Ülkemizde son yıllarda bakanların kalitesine hiç baktınız mı? Mesela lehçe taklidi yapan, her sunumda neden olduğu bilinmez nohut gibi terleyen, televizyon programlarında gözlerini bir serçenin kalp atışı hızında açıp kapatan, karşısındakine “Dolar önemli değil, çünkü dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diye sorabilen bakanlar gördük. İşin güzeli bu son birkaç sene çok güzel, çok kaliteli bakan yaptı. Hiçbir bakan, hiçbir şeye bakmıyor mesela. Bir bakana bir şey sorsan ya şakayla cevap veriyor, ya öyle tuhaf bir laf ediyor ki aklınız tutuluyor.


Misal son günlerin aniden parlayıp, şu sıralar pek ortalıkta görünmeyen, değişik ismi Nebati… Ekonominin durumunu sorduğunuzda size “Gözlerimin içine bakın” diyerek bir hipnoz yolculuğuna sokabilen. Samimi gülümsemesiyle zaten kitleleri kendine bağlayan… “Fakirler sadece para kaybeder, ben zenginim ben kaybedersem her şeyimi kaybederim” gibisinden net açıklamalarla, azdan az, çoktan çok gideceğini söyleyebilecek kadar görgü ve bilgi sahibi bir insan. Ayrıca biliyorsunuz, varlıklı bir aileden geldiği için de ekonomiden anladığını ifade ediyor. Yani zaten biz fakirler ekonomiden anlayamayız. Biz fakirler sadece vergimizi veririz, KYK borcumuzu ödeyemezsek bize haciz gelir ama zenginlerin vergi borçları affedilir. Çünkü zenginler ekonomiden bizden daha iyi anlıyor. E zaten ekonomiden fakirler anlasaydı ortalıkta fakir diye bir şey kalmazdı herhalde.

***

Bizim bakanlara bakma tarihimiz çok renkli isimlerle dolu. Mesela zamanında “Bu bulut işlerine çok fazla takmayın, kafayı yersiniz” diyen bir bakanımız vardı. Anımsadınız mı? Şimdi kendisi ve evladını lojistik devi. Hem trenlere, hem de internete bakardı o bakan. Bakanlığının ilk zamanlarında hızlı tren kazası olmuştu hani. Neredeyse kazanın sorumlusu hayatlarını kaybedenler çıkacaktı… Geçtiğimiz gün yeniden gördüm bu değerli büyüğümüzü. Bu kez kendisini ıslık diliyle karşılayan insanlara cevap olarak ıslık çaldı… Muhteşem bir manzaraydı. Ayrıca kendisinin vElEybol oynaması ve mouse tutuşu da muhteşemdir. Ha bir de yazı yazma konusunda pek başarılı değil. Harflerle arası yok…

Ülkemizde bakan olduğunuz zaman ya da herhangi bir yere tepeden zembille atandığınız zaman, o konumdan ayrılmanız da kendi isteğinizle olmuyor. Bu sisteme giren, istediği zaman öyle kendi iradesini filan kullanıp çıkamıyor çünkü. Adeta Amerikan filmlerindeki İtalyan ailelerinin ortamı gibi. Artık aileden çıkmak istiyorsanız, öncelikle bunu siz isteyemezsiniz. Mutlaka sizi o makamdan afedecek, salacak, azad edecek bir emre ihtiyacınız var artık ülkemizde. İstifa gibi tek taraflı bir kavramı da ülkece geliştirdik. “Af” gibi evrensel hoşgörü ve sevgiye dayalı bir kavrama evrimleştirdik. Bu da iyi tabii.

***

Bir süre önce her şeyde olduğu gibi dahice bir kararla, şehrin en düzgün havalimanının milyar dolarlık pistlerinin ortasına –adeta bu pistleri de artık kullanmayalım- diyerek binalar diktik hatırlarsınız. Geçtiğimiz günlerde İstanbul yoğun kar yağışı altında kalınca peki ne oldu? Bu halk tarafından kullanılmayan, –nedense tam üzerine bir de dikilmiş binalar, 600 metre yana diksen olmaz çünkü- havalimanı bakanlarımız tarafından sevgi ve saygıyla kullanıldı. Bu arada neredeyse Bulgaristan il sınırının 60 metre ötesine yeni dikilen, metrosu olmayan havalimanında insanlar mahsur kalmış, uçuşlar iptal olmuştu. Koskoca bakanlar, çalışmayan havalimanına mı insindi?

Bir de bunların üzerine yeni dikilen havalimanının kargo bölümü kar yükü altında çotanak diye çökmesin mi? Hemen bu konuyla ilgili bakanımız çıktı ve yüreklere su serpti: “Önemli bir yapı değildi, zaten yıkılacaktı” dedi…

İşte bizim bakanlarımızın mucizesi. Yıkılması için yapı yapabiliyoruz. Tüm kavramlar akıllı olsun!

Bu arada çok sık bakan değişimi oluyor, bu durum için de yetkili birisi çıkıp “Önemli bir bakan değildi, zaten değişecekti” der mi acaba?