Ona ölümü yakıştırmak zor

Hande’nin dünya acısı!

Selami İnce: Hande Demircioğlu’na her rastladığımda Almancadaki o çok güzel sözcük, "Weltschmerz" sözcüğü gelirdi aklıma. Hande’nin, “Weltschmerz” duyduğunu yani “dünya acısı” çektiğini düşünürdüm. Aslında düşünmez, anlardım. Rastlasanız eminim siz de hemen anlardınız. Sanki tam da o sözcükte anlatıldığı gibi, yoğun bir “dünya acısı” çeker, dünyanın bütün ıstırabını, meşakkatini omuzlarında duyarak buruk ve kırgın bir duyguyla karşınızda dururdu Hande.

Oysa içine doğduğumuz kapitalist - vicdansız dünya bize, bırakın dünya acısı çekmeyi, hiçbir acı duymadan, acılardan gözlerini ve vicdanını kaçırarak yaşamanın akıllı işi olduğunu vaaz eder. Hande’nin BirGün gazetesindeki son yazısının ilk cümlesine dikkat ettiniz mi? “Kapitalizmin yıkıcı ve yırtıcı ilerleyişinin insanlığa devasa ağır bedeller ödettiği günümüz dünyası…”

Bu dünyanın günlük hayatının yanlı sorusu şudur: Akıl, herkesin bir başkasını dirsekleyerek ilerlediği dünyada işimize yaramayacaksa, başka ne işimize yarar? Soru size şunu öğretmeyi amaçlamaktadır: Başkasını dirsekleyerek ilerleyeceksiniz ve ne dirsekledikleriniz acıtacak sizi ne de dirseğiniz acıyacak. Bence Hande’yi bu soru bile yeterince meşgul ediyor ve “dünya acısı” duymadan yaşamasının önünde büyük bir engel oluşturuyordu. Hande’nin ve diğer tüm türü tükenen yalnızların, çoğunluğa dahil olmayan vicdanlıların başarabileceği bir şey değildi bu. Hande, toplumsal çoğunluğun ve çoğunluk etiğinin kabul edeceği sınırlar içinde kalmaya azami özen gösteren, kişisel konforunu gözeten bir muhalefet yapabilecek kadar “ikiyüzlü”, daha kibar bir dille söyleyeceksek “güçlü” olamadı hiç.

Evet, Hande ile buluşamaz Hande’ye rastlardınız. Çünkü, Hande hep meşguldü ama bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşı içinde değildi, Hande’nin sadece acı veren soruları vardı, sorularının peşindeydi. Umutla koşuşturuyordu, çırpınıyordu! Son yazısından bir cümleye bakarak konuşacak olursak, elbette bu ülkede, bu koşullarda “aklının kötümserliğine” rağmen nasıl da umutlu olduğunu daha iyi anlardınız: “İsyan, eşitlik, özgürlük taşıyan rüzgârlar sokakları sarıyor…” Hande bedel ödemek istemedi, teslim de olmadı.

• • •

Hande Demircioğlu birdenbire gitti. Derin bir suya yukarılardan bir yerden dalar gibi gitti. İzmir’den Onur Kılıç’ın dediği gibi, “ne dersen de sonuçta Hande gitti.” Geriye gara yeni girmiş, garda yeni durmuş kara bir tren gibi ağırlığı ve dumanı çöktü. Ne zaman sevdiklerimin gidiş haberini alsam aklıma kimin yazdığını unuttuğum böyle de bir metafor gelir. Aklıma gelmez, başıma gelir. Diyelim ki, Enis Batur yazmıştı, diyelim ki şöyleydi: “Haberi duyunca, bulunduğum odanın içinden, sonra da kafamın içinden uzun kara bir yük treni geçti. Dakikalarca geçti…”
Hande’den sonra da dakikalarca öyle oldu. Tren garları, kara trenler, çöken acılar, sisler sadece metafor mu? Sadece metafor olsa keşke! Ateş İlyas Başsoy yazdı. Ankara garı katliamının olduğu gün rastlaşmışlar.
"Çok kötüyüm Hande. Çok üzgünüm. Çok ama çok üzgünüm" dedim. Ayrıldık. İki adım attık.
"Ateş" dedi.
"Yılmak yok Ateş!"
Ankara’da tren garı katliamında yitirdiklerimiz arasına BirGün ailesinin güzel devrimci kardeşinin, Hande Demircioğlu’nun adını da ekleyin.
Söz, “Yılmak yok, Hande!”

