MUBI’de gösterime giren “Rabiye Kurnaz vs George Bush” filminin ödüllü başrol oyuncusu Meltem Kaplan, “Ona ne kadar yaklaşabilirsem o kadar başarılı olacaktım, bunun için elimden geleni yaptım” diye konuşuyor.

Ona yaklaşmak başarıyı getirdi
Fotoğraf: MUBI

Murat TIRPAN

Almanya’da yaşayan Türk ev kadını Rabiye Kurnaz’ın, oğlu Murat’ın Guantanamo Hapishanesi’nden serbest bırakılması için yaptığı mücadeleyi anlatan Andreas Dresen’in yönetmenliğini yaptığı Rabiye Kurnaz vs George Bush MUBI’de gösterimde. Jüri başkanı M. Night Shyamalan olan bu yılki Uluslararası Berlin Film Festivali’nde En İyi Başrol Oyuncusu kategorisinde verilen Gümüş Ayı ödülünü alan filmin başrol oyuncusu Meltem Kaplan ile konuştuk.

Rabiye Kurnaz vs George Bush yürek acıtan ama ilham da veren etkileyici bir film. Bremen’deki teraslı evinde bir ev hanımı olarak yaşayan Rabiye’nın hayatı Oğlu Murat’ın Guantanamo’ya hapsedilmesiyle aniden değişiyor. Sonra Kurnaz’ın oğlunun Guantanamo hapishanesinden serbest bırakılması için yıllara yayınlan bir mücadele verdiğini, hatta Washington’daki Yargıtay’a kadar gittiğini görüyoruz. Bu hikâyeyi ilk duyduğunuz andan itibaren siz neler hissettiniz, meseleye nasıl baktınız?

Ben yirmi yıl önce bu olayı duyduğumu, Murat Kurnaz’ı geri döndüğünde televizyonda uzun kırmızı saçlarıyla bir talk show için röportaj verirken gördüğümü hatırlıyorum. Annem babam ve ben şok olmuş bir şekilde onu televizyonda izlemiştik. Kötü şeyler yaşadığını, bunun ciddi bir dram olduğunu konuşmasından bile anlayabiliyordunuz. Görünümü de üzerimde ciddi bir etki bırakmıştı. Ancak sonra bu mesele kamuoyunda çok konuşulmadı, bir şekilde kapandı gitti. Film teklifi geldikten sonra elbette tekrar meseleye dönme ihtiyacı hissettim, bu kadar süre içerisinde neler olmuştu bunları inceledim. Avukatların verdiği kararlar, olan bitenler her adımı öğrenmek zorundaydım. Bir de Murat Kurnaz’ın kendi yazdığı bir kitap vardı bu konuda “Ömrümün Beş Yılı” adlı bir kitap. Orada Guantanamo’da yaşadığı bütün işkenceleri çok net bir şekilde anlatıyor. Tüylerim diken diken olmuştu onu okuyunca, gerçekten çok zor bir şekilde bitirdim kitabı çünkü o yaşadığı olaylar çok zor, bunları hazmetmek çok zor…

Meltem Kaplan, Uluslararası Berlin Film Festivali’nde En İyi Başrol Oyuncusu kategorisinde verilen Gümüş Ayı ödülünü almıştı.Meltem Kaplan, Uluslararası Berlin Film Festivali’nde En İyi Başrol Oyuncusu kategorisinde verilen Gümüş Ayı ödülünü almıştı.

Film belki de hikâyesinden daha güçlü bir şekilde karakter odaklı bir film, bu da sizin rolünüzün önemini artırıyor. Rabiye Kurnaz için nasıl hazırlandınız?

Rabiye Kurnaz gerçekten kendine özgü, farklı bir kadın. Bu yüzden ona ait küçük, önemli özellikleri çalışmam gerekti. Mesela konuşması çok farklı, Almanya’da yaşayan tipik bir Türk gibi değil de ona özgü bir tarz bu. Biraz Karadenizlilik var, belki biraz Bulgaristan göçmeni gibi bir aksan. Sesinden yaklaştım ona önce, onu oradan yakalamaya çalıştım, temposunu, diksiyonunu öğrendim. Kendisiyle tanıştıktan sonra aslında çok da vaktimiz olmadı çünkü hemen film çekimlerine başlamamız gerekti. Kısa sürede karakterini sezip anlamaya çalıştım. Çok ilginç yanları var, filmde de gördüğünüz gibi çılgınca araba kullanıyor mesela gerçekten de. Beni alıp gezdirdi ki ben uzun süredir araba kullanmamıştım. Filmde onun gibi araba kullanmak beni korkutan şeylerden biri olmuştu ama neyse ki başarabildiğimi düşünüyorum. Ona ne kadar yaklaşabilirsem o kadar başarılı olacaktım, bunun için elimden geleni yaptım.

En dramatik anlardan biri bizim için Rabiye’nın tüm o hayat doluluğuna ve inadına rağmen artık pes ettiği, yatağa düştüğü kısımdı. Sizi en zorlayan anlar neler oldu filmde?

Ben Almanya’da zaten bir komedyen olarak çalıştığım için benim en çok ilgimi çeken şey filmin dram komedi arasında gidip gelen tonu oldu. Zaten Rabiye ile tanışırsanız görürüsünüz ki sizi bir dakikada ağlatıp sonra hemen güldürebilen bir kadındır kendisi. Duygusal olarak da sanki bir roller coaster gibi, sürekli duygu durumu değişen bir kişi Rabiye, bunu da filmde yansıtmak önemliydi elbette. Bütün bu karışık duygularını yansıtmaya çalıştım filmde.

Benim en mutlu olduğum anlardan biri evlatlarının daha sonra bana "Sizde biz annemi gördük" demesidir, keza Rabiye da aynı şeyi söylemişti. Kendisi bana ayrıca basından ilgi görmediklerini, unutulduklarını, oğlunu kendi çabalarıyla tekrar hayata döndürdüğünü ve şimdi bu filmle o zaman uğradıkları haksızlığın bir nevi giderildiğini hissettiğini anlatmıştı. Umarım film gerçekten de biraz bunu sağlar.

Film Berlin’de ve burada İstanbul film festivalinde izleyici karşısına çıktı, siz de en iyi kadın oyuncu ödülü aldınız. Şimdi de Rabiye Kurnaz MUBİ’de izleyicilerle buluşacak. Bu konuda da biraz konuşalım mı?

Film çok ilgi gördü, ben de ödül aldım ama asıl mesele bu değil elbette. Ben bu kadının yerine kendimi koyup ‘Ben onun yerinde olsam bunları yapabilir miydim?’ diye düşündüm. Bu kadının gittiği yolu oyunculuğumla seyircilere gösterebilmek, onun hakkını verebilmek istedim. Gerisi zaten kendi kendine geldi. Berlinale’den ödül geldi, bir de Almanya’da oyuncu sendikasından gelen bir ödül aldım ki bu ayrıca beni duygulandırdı çünkü oyuncuların beni anlamış olması, başardığımı görmek güzeldi. Ama dediğim gibi annelikten gücünü arkasına alarak bu mücadeleyi sürdürebilen Rabiye’nin hikâyesini anlatmak önemliydi. Ben de ödül konuşmamda zaten anneliğe vurgu yaparak aldım ödüllerimi. Dünyanın her yerindeki Rabiye gibi kadınlar bu ödülü hak ediyorlar kesinlikle.