Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Horon ve horan
Bu köşenin içeriğini ve konularını son aylarda büyük ölçüde okurlar belirlemeye başladı. BirGün’de “yazar” ve “okur” ilişkisinin güzel bir örneği oluştu diyebilirim. Sizden gelen mektupları olanaklar ölçüsünde paylaşmaya ve yöneltilen soruları yanıtlamaya çalışıyorum. Bugün de Barbaros Günaydın adlı okurumuzun mektubuyla başlamak istiyorum. Mektup, sorudan çok eleştiri ve değerlendirme içeriyor:

“Değerli üstat, emekli matematik öğretmeniyim. Sizi, geçmiş bir yazınızla tanımıştım. ‘Horon tepilir’ demiş ve bu sözünüzü Bedri Rahmi’den de örneklemiştiniz. Yazınızı saklayıp horon öğreticilerine göstermeme rağmen ‘TEPMEK’ sözcüğünü kabul ettiremedim. Bu yetmezmiş gibi, bir de yeni nesil, ‘HORON’ yerine ‘HORAN’ demeye başladı. Ben bu durumdan rahatsızım.

Ayrıca Dil Derneği’nin yeni Yazım Kılavuzu konusunda da bir eleştirim var. Belki iç sayfalarda yapılmış olsaydı, gözden kaçmış küçük bir yazım hatası olarak üzerinde durmayabilirdim. Ama bu yanlışlık kitabın arka kapağında, üstelik Dil Derneği’nin bir yayınında karşımıza çıkıyorsa göz yummamalıyız.”

Başka okurlardan da bu yazım yanlışına dikkat çeken anımsatmalar geldi. Duyarlılık yerindedir. Özellikle kaynak kitapların basımında olağanüstü bir özen gerekiyor.

“Horon” ve “horan” sözcüklerine gelince… Bu sözcükler Yunanca kökenlidir ve “horon tepme”nin yanı sıra “hora tepmek” deyimi de vardır. “Tepmek” yüklemini bu sözcüklerle kullanmak yanlış değildir. Elbette isterseniz bunun yerine “horon oynamak” da diyebilirsiniz. Barbaros Bey’in eleştirdiği “horan” sözcüğü de sözlüklerde “horon”la eşanlamlı olarak yer almaktadır. Yani kullanılmasında bir sakınca yoktur.

Dil konusunda bir söylemin doğru ya da yanlış olduğuna karar verebilmek için biricik ölçütümüz, o dilin ana sözlüğü ve yazım kılavuzudur. Türkçe Sözlük’ü açıp bakarsanız, “hora tepmek” ve “horon tepmek” ifadelerini görebilirsiniz. Daha önce Karadenizli ünlü ozan Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun dizelerinde de geçen “horon tepmek” deyiminin yanlış olmadığını söylemiştik. Bizim kanıtlarımız sözlükler ve yetkin kalemlerden verebileceğimiz örnek tümcelerdir. Tersini söyleyenleri ikna etmek için başka ne yapabiliriz? İsterseniz Aydın Engin’in eski bir yazısından başka bir alıntıyla bağlayalım bu konuyu:

“Karadeniz’in ve derelerin ve yamaçların çocukları horon teper gibi iş makinelerinin karşısına dikildiler…” (Aydın Engin, “Rabia Nine komünist mi, terörist mi?”, Cumhuriyet, 13 Temmuz 2015)

•••

Hâlâ mı “kantarın topuzu”?

Bu konuyu daha önce ele almış, ünlü yazarlardan aktardığımız çeşitli örneklerle, “kantarın topuzu” söyleminin yanlış olduğunu açıklamaya çalışmıştık

Yazılanlar ya okunmuyor ya umursanmıyor! Böyle olunca da yanlışta direnenler eleştirilmeyi hak ediyor.
Son örnek BirGün’den…

31 Mart 2018 günlü gazetemizin “Teknosafari” sayfasının manşetinde, “Öyle bir yayın yaptılar ki!” başlıklı ve Timur Akkurt imzalı bir haber var:

Dört sütuna yayılmış haberin altbaşlığını okuyoruz: “Tüketiciler tarafından baktığınızda bilgi kirliliği, reklamsız yayın, saf bilgi, tarafsız bakış açısı maalesef ara ki bulasın durumunda. Kantarın topuzu kaçtı, tüketiciler mağdur”.

Olumlu ve olumsuz öğeleri aynı düzlemde sıraladıktan sonra “ara ki bulasın” diye bağlamış sözü yazarımız. Tümceyi böyle kurarsanız, sayılan olumlu değerlerin yanı sıra “bilgi kirliliği”nin yokluğuna da hayıflanmış olursunuz! Herhalde anlatılmak istenen bu değil. Ama geçelim… Beni asıl öfkelendiren, altbaşlığın devamındaki “kantarın topuzu” sözü. Bu deyimin doğrusunun “kantarın topu” olduğunu belleklere kazıyabilmek için acaba daha kaç yazı yazmamız gerekiyor?
Yazarlığı iş edinmiş kişilerden, Türkçeye biraz daha özen göstermelerini ve dili bilinçli kullanmalarını istemek hakkımızdır.

•••

Neden “kayyum” ısrarı?

Okurlar soruyor: “Kayyım ve kayyum sözcükleri üstüne onca yazı yazdınız BirGün’de. Bu sözcüğün hukuksal terim olarak kullanıldığında ‘kayyım’ diye yazılması gerektiğini savundunuz. Cumhuriyet gazetesi bu yanlıştan döndü, haberlerinde artık ‘kayyım’ diye yazıyor. Oysa kendi gazeteniz hâlâ ‘kayyum’da ayak diriyor. Neden?”

Yanıtım kısa olacak: Tüm kanıtları, kaynakları ve gerekçeleriyle konuyu birkaç kez bu köşede ayrıntılı biçimde işledim. Doğru kullanımın “kayyım” olması gerektiğini söyledim. Bundan sonrası benim değil yazı işlerinin sorunudur.