkale’den ilk tayin yeri olan Zonguldak Devlet Hastanesi’ne gelir. Safder çok geçmeden Kenan Harun’un Karım Olmalısın Güzel şiirini “Karım Olmalısın Cahide” diye değiştirip ezbere okuyarak Cahide’ye evlenme teklif eder.

Zonguldak’tan ayrılıp Devrek’e giderler. Devrek’te çalışacaklar, Safder’e yaşam veren Devrek’e gönül borcu ödeyeceklerdir. 1950’li yıllar… Menderesli yıllar. Particilik almış başını yürümüş… Hakikatten, adaletten, doğruyu söylemekten vazgeçmeyen Cahide ile Safder’i hedef almışlar… Haklarında açılan davalar birbirini takip eder olmuştur… Direnirler… Cahide sürgüne yollandığında… Demek, derler gönül borcumuzu ödememizi istemiyor memleketimiz. Zonguldak’a dönerler. Hak bildikleri yolda tek başlarına… Safder Amelebirliği’nde sorumlu saymandır, Cahide 6 yıl aradan sonra EKİ Hastanesi’nde hemşire… Mutfak dolaplarından bile kitap taşan evlerinde alınlarının teriyle yaşarlar. Kimseler koşmazken sabahın erken saatlerinde tıraşını olup yollara düşen, herkes tarafından yadırgansa da bununla hiç ilgilenmeden koşan, gazete ve dumanı üstünde tüten ekmekle eve dönen, kahvaltıyı kurup ailesini yataktan kaldıran, çocuklarını doğurmak dışında her şeyi yapan baba Safder’dir.

Emeklilik sonrası İstanbul’da sürer hayat koşusu… 50 yaşında Hürriyet gazetesinin düzenlediği Dedeler Yarışı’na katılmasıyla İstanbul Masterleri Atletizm Kulübü üyeleri ile tanışır, kulübün üyesi olur ve başlar daha ancak 100 kişinin katıldığı… o zamanki adıyla Avrasya Maratonları… Pazartesi dışında her gün sabaha karşı 10 km koşarak antrenman yapar. Şiir okuyarak koşar. Ne kendisiyle, ne başkasıyla yarışır. Der ki “Şairler şiirlerini adımlarıyla yazarlar, biz koşucular adımlarımızı şiirlerimizle yazarız.”

1995’e dek 9 kez Avrasya Maratonu’nu koşar. En iyi derecesi 68 yaşında, 03.23’tür. Sonra yurtdışı maratonları. Kendi çabalarıyla… Çocuklarının desteğiyle… Sırasıyla Stockholm, Londra, Rotterdam, Lozan, Viyana, Paris, Atina, New York City, Sidney, Marakeş, Berlin, Zürih, Boston, Roma, Prag. Her maratonda yaş diliminde ödüller alır. 2002 New York City Maratonu’nda 75 yaşındadır ve 75-79 yaş diliminde dünya ikincisi olur. 04:13:03 ile. 5 kıtada koşan, her seferinde “Ah! Bu maraton bitmese!” diye diye yavaşlayarak maratonu bitiren Türkiye’nin en yaşlı veteran atleti Safder, bir sponsor bulamadığı için Antarktika ve Güney Amerika’da koşamaz. Oraları düşlerinde koşar.

omrundur-en-guzel-kosun-1007524-1.
Safder Baba, torunu yazar Can Gürses ile 3K yürüyüşünde. (Devrek, 10 Nisan 2022)



2004’te yitirdiği Cahide’sinin yaş gününü o yıldan sonra salgına dek her 14 Mart’ta Çanakkale’de gömütlüğe koşarak kutlar. Gömütün başına geldiğinde Cahide’ye yazdığı mektubu okur. Bu koşunun adı Sevda Koşusu’dur. Elbette her yerde ve Devrek’te de Safder’in kalbinde koşan, yokluğu bile varlık olan Cahide’dir. Sadece koşucu değil, iflah olmaz bir âşık, bir kitap kurdu, bir boyun eğmeyen, ruhuyla, bedeniyle, inadıyla gerçek bir sporcu, yaşamıyla başlı başına bir sanat eseridir Safder Kartoğlu. Bir insanlık anıtıdır. Varlığıyla bizleri yüreklendirir, bizlere insan olmanın değerini hissettirir ve ilham kaynağı olur. Ona, “Ömründür en güzel koşun” diyen yazar torunu Can Gürses’tir. Şiirin dilinde, Safderce koşulan 1. Safder Kartoğlu Yarı Maratonu, Devrek’in Safder Kartoğlu’na bir teşekkürüdür.