Dolar her gün yeni bir rekor kırıyor, her gün! Merkez Bankası’nın tüm çabalarına karşın ateşi düşmüyor. Ekonomiden hiç anlamam; neden böyle diye açıklama çabalarına girmeyeceğim. Bildiğim, bu durumun “Aman doları olan düşünsün, bize ne” denilerek hafife alınamayacağı. Bir de; bu rekorların mutlaka içeride ekonomimizin yapısal sorunlarından kaynaklanan nedenleri olsa da dış etkenler de önemli gibi.

O etkenlerin ne kadar önemli olduğunu en iyi iktidar biliyor!

Başka şeyler de var ama bu rekorların bağlandığı yerlerden biri Zarrab davası. Aslında ABD’ye teslim olmak için mi gitmişti?

İtirafçı mı oldu? Onun mahkemede söyleyecekleri Türkiye’de yeri yerinden mi oynatacak? ABD’den Halkbank ve başka bankalara dönük yaptırımlar mı gelecek? Duruşmanın jüri oluşturulamadı diye ertelenmesi iki ülke arasında pazarlıklar sürdüğü için mi?

Bankalara yaptırım konusunda Türkiye’nin uyarıldığı ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin tarafından da bizim yetkililer tarafından da yalanlandı. Ancak, şu meşhur ifadeyle “piyasalar bunu satın almadı”. Alsaydı, rekorlara ara verirdi dolar.

İktidarın tek endişesinin doların rekorları, ekonomiyi bekleyen tehlikeler olduğunu da sanmıyorum. Zarrab doğrudan iktidardakilere dokunacak kirli bir takım ilişkilerden söz ederse bunun siyasi sonuçları da olur.

Ön alma dediğim bu işte; bir siyasal iletişim stratejisi olarak ileride ortaya çıkması olası kimi bilgilerin yol açabileceği tahribatı önlemeye/azaltmaya dönük adımlar atmak!

Malum, bizde siyaseten en kıymetli gün Salı. Meclis’te grubu olan partiler o gün canlı yayınlanan (HDP o canlı yayından nasiplenemiyor) konuşmalarıyla kamuoyuna ulaşmaya, mesajlarını vermeye çalışıyorlar.

Geçen Salı, hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı resmi sitelerinde AKP grubu gündeme alınmış, yani Yıldırım da Erdoğan da konuşacakmış görüntüsü verilmişti. Erdoğan öğleden sonra elektrik santralleri açılışında konuşacağı ve mutlaka canlı yayınlanacak o konuşmada da mesajlarını verebileceği için grup konuşması Yıldırım’a bırakılabilirdi. Ama hayır, her ikisinde de Erdoğan konuştu!

Erdoğan’ın grup konuşmasının merkezinde Zarrab davası vardı. Belli ki bu konuda verilmesi gereken mesajı ilk elden ve en etkili şekilde vermek istiyor. O mesaj da çok net: Zarrab davası Türkiye’ye karşı ABD’de kurulmuş bir kumpas! Hükümeti 17-25 Aralık’ta buradaki yargı darbesiyle düşüremeyenler aynı tezgâhı ABD’de kurdular! NATO’da Atatürk ve Erdoğan görüntülerinin birlikte düşman olarak resmedilmesi de kanıtladı ki hedef AKP ya da Erdoğan değil Türkiye’dir! Zarrab davasında ortaya dökülebilecek malzemeyi buralarda köpürtüp kullanmaya kalkışanlar da vatan hainidir!

Manşetlerini Saray’ın ağzına bakarak atan gazeteler mesajı aldılar. Dün tümünün birinci sayfaları aynı başlıkla doluydu: “17/25 TUZAĞI ŞİMDİ ABD’DE KURULDU”, “TUZAĞI ABD’YE TAŞIDILAR”, “AYNI TEZGÂHI ABD’DE KURDULAR”…

O gün grup toplantısında, ana muhalefet lideri de tam bu konuda konuşmuş ve yenilir yutulur olmayan laflar etmişti. Asgari gazetecilik gereği o manşetlerin yanında bunlara da yer vermek gerekirdi, ama tek satır yoktu.

Oysa, Kılıçdaroğlu, “Bilal’e anlatır gibi soruyorum” diyerek sanki Zarrab davasından ortaya dökülebileceklere dair ipuçları veriyor ve “Çocuklarının, eniştenin, kardeşinin, dünürünün ve eski özel kalem müdürünün bir vergi cennetindeki 1 Sterlin sermayeli off-shore şirkete milyonlarca dolar gönderdiğini biliyor musun?” diyordu. “Kaç milyon doların var? Paralar nerede? Suriyeliler için harcadığını söylediğin 30 milyar dolar nereye gitti?” diyerek sineye çekilemez sorular sıralıyordu.

Ön alma kampanyası bunun için işte; ABD’den ortaya her ne saçılırsa, vatandaş onların bir komplo ürünü olduğunu bilsin ve itibar etmesin diye.

Kılıçdaroğlu da ön alma çabasında; “Sen öyle yerli, milli falan bırak bu ayakları” derken, ipucunu verdiği konuların konuşulmasının “vatan hainliği-vatanseverlik” kıskacına sokulmasının önünü almaya çalışıyor!