Duyguları da derindi, düşünceleri de derindi

Haziran Hareketi kurucularından ve ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş: Hande'yi BirGün gazetesinde ve Birleşik Haziran Hareketi çalışmalarında yakından tanıdım. Haziran Hareketinin kuruluş buluşmasında sabahın ilk ışıklarında kongre salonunda büyük bir heyecanla yerini alan bir arkadaşımızdı. Çok derin ve zengin bir kişiliğe sahipti. Duyguları da derindi, düşünceleri de derindi. Sanırım ölümlere özellikle Ankara Katliamı’nda yitirdiklerimize dayanamadı. Zulmü, ölümleri kendi tarzınca protesto etti. Kendi bu dünyaya yakıştı ama bu dünya ona yakışmadı. Hep sevgiyle anacağız.

Hande Demircioğlu’nun erken gidişi üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da gazetemizi arayarak üzüntüsünü paylaştı, başsağlığı diledi.


BirGün Yazı İşleri Müdürü Berkant Gültekin: Hande koşturmayı ve sürekli hareket halinde olmayı seven bir arkadaşımızdı. Kendine has, hemen herkesin ilk görüşte fark edebileceği bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahipti. Her zaman söyleyeceği ve yazacağı bir şeyler vardı. Karşılaşmalarımız asla sadece selamlaşma ya da “N’aber, nasılsın” türü sorular ve bu sorulara verilen üstün körü yanıtlarla son bulmazdı; hep farklı konulardan söz açar, heyecanlı tavırlarla değerlendirmelerde bulunur, gazete hakkında olumlu veya olumsuz düşüncelerini aktarırdı. Sözünü sakınmayan biriydi ve kelimelerden tasarruf etmeden konuşurdu. Ölüm haberini aldıktan sonra bu durumu idrak etmekte zorlandım. Çünkü onun ölümü, bizzat kendisinin zihnimde yarattığı imgeye yakıştıramadığım bir şeydi. Eminim Hande’yi az çok tanıyan herkes aramızdan ayrılışını öğrendikten sonra buna benzer duygulara kapılmıştır. Hem çok şaşkın hem de çok üzgünüm. Bundan sonra yapacağımız tek şey, Hande’nin siyasi fikirleriyle yaşatmak için çaba sarf ettiği insanlık değerlerini dünden daha fazla ve daha tutkulu bir şekilde sahiplenmek olacak. Onu ve bize öğrettiklerini asla unutmayacağız. Hande eşit, adil ve elbette özgür bir yaşam için verdiğimiz mücadelede yaşayacak.

BirGün Kültür Sanat Editörü Canan Aydın: Anadolu’da bir söz vardır: "Ölüm gelir gelmesine de sıralısı olsun." Bu ülkede hiç mi sıralısına rastlayamayacağız. Ne çok genç ölüm aldık omuzlarımıza. Kimi ekmek almaya giderken, kimi barış istemek için yollara düşerken, kimi bir zırhlı aracın arkasında sürüklenirken, kimi Mersin’de evine gitmek isteyip minibüse binerken, hadsiz bir şekilde evine girene galoş giymesini söylerken kimi kimi… İşte Hande tüm bunları yüreğinin ta derinliklerinde hisseden güzel insanlardandı. Demek sana da ağır geldi bu yaşananlar, sen de sırasızlara eklendin be Hande. Çok zamansız oldu güzel arkadaşım. Gülüşünü, meraklı bakışlarını, maillerini, telefondaki atışmalarımızı hiç unutmayacağım. Yaşam maceran belki yarım, ama hayallerin asla… Bunu bilmelisin.

