Türkiye’nin yakın siyasal ve toplumsal tarihi üzerine çalışan araştırmacılar arasında, Atatürk’ün son zamanlarında alınan siyasal kararlardaki rolü üzerine farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kimi araştırmacılar, Atatürk’ün neredeyse son bir yıl boyunca ağır hastalık nedeniyle siyasal durumu takip etmekte zorlandığını söyler. Oysa bazı şirketlerin millileştirilmesi, Hatay’ın Türkiye’ye katılması, Dersim’e askeri müdahale ve vasiyetin yazımı gibi uygulamalar o yıl gerçekleşmiştir.

Gerçekte Atatürk’ün bu süreçteki siyasi kararlarda görevinin gerektirdiği biçimde ve seviyede yer alıp almadığını anlamak için 1938 yılı başından itibaren rahatsızlıkları, tedavisi ve siyasal pratiklerine bir bütünlük içinde bakmak gerekir.

Karaciğer rahatsızlığından kuşkulanan Dr. Nihat Reşat Belger, 22 Ocak 1938’de Yalova Termal Otelde Atatürk’ü muayene eder ve siroz teşhisi koyar. Aynı günlerde tedavisi de başlar, ancak Atatürk, uyarılara rağmen 1 Şubat 1938’de tedaviyi yarım bırakarak Yalova’dan ayrılır.

Başbakan Celal Bayar, daha kapsamlı tedavi-tetkik için Avrupa’dan iki hekim getirmeyi önerir ama Atatürk, gündemde Hatay meselesi varken, hastalığının dışarıda duyulması iyi olmayacağı için bu öneriyi kabul etmez. Türk doktorların kapsamlı muayenesine itirazı yoktur. 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü’nde Atatürk’e bir konsültasyon yaparlar ve bir kez daha siroz teşhisi koyarlar. Atatürk’ün kesinlikle alkolü kesmesi ve yoğun çalışma temposunu düşürmesini isterler. Atatürk, bu önerilere de olumlu yanıt verir.

Hastalığı hakkında yayılan bilgilerin etkisini dikkate alarak, 19 Mayıs 1938 Gençlik Bayramı kutlamalarında Ankara Stadyumunda halkın karşısına çıkar. Törenden sonra Adana ve Mersin’e gider. Adana’da yapılan askeri geçit törenine katılır. Bu görünürlükten sonra dış basında Atatürk ölüyor gibi haberler kesilir.

26 Mayıs 1938’de Atatürk son kez Ankara’dan ayrılır. 1 Haziran-25 Temmuz tarihleri arasında Savarona Yatında kalır. Sonra yaz sıcakları üzerine Dolmabahçe Sarayına döner.

5 Eylül 1938’de vasiyetini yazar. Bütün mal varlığını belirli şartlarda CHP’ye bırakır. Manevi çocuklarına, kız kardeşine ve İsmet İnönü’nün çocuklarına para yardımı; ayrıca Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na da belirli miktarlarda yardım yapılmasını ister.

Bir gün sonra 6 Eylül 1938’de Fransız Dr. Fissenger üçüncü defa İstanbul’a gelir. Atatürk’ün karnında biriken su iyice artmıştır. O gün Atatürk’ün karnından 6 litre su alınır.

18 Eylül 1938’de Celal Bayar, Dolmabahçe Sarayında dört yıllık ekonomik plan dosyasını Atatürk’e sunar. Atatürk, ülke ekonomisi için çok önemli saydığı projelerin gerçekleştirilmesi için Türkiye’nin önünde en fazla üç yıl olduğunu, bir dünya savaşı çıkacağını ve bir an önce bu projelerin hayata geçirilmesini ister.

16 Ekim 1938 günü Atatürk, ağır komaya girer. Hükümet, durumdan halkı haberdar etmek için 17 Ekim 1938’den itibaren Anadolu Ajansı aracılığıyla resmi tebliğler yayınlamaya başlar. Atatürk girdiği komadan 21 Ekim 1938’de çıkar. 29 Ekim 1938 Cumhuriyet Bayramının 15. Yılı kutlamalarına katılamaz; yazdığı konuşma metni Başbakan Celal Bayar tarafından okunur. TBMM 5. Dönem 4. Yasama Yılı açış konuşmasını da aynı şekilde 1 Kasım 1938’de Atatürk’ün yerine Bayar okur.

Atatürk, bütün bu süreç içinde Dersim ve Hatay başta olmak üzere ülkenin iç-dış meselelerine dair çok sayıda siyasi kararı imzalar ve vasiyetini yazar. Bu akıştan da görüldüğü gibi siyasi kararları müzakere ederken, imzalarken ve vasiyetini yazarken bilincinin yerinde olmadığını gösteren hiçbir belge-bilgi yoktur. Dolayısıyla bu yöndeki iddiaların bir temeli de yoktur.

Bütün bu sürecin birinci derecede tanığı olan Celal Bayar, gazeteci Abdi İpekçi’ye verdiği bir röportajda şöyle der: “İddia ediyorum ki Atatürk, hastalığı esnasında ne idiyse sıhhatli zamanında da oydu. Sıhhatli zamanındaki görüşleri, muhakemeleri ve kendi iradesine sahip olmak hususları hastalığı zamanında da tamamıyla berkemaldi, işliyordu.”

Dönemin diğer tanıkları içinde bunun aksini söyleyen kimse olmadığına göre bu tartışmaya dair daha fazla söze gerek de yoktur.