Gerçekten çok ilginç bir iktidara sahibiz. Öyle ki, yaptıkları hiçbir şeyin sorumluluğu onlarda değil. Daha önce yaptıklarının tam tersini yapıp, bakın ne kadar da başarılı işler yapıyoruz diyebiliyorlar. O zaman şu soruyu sormak bizim hakkımız: peki daha önce yaptıklarınızın hesabını kime soracağız? Onların sorumluluğu kimde? Yoksa “dün dündür” deyip devam etmemizi mi istiyorsunuz?

Dün Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez’in açıklamaları önüme düştü. Konu Varlık Fonu olunca tabi ki benim ilgimi çekti ve açıklamanın detaylarına baktım. Açıklamada Fon’un yılın ikinci yarısında eurobond piyasasından borçlanacağı belirtiliyor ve borç alınacak bu paranın nerede kullanılacağının ipuçları veriliyordu.

“Türk Telekom’da bankaların uzun vadeli sahipliğinin doğru olmadığını ve ortaklık yapısındaki sorunun çözülmesi gerektiğini” belirten Sönmez, “Bankaların asli işi şirket sahibi olmak değildir. Çünkü stratejik yatırımcı değillerdir. Bu nedenle Türk Telekom’da da uzun vadeli sahiplikleri doğru değil” demiş. Ayrıca, “Türkiye’nin fiber ve 5G altyapı yatırımları için büyük ölçekli yatırımlara ihtiyacı olduğunu” vurgulamış.

Ben bu satırları okuyunca meraklandım ve yeniden Türk Telekom özelleştirme işine bir daha baktım.

Hatırlayacaksınız, Türk Telekom 2006 yılında özelleştirdiğinde, bunun o tarihe kadar yapılan en büyük özelleştirme işi olduğu söylenmişti. 6,5 milyar dolara Türk Telekom’u alan Hariri ailesi (Oger grup), aslında çoğu Türk bankalarından olmak üzere, yüklü miktarda kredi kullanmış ve bu kredilere karşın da Türk Telekom hisselerini rehin vermişti. Zaman içinde ortaya çıktı ki Haririler bu krediyi ödemediler, milyarlarca dolarlık kar paylarını alarak, geriye rehin verdikleri hisseleri bankalara bırakıp gittiler. Yani aslında, para koymadan büyük paraları alıp gittiler. Şimdi bankalar bu hisselerin sahibi.

Ancak burada bir hatırlatma yapmak gerekir. Türk Telekom’un işletme hakkı 21 yıllığına devredilmişti. 2027 yılında bu hak otomatik olarak ortadan kalkacak ve hisseler yeniden Hazine’ye (pardon, Varlık Fonu’na) dönecek.

Bankaların kalan işletme süresi boyunca alacakları temettülerin bu kredileri karşılaması mümkün görünmüyor. Dün Türk Telekom tarafından yapılan açıklamadan anlıyoruz ki 2020 yılını 3,2 milyar TL net kar ile kapatmış. Eğer bu tutarın tamamı ortaklara kar payı olarak dağıtılacak olursa, %55 hisseye sahip olan bankalara düşecek pay 1,76 milyar TL. Bunun bugünkü kurdan dolar karşılığı yaklaşık 240 milyon dolar. Bankaların yaklaşık 4 milyar dolar kredi kullandırdıklarını ve kar paylarının da bu seviyelerde hareket edeceğini varsayarsak, kalan işletme hakkı süresi boyunca bankaların koydukları paranın yarısını bile tahsil etme imkânı bulunmuyor. Zarar yazacakları açık.

Şimdi, Varlık fonu genel müdürünün açıklamasına dönelim. Ne demişti? Bu sene borçlanacağız, Türk Telekom’un ortaklık sorunu çözülmeli, Türkiye’nin fiber ve 5G altyapı yatırımlarına ihtiyacı var, stratejik yatırım filan.

Bütün bunları birlikte değerlendirdiğimizde görülen o ki Türk Telekom’un, Haririlere borç veren bankalarda bulunan hisselerinin Varlık fonu tarafından satın alınması gibi bir plan var. Bunu yaparlar ise “ortaklık sorununu” ve dolayısıyla fiber altyapıya yatırım, 5G vs. sorunları da “çözmüş” olurlar. Sanırım yanılmıyorum. Biz tarihe notumuzu düşelim, zamanı gelince hatırlatırız.

Yıllar önce işletme hakkını sattığınız ve 2027 yılında hiçbir bedel ödemeden geri size dönecek olan hisseler için şimdi Varlık Fonu ödeme yapacak, onları satın alacak.

O zaman soralım: madem geri alacaktınız neden sattınız? Buradan ortaya çıkan kamusal zararları kim karşılayacak? Bu süreçte rolü olanlar bunu hesabını vermeyecek mi?

Daha genel anlamda soralım: Türk Telekom’u satarak neyi başarmış oldunuz? İktidar bu süreçte yaşananları neden konuşmuyor? Bu konu neden soruşturulmuyor?