KÜLTÜR SANAT YAZARLARI ANLATTI

Daha yazacak ne çok şey vardı
Bülent Usta:Biz ölüme alışamadık ama ölüm bize alıştı, alıştırıldı... Ölüm haberlerinin eksik olmadığı günler… Turgut Uyar’ın şiirinde sorduğu soruyu, sora sora… "neden bütün güzel ölümleri biz gömeriz / ağlamayla ateşle…” Ankara Katliamı’yla altüst olmuşken, Dilek Doğan’ın haberiyle içimizin parçalandığı gün, Hande’nin ölüm haberini almak… Ah ki ah! Daha yazacak ve yaşayacak ne çok şey vardı…

Çok erken, çok
Tarık Günersel: Değerli yayındaşım Hande Demircioğlu'nun çok erken ayrılışı beni de sarstı. Çok üzüldüm. Olumlu adımların, anların değerini bilmek, iyi izler, anılar bırakmak... Kanımca Hande Hanım daha gencecikken bütün bunları başardı. Ne mutlu ona. Ama çok erken, çok…

Belleğimde güleç yüzün
Murat Yaykın: Hande merhaba, Seninle önceleri iki haftada bir perşembe günü BirGün'ün sanat sayfalarında buluşuyorduk. Benim yazmadığım hafta sen yazıyordun. Yazılarınla tanıdım seni. Devrimci ve mücadeleci kimliğini entelektüelliğinle birleştirip kendine has oluşturduğun yazı üslubunun takipçisi oldum. Sonra sen cuma günleri yazar oldun. BirGün toplantılarında buluştuk, tanıştık, keyifli sohbetler ettik. Erken gittin Hande. Dün ölüm haberini aldığımda dostlar arasındaydım, zor tuttum kendimi, İlker'i aradım, ne yazık ki haber doğruydu. Şimdi gazeteden kestiğim bazı yazıların kaldı elimde. Belleğimde ise karşımda oturan güleç yüzün. Bu cuma gazetemizi buruk alacağım elime. Seni seviyoruz Hande, kavgan yarım kalmayacak, güneşin bol olsun.

Sayfadaki komşumu yitirdim
Rahmi Öğdül: İnanılacak gibi değil, kültür sanat sayfasından komşumu yitirdim. Artık yandaki odadan gelen sesini, heyecanlı koşuşturmalarını duyamayacağım. Sokaklardaki isyankâr yürüyüşlerini göremeyeceğim. Şimdi köşesinde derin bir boşluk. Geride yazılarıyla, varoluşuyla bıraktığı izleri kaldı.

Onu özleyeceğim
Cüneyt Cebenoyan: Hande'nin ölümüne çok üzüldüm, inanamadım. Onu özleyeceğim. Geride kalanlara sabır diliyorum.

BirGün kadar hayat dolu
Uğur Kutay: BirGün'ü bugünlere yetiştirenler arasında Hande de vardı. BirGün'le yaşıt, BirGün kadar hayat dolu. Bakışlarımız kültür-sanat sayfasında onun köşesini hep arayacak.

Kocaman kalbi olan kadın
Tuğçe Madayanti Dizici:
Çok üzgünüm. İncecik bedeninde kocaman kalbi olan, etrafa zeki gözleriyle bakan bir arkadaşımızdı. Ailemiz çok değerli birini kaybetti. Umarım gittiği yer en güzel filmlerin, en güzel cennet tasvirlerindeki gibi bir yer olsun.

‘Hâlâ konuşamadık’ deyip ayrılmıştık
Sabri Kuşkonmaz: Hâlâ konuşamadık; Hande ile ikimiz de aynı anda çok şeyi birden yapmak, yazmak ve çekmek telaşındaydık. Bir gün oturup bunları konuşup, birlikte güç birliği ve dayanışma içinde neleri yapabiliriz diye konuşacaktık. Sinema örgütlerini de içine alan bir üretim/yaratım çalışması... Bu yaz başında Abbasağa Parkı'nda sansür ile ilgili bir etkinlikte "Hâlâ konuşamadık" deyip ayrılmıştık. En kısa sürede konuşalım dileğiyle. Hâlâ konuşamadık. Konuşmaları erteliyoruz ve hiç konuşamıyoruz. Hande ile olduğu gibi; hiç konuşamayacağız.