AKP ile MHP arasındaki “ilişkinin” adı konulduğundan bu yana, seçimi ve hazırlıkları konuşuyoruz. Geçen hafta “seçim meçim yapmayalım, Saray’ın tapusunu Erdoğan’ın üzerine yapalım gitsin” diye yazdım. Bir hayli eleştiri, ama bir hayli de destek aldım.

Seçim yapılacak elbette. Sandığa da gidilecek..

Kastettiğim şuydu: Yeni Milliyetçi Cephe’nin oyunları karşısında “her şey normalmiş” gibi davranacaksak sonuca şaşırmamak gerekiyor.

Peki ne yapmak gerekiyor?

Melih Pekdemir, BirGün’deki köşesinde yazdı: “Derhal karar verip şaşırtmak lazım.”
Devam ediyor Pekdemir: “Elimizdeki en önemli ve etkili koz zamandır. Zamanı boşa harcamak ihanettir. Yine hazırlıksız yakalanmak çok kötü. Önce bu ‘halimize’ şaşırmamız lazım ki 2019 geldiğinde şaşırmayalım ve şaşırtalım. Çünkü artık şaşırtmak da lazım.”

Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker de, benzer bir yaklaşımda. Ancak o şaşırtmak yerine “fark yaratmak” diyor. “Fark yaratacak meşru bir eylemselllikten” söz ediyor.

•••

Yeni Milliyetçi Cephe’nin karşısındaki güçlerden söz ettiğimizde, doğal olarak CHP geliyor aklımıza. CHP ve O’nun harekete geçireceği toplumsal muhalefet geliyor.

Ancak, sürece kafa yoran herkesin ortak biçimde tespit ettiği üzere, CHP, beklentilerden çok uzakta. Paslı bir araç gibi. Gövdesinden yükselen sayısız gıcırtılar arasında pek yavaş hareket ediyor.

Belli ki, an itibariyle “karşı ittifak” dışında bir formülü de yok. Üstelik bu karşı ittifak da bir nevi YARI MİLLİYETÇİ CEPHE’yi hatırlatıyor. HDP’ye kapalı. Saadet Partisi ve İyi Parti’ye açık.

Meselenin en ilginç yanı da şu : Saadet Partisi “ilkeler çerçevesinde kapımız HDP’ye de açık” diyor. Şaşırtıyor!

İlkelerden ne kastedildiği, ittifakın mümkün olup olmayacağı bir yana.. Türkiye, neredeyse bu cümlenin kurulamayacağı bir noktaya getirildi. İktidar çevreleri, saldırmak için CHP’nin böyle bir adım atmasını bekliyor. Aydınlık çevreleri SP’nin açıklamasını bile CHP’ye mal ederek, CHP’yi HDP üzerinden vurmaya çalışıyor.

CHP ise bu polemikten olabildiğince uzak duruyor. Şaşırtmıyor!

•••

Öyle görünüyor ki, siyaset sahnesinin aktörleri -bir kez daha- iktidarın yazdığı bir senaryoda ve kendilerine biçilen rollerde sahneye çıkacak.

Oysa, gerçekten de ŞAŞIRTMAK gerekiyor.

Bunun için de öncelikle cesur olmak.. Zamanı iyi değerlendirmek.. Cumhuriyet’in tabutuna son çivinin de çakılmak üzere olduğunu kavramak.. İktidarın oyun planına göre değil, kendi oyun planı ile sahaya çıkmak.. Tekrar edelim, ŞAŞIRTMAK gerekiyor.

•••

Oyun nasıl tersine çevrilebilir? Elbette sayısız öneride bulunabiliriz.

Ben, öncelikle “sandık öncesinde yapılması gerekene” dair öneri getirmek istiyorum:

* Seçime OHAL kuralları ile gitmeyi reddetmeliyiz. Önümüzdeki süreci, iç ve dış dinamikleri harekete geçirerek değerlendirmeli.. OHAL’in kaldırılması için tüm enerjimizle ortaya “fark yaratacak meşru bir eylemselllik” koyabiliriz.

* İktidarın ve Yeni Milliyetçi Cephe’nin dayattığı gündeme teslim olmamalı.. Milliyetçilik rüzgarına kapılmayı reddetmeli.. Ve “yurtta barış dünyada barış” şiarını topluma anlatabilmeliyiz.

Bunlar için ayağa kalktığımızda oyunlar bozulabilir.. Seçim senaryoları yeniden yazılabilir..

Geçen haftaki yazımı “umut kırıcı” olarak yorumlayanlara hep şunu söyledim: “Evet umudum yok, ama inadım var.”

Bu inatla, belki umutsuzluğu yenip iktidarın hesaplarını altüst edebiliriz.

O zaman ne şaşırırlar ama, değil mi!