Onlarca ağacın boynuna ölüm fermanını asmışlar
Artvin’de Reşit Kibar’ın vurulduğu yerdeyiz. Bungalov tesis yapmak için onlarca ağacın üzerine kırmızı boyayla numara yazmışlar. O ağaçlardan biri Cankurtaran sırtlarında boylu boyunca yatıyor. Başka ağaç kesilemedi. Kuş uçmaz tepeye turizm merkezi yapılacağına inanmak güç.
Semra Kardeşoğlu
Hopa’da Reşit Kibar’ın öldürülmesiyle sonlanan süreci onun yakınlarından dinledik. 46 yaşında öldürülen Kibar’ın eşi Rukiye Kibar “Bu nasıl vicdandır. Silahını alıp arabadan gelip vurdu. 3 çocuğumuz var. Çocuklarımızdan biri özel çocuk” diyor.
Borçka Çifteköprü köyündeki evlerinde olay gününü yeniden anlatıyor: “Biz aslında o gün gezmeye gidecektik. Çocuklarla beraber araçla yola çıkıyorduk. Yolda iş makinalarının geldiğini ve ağaçları söktüğünü haber aldık.
Çocukları bırakıp çıktık. Ağacı söküyorlardı. Karşı çıktı Reşit. Yanında diğer arkadaşlar var. Tartıştılar. O şahıs gidip arabadan silah aldı. Önce havaya ateş açtı. ‘Lütfen silahla uğraşmayın’ dedim. Eşim Jandarmayı aradı: Kavga oldu gelin diye. Jandarma geldi ama arabadan çıkmadı. Oradaki arkadaşlar müdahale edin adamda silah var alın diyorlar. Almadılar. Ben gerekir diye videoya çekiyordum, silah patladı. Çocuklar da duymuş silah sesini.”
KURŞUNLARIN HEPSİNİ SIKMIŞ
Sözü Reşit Kibar’ın kardeşi Ali Şükrü Kibar alıyor: ‘‘7 mermi varmış tabancada. İkisi abime biri Ersan Koyuncu’ya biri Gökhan Koyuncu’ya isabet ediyor. İki tane daha kurşun sıkıyor orada bulunan Dursun Ali Koyuncu ve diğer arkadaşa, tesadüfen isabet etmiyor. Planlı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü orada havaya ateş açtıktan sonra telefonla görüşüp ardından ateş açıyor. Muhtarımızı da tehdit etmişti. Orman İşletme Müdürlüğü’ne, kaymakamlık, valilik, turizm müdürlüğüne şikâyette bulunduk; ‘Çifteköprü köylüleri olarak ağaç kesilmesini istemiyoruz, projeyi iptal edin’ dedik. Orayı turizm tesisi açıp sonra maden sahası yapacaklardı. Delik deşik edip gideceklerdi. İş vaat ediyorlar. İş falan da yok: Bir kere başladılar mı toprağı tüketene dek bırakmıyorlar. Yapısoy şirketi projeden vazgeçtiğini söylemiş.”
REŞİT KİBAR’IN ÖLDÜRÜLMESİNE KADAR GEÇEN SÜREÇTE NELER YAŞANDI?
Edindiğim bilgiler ışığında özetleyeyim; Artvin’in Hopa ile Borçka ilçeleri arasında kalan Cankurtaran mevki Hopa tüneli yapılmadan şehirlerarası geçiş yoluydu. Kış döneminde yüksek rakımda yoğun kar yağışı nedeniyle sık sık araçlar yolda kalıyor, yardımla kurtarılabiliyorlardı. Cankurtaran ismi verilmesi bundan kaynaklanıyordu. O dönem bölgede jandarma karakol binası da bulunuyordu. Tünelin yapılmasıyla birlikte o binalar atıl hale geldi. Bölgedeki ormanlık arazi bir yıl kadar önce Orman İşletme Müdürlüğü tarafından kiralama ihalesine çıkarıldı. İhaleyi sahipleri Artvinli olan Fikret ve Yunus Merttürk’ün sahibi olduğu Yapısoy Beton firması aldı. Kocaeli’nde faaliyet gösteren firmanın bağlı olduğu grupta ayrıca Efor Hafriyat, Gülas Aş. de bulunuyor. Çok sayıda site inşa etmiş bir firma. Yapısoy Beton, ihaleyle kiraladığı ormanlık alana bungalovların yer aldığı turizm tesisi açmak için harekete geçti. Bölgede kesilecek ağaçlar işaretlendi, halk projeye karşı çıktı. Endişenin kaynağı ağaçların kesilecek olması, ormanlık alana yapılacak müdahale. İkincisi ve asıl önemlisi bölge halkı maden için delik deşik edilmiş Artvin’in bu eşsiz bölgesinde asıl niyetin bir turizm bölgesi değil maden aramak olduğunu düşünüyor.
AĞAÇLAR TEK TEK NUMARALANDIRILMIŞ
Tüm bunlara karşı bir yıldır projenin iptali için sayısız başvuru ve eylem yapılmış. Firma geri adım atmamış. Olay günü iş makinaları eşliğinde bölgeye gelip ağaçları kökünden sökmeye başlıyorlar. Engel olmak isteyenlere gelen görevliler karşı çıkıyor. Ve Muhammed Ustabaş, köylülere kurşun yağdırıyor. Olayın yaşandığı alanı gidip gördüm. Sık bir ormanın içinde taşlı aracın zor geçeceği genişlikte bir yoldan güçlükle ilerledi. Etrafta yerleşim birimi yok. Yani bu sarp dağda hakikaten neden bir turizm tesisi yapılır diye düşünüyor insan. Sonra Kibar’ın öldürüldüğü yere ulaşıyorum. Onlarca ağacın üzerinde kırmızı boyayla yazılmış numaraları gördüm. 67 68 69 70 ilerliyor. İnsana, sanki öldürülme sırasını bekleyen canlıları hatırlatıyor. Sadece bir tanesi kökünden sökülüp yıkılmış. Boylu boyunca uzanmış yatıyor. Köylülerden biri “Reşit bir tek ağacı keselerse ölürüm” diyordu. İşte burada yatan o bir tek ağaç. Diğerlerinin kesilip sökülmesine canı pahasın izin vermedi” diyor. Yapısoy firması cinayet sonrası projeyi bıraktığını açıkladı. Cinayet sonrası Muhammed Ustabaş tutuklandı. Aile şirket sahiplerinin ve olaydan sorumlu herkesin tutuklanmasını istiyor. Bölgede gezerken geçen kavurucu yazı, yağmursuz kurak günleri, neredeyse 3 ay tek damla düşmemiş yerleri, İstanbul’da etrafımızı saran ve gittikçe bizi kuşatan beton çemberinde nasıl nefessiz kaldığımızı düşünüyorum. Her sabah Taksim’de işe giderken gördüğüm beton yığınları arasında canlar pahasına kurtarılmış Gezi Parkı’nı düşünüyorum. Doğup büyüdüğüm İstanbul’dan geriye kalan 5 metrekarelik balkonların, beton baskınlarından canını zor kurtarmış üç beş ağacın da “Kentsel dönüşüm” adıyla nasıl kırılıp döküldüğünü düşünüyorum. Hopa’dan Borçka’ya uzanan bu kesintisiz yeşile, Borçka’da gün dönerken Kibar’ın evinin ardından usulca inen sis perdesine, kurak yaza rağmen çılgınca akan Çoruh’a bakıyorum. Karadenizli neden “Yeşilim, toprağım, ağacım, derem” diyor bir kez daha anlıyorum.
***
KARADENİZ KADINI İÇİN KÖYÜ NEFESTİR
Aile ile görüştüğüm gün Borçka merkezinde Reşit Kibar için düzenlenen anmaya da katılıyorum. Birçok çevre eyleminde olduğu yine kadınlar ön safta. Her yaş grubundan... Onlara soruyorum, “Neden Karadenizli çevre mücadelesinde bu kadar etkin. Kadınlar da hep ön safta.” Yanıtlıyorlar: ‘‘Karadeniz insanı çalışkandır. Toprak bize isteneni verir. Yiyeceğimizi verir. Yazın çalışıp toprağın verdikleriyle kışlık hazırlarız. Bizim bir şeye ihtiyacımız yok. İlçe merkezinde 5 ayı zor geçiririz. Köyümüzde okul kapanmasa yine de inmezdik ilçeye. İnsanın fazla bir şeye ihtiyacı yok ki. Sonra devam ediyorlar: Gidin sorun Yusufeli’ndekilere sorun durumdan memnunlar mı?
‘Sizi çok güzel bir yere götüreceğiz’ dediler. Kuşların ağzına aldığı bir yem gibi alıp götürdüler. Baraj yaptılar. Şimdi ‘ah’ diyorlar ‘Niye sahip çıkmadık köyümüze.’ Tırnağımızın ucunu vermeyiz. Biz buradayız. Gittiler onları bir taş yığınının ortasına yerleştirdiler. Sıcaktan duramıyorlar. Öyle oturuyorlar. Bin pişmanlar. Bizim mısırımız var, fındık, çay, fasulyemiz var, biber patlıcanımız var. Orayı ben niye terk edeyim. Biz şehre gitsek asgari ücretle çalışacağız. Annelerimiz neden çayını üretip geçimini sağlamasın. Üretmezse köylü dışa muhtaç oluyor. Gıdalarımız neden yabancılardan geliyor. Ektiğimiz büyüyor. Neden olsun? 45 yıldır yaşadığım yeri ben niye bırakıp gideyim. Ürettiğimiz yetiyor bize. Huzura, özgürlüğe ihtiyacımız var. Başka ihtiyacımız yok. Köy bizim her şeyimiz. Köy bizim yaşama nedenimiz, nefesimiz.’’
***
ARTVİN’İ ARALARINDA PAYLAŞMIŞLAR
TEMA’nın 2021 yılındaki raporunda Artvin’in yüzde 71’inin maden şirketlerine ruhsatlı olduğu belirtiliyor. Rapor Kentin maden şirketlerinin nasıl hedefi haline geldiğini satır satır açıklıyor. Raporda “Artvin’in doğası, sahip olduğu doğal bitki ve hayvan türleri (flora ve fauna) bakımından öneme sahiptir. Maden yapılması planlanan alanın sahip olduğu özellikler bu bölgenin doğa yapısının altından çok daha değerli olduğunun göstergesidir. Artvin, 200’ü endemik, 305’i nadir olmak üzere yaklaşık 1900 bitki türü ile Antalya ve İstanbul’dan sonra, ülkemizin en zengin üçüncü ili.
•Kafkasör, Hatila Vadisi ve Çoruh Vadisi, dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda tehlike altındaki en önemli 25 karasal ekolojik bölgesinden biri olarak kabul edilmiştir.
•Avrupa ve Orta Asya’yı içine alan geniş coğrafyadaki en büyük doğal yaşlı orman ekosistemine burada rastlanıyor.
•Maden sahası, dünya üzerinde ılıman yaprak döken ormanların Üçüncü Zaman’dan bu yana kesintiye uğramadan varlığını sürdürdüğü nadir bölgelerdendir.
•Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) da bu bölgeyi, dünya üzerinde korumada öncelikli “200 Ekolojik Bölge”den biri olarak ilan etmiştir.
***
SOL PARTİ’DEN AİLEYE ZİYARET
Ağaç kesilmesine karşı çıkarken öldürülen Reşit Kibar’ın ailesine SOL Parti heyeti ziyarette bulundu. SOL Parti MYK üyesi Alper Taş, SOL Parti PM üyesi Sercan Dede, SOL Parti Hopa, Kemalpaşa, Borçka ilçe örgütü yöneticileri Kibar ailesinin Borçka’daki evinde aileye başsağlığı diledi.
YARIN: Şirketlerin hedefindeki Arhavili ne istiyor? Arhavi’de nasıl bir mücadele yürütülecek?