Son günlerimiz siyasi cinayetlerle dolu geçiyor. Özgür Mumcu’nun, babası Uğur Mumcu’nun katli ile ilgili söyledikleri önce tartışma

Son günlerimiz siyasi cinayetlerle dolu geçiyor. Özgür Mumcu’nun, babası Uğur Mumcu’nun katli ile ilgili söyledikleri önce tartışma yarattı ve bu cinayeti yeniden gündeme getirdi. Özgür Mumcu, babasının son günlerinde PKK ile MİT arasındaki ilişkileri araştırdığını söylerken, cinayeti kimlerin işlemiş olabileceğine dair de bir ipucu veriyordu.
Ardından Mehmet Ali Ağca hapisten çıktı ve Abdi İpekçi cinayeti yeniden gündeme geldi. İpekçi’yi kimin öldürdüğü sorusu hala yanıtlanmış değil. Oral Çelik mi, Ağca mı? Ağca’yı kimler korudu ve korumaya devam ediyor?
Sonra Hrant Dink’i ölümünün  üçüncü yıldönümünde andık ve yine benzer soruları sorduk. Bu cinayetin arkasında kimler var? Neden devlet bu cinayeti önlemedi?
Fakat benim bu yazıyı yazmamın nedeni, genelde siyasi cinayetleri anmak değil, pek öne çıkmayan Onat Kutlar cinayeti üzerine bir şeyler söylemek. Bu cinayetle ilgili süre giden bilgisizlik bana çok dokunuyor çünkü sinema tarihimizin en önemli simlerinden Kutlar’ı öldüren bomba benim ablam Yasemin’i de öldürmüştü.
Geçtiğimiz 11 Ocak günü Onat Kutlar’ın ölümünün 15. yıldönümüydü. Kutlar bu önemli yıldönümünde hakkıyla anılmadı. Levent’teki Beşiktaş Belediyesi’nin işlettiği (işletemediği demek daha doğru olur) Onat Kutlar Sinema Salonu’nda hiçbir anma etkinliği düzenlenmedi örneğin.
Fakat asıl sorun şu: Onat Kutlar cinayeti ile ilgili olguları bilen yok! 30 Aralık 1994’te Taksim’de Opera Pastanesi’ne konan bomba Sinematek’in kurucusu, aydınlar dilekçesinin mimarlarından, senarist, hikaye ve deneme yazarı Onat Kutlar’ı ve ablam arkeolog, rehber Yasemin Cebenoyan’ı öldürmüştü. Kutlar 12 gün daha yaşamış, ama bağırsaklarındaki delik doktorların gözünden kaçtığı için ölmüştü, Yasemin ise patlama anında hayatını kaybetti. Bu konuda hemen hemen herkes ya bombayı koyanların yakalanmadığını, dolayısıyla olayın faili meçhul olarak kaldığını düşünüyor ya da cinayeti İslamcı bir örgütün işlediğini sanıyor. Bilinmeyen ise şu: PKK bu eylemi yapan örgüt olarak belirlendi ve Deniz Demir adlı PKK militanı bu cinayeti üstlendi. Yargıtay’ın da onamasıyla Demir’in cezası 2007’de kesinleşti. İki kişinin ölümüne, birçok kişinin yaralanmasına neden olan Demir’in topu topu 11 yıl yatması gerekiyordu. Ama Yargıtay kararı açıklandığında, Demir serbestti; 9,5 yıl yattıktan sonra serbest bırakılmıştı. Devlet 2.5 yıllık alacağını Demir’den aldı mı, almadı mı bilmiyorum. Pek de umursamıyorum doğrusu. Pişmanlık yasasından yararlandığı için cezası indirilen ve davası sonuçlanmadan tahliye edilen Demir’le devletin arasındaki sıcak ilişki beni ilgilendirmiyor. Bu ilişkiden beni rahatlatacak bir sonuç çıkmaz.
Peki, ne biraz içime su serperdi? Bu gelişmeleri herkesin bilmesi ve takip etmesini isterdim. Onat Kutlar’ı öldüren bombayı koymaktan dolayı PKK’nin mahkûm edilmiş olduğunu herkesin bilmesini isterdim. PKK’yle arasına mesafe koymayan siyaset ve kültür insanlarının bu cinayetlerin ağırlığını taşımasını isterdim. PKK’den bu yargı kararına karşı çıkan bir açıklama duymadım. Böyle bir açıklama yapmaya zorlayan bir ortam da yok doğrusu. Hiçbir aydın bu örgütü suçlamazken, PKK’nin çıkıp “yargı kararının gerçeği yansıtmadığını” iddia etmesi ya da bu ölümlere neden olduğu için “özür dilemesi”ni beklemek saçma. Ne gerek var durgun suyu bulandırmaya?
Yargı kararıyla gerçekler bütün açıklığıyla ortaya çıkmış mıdır, diye sorulabilir elbette, haklı olarak. Kim bilebilir bunu? Bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz birçok hesap dönmüş ve dönmekte olabilir. Mumcu’yu, İpekçi’yi ve  Dink’i kimlerin öldürdüğü açıklığa kavuşabildi mi? Söz konusu davalarda soruşturma ve yargılama süreçlerinin iyi işlediğini söylemek mümkün mü?
Ama Onat Kutlar cinayetinde kimsenin görmezden gelemeyeceği kesinleşmiş bir yargı kararı var. PKK’nın sözcüleri bu karara itiraz edecekse etsinler, eylemi üstlenmiyorlarsa bunu söylesinler. Eğer eylemi üstleniyorlar ise o zaman da özür dilesinler, hesap versinler. Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli aydınlardan biri olan Onat Kutlar’ın (ve Yasemin Cebenoyan’ın ve…) ölümünden sorumlu tutulmanın ağırlığını PKK’yle arasına mesafe koymayan, koyamayan herkesin yaşaması gerekiyor.
Hiçbir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için bu yazıyı neden yazdığımı tekrar belirtmek ihtiyacı duyuyorum:
»Entelektüeller, aydınlar Onat Kutlar’ın ölümünden PKK’nin sorumlu tutulduğunu, kesinleşmiş yargı kararınca bir PKK militanının hapis yattığını bilmiyor. Bu bilgisizliğin sayısız örneğine tanık oldum. Kutlar’ın çok yakınında bulunmuş, sinemayla, edebiyatla, kültürle son derece ilgili insanlar yargının PKK’yi mahkûm eden kararından habersiz. Onlar bilmeyince ya da yanlış bilince de kimse gerçeği öğrenemiyor. Bunu kabul edemiyorum. Bu bilginin neredeyse sadece bende olması beni zehirliyor.
»PKK’den açıklama istiyorum. Yaşasalardı Kürtlerin haklarının önde gelen savunucuları olmayı sürdürecek olan insanları öldürmekle suçlanıyor PKK. Bu suçlamaya karşı nasıl sessiz kalıyor bu örgüt?
Onat Kutlar ve Yasemin Cebenoyan’ın ölümüyle ilgili yargı kararlarını bilmesi gereken çevrelerin bilmesini ve bu cinayetlerden suçlanan örgütün ya kendisini savunmasını ya da hesap vermesini istiyorum.