Daha yaklaşık 7 ay var ama herkes havalandı!.. Açıklamalar, mesajlar, ittifak çağrıları, seçim yöntemleri, aday adları hava da uçuşuyor...

TV’lerde laf ebeliği yapan kadim ve yandaş kifayetsiz arkadaşlar, çokbilmiş bir biçimde çıkarı olan isimleri belediye koltuğundan birine oturma gayretini sürdürüyor…

Yani bu kez “belediye seçimleri” hızlı başladı…

•••

Dün Türkiye için kapkara olan bir günü bir kez daha yaşadık.

Faşist cuntanın iş başına geldiği 12 Eylül’ü nefretle hatırladık

Milyonlarca düşünen insanın baskı altına alındığı, binlerce devrimcinin işkencelerde çile çektiği, on binlerce aydın insanın hapislerde çürütüldüğü, yüzlerce gencin baskı altında öldüğü, yaşları büyütülerek idam edildiği günlere geri döndük…

Acısı içimizde daha da çoğaldı…

İktidarı ele geçirmek için yıllarca bombalarla üniversitelerde katliamlar yapan, ülkeyi kan gölüne çeviren siyasiler, bürokratlar iş insanları ve de derin devlet adamları faşist cunta ile iktidarı ele geçirdiler. İnsanlara kıydılar!..

Bizim çocuklar yaptı!” diyenlere ülkeyi peşkeş çektiler!.. BOP’a yol verdiler!.. Bu günlere gelişi sağladılar..

•••

Halen 12 Eylül yasaları yürürlükte!..

Hatta daha da ilerisi, hak ve özgürlüklerin yanı sıra kurum ve kuruluşlarında yok edildiği, laik düzenin katledildiği, çağdaşlıktan uzak bir düzen oluşturulmuş durumda…

O yasalardan hareket edenler bu gün demokrasiyi hepten askıya aldılar.

Sistem değişti diyerek rejimi değiştirdiler…

Şimdi parlamento yerine ülkeyi Saray yönetiyor!..

Oysa 1983’ten beri 12 Eylül’ün sınırladığı hak ve özgürlükler, halkın dayanışması ve gösterdiği büyük mücadele ile geri alınmaya çalışılmıştı, ancak şimdi toptan kaldırılıp tek adamın eline verildi…

•••

Son 16 yıl sakin ve sağduyu bir bakışla yorumlanırsa birçok şeyin nasıl planlandığını ve yürürlüğe sokulduğunu hatırlayabiliriz.

Ortadoğu enerji havzaları ve dünyadaki yeni mücadele yöntemlerinde emperyallerin kazanması adına Türkiye’nin hangi yapısal değişimlerle ele geçirilebileceğinin çok önceden hazırlandığını anlayabiliriz!..

Yandaş ve hedeflenen sömürüye yatkın bir iktidar ve kontrollü muhalefet kurulduğunu görebiliriz!..

•••

Toplumun algı yönetimi ile hipnotize edildiğini biliyoruz.

Medyanın ele geçirilmesi tiranlık uygulamasının ilk ve en güçlü hamlesiydi…

Şimdi insanlarımız “Gözleri ile düşünüp, kulaklarıyla karar verir haldeler!..”

Eğitim düzeyinin düşük olması özellikle görsel ve sözel medyayı bu konuda işlevsel hale getirdi...

•••

Kontrollü muhalefet toplumun aklını kullanmasını engelledi…

Güven üzerine kurulu olması gereken siyaset özelikle halkın çıkarlarını yok eden iktidara karşı durmayan muhalefeti görünce, hele kendisini koruyacak hiçbir konuma girmeyen, yanındaymış gibi davranıp aslında hep iktidara çalışan siyasileri tanıyınca yalnızlaştı ve iktidara teslim oldu

Amaç da buydu!.

Muhalefetmiş gibi davranıp hep iktidarla birlik olmak!..

•••

Yerel seçimlerin en önemli farkı, belediye başkanı, belediye meclis ve il genel meclisi üyelerinin partilerinin dışında da itibar görmeleri…

Yani adayların partilerin önünde olması.

Yandaş araştırmacılar ve havuz medyası bu gerçeği değiştirmeye çalışıyor.

Parti, hatta lider adaydan önce geliyor” sözünü çok ediyorlar…

Yanlış ve amaçlı bir yönlendirme…

Tam tersi parti tabanlarının belirlediği ve o yerel toplum içinde itibarlı olan kişiler, lider ve partinin önüne geçebiliyorlar…

•••

2 örnek vermek isterim.

Bedrettin Dalan olayı. 1989 seçimlerinden önce ANAP’lı Dalan yıkılmaz armadaydı. Kimse karşısına çıkmak istemiyordu. O zaman iddialı olan SHP ise İstanbul’a aday bulmakta zorlanıyordu. A. B. KafaoğluSHP’yi adaysız bırakmam” diyerek partiyi rahatlatıyordu...

Ancak daha cazip arayış içinde olan SHP, Nurettin Sözen’i aday yapmayı düşündü. Sözen tek şartı olan “önseçimdi.” Yapılırsa kabul edebileceğini iletti.

Başka aday da yoktu!.. Buna rağmen SHP sadece Sözen için ön seçim yaptı.

On binlerce SHP’li üye geldi ve Sözen’i seçti. Ve o üyeler seçtikleri adayı bırakmadılar…

Sözen halkın desteğiyle 1989 seçiminde Dalan’ı yıkarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu…

•••

Erdal İnönü örneği:1987 seçimlerinde SHP, milletvekili adaylarını başta Genel Başkan Erdal İnönü olmak üzere yüzbinlerce üyesiyle seçti.

DSP’ye rağmen son derece başarılı oldu.

•••

Erdal İnönü’nün Genel Başkanlığı’ndaki SHP, seçimlerde adaylarını hep önseçimle belirledi. Hep de başarılı oldu.

•••

İnönü 1986 yılında SHP Genel Başkanlığı’na seçildi.

Yönetiminde demokratik hak anlayışıyla üyelerine saygı duruşuyla 1987 seçimlerinde büyük başarı elde etti. 1989 yerel seçimlerinde belediyelerin 2/3 elde ederek yerel iktidar oldu.

Diyarbakır’dan Edirne’ye, Siirt’ten Samsun’a, Mardin’den Mersin’e, o dönemin 5 büyük kenti de dâhil olmak üzere önemli başarı elde etti…

1991 genel seçimlerinde ise tüm milletvekillerini yine ön seçimle belirledi.

DYP/SHP koalisyonunu kurdu!..

•••

Şimdi CHP yöneticiler ön seçimden kaçıyor!.

Gerekçe olarak parti üyelerine güvenmediklerini söylüyorlar.

Onlar partili değiller!!.. diyorlar.

Oysa bu sözü ederken düşünmeleri gerekir. Çünkü bulundukları o makamlara da aynı parti üyelerinin belirlediği delegeler onları seçti. Yani seçen bu üyeler kendilerine oy verirken iyi!

Parti adayını belirlerken kötü!.. öyle mi?..

Acaba “Kime saygısızlık ediyorlar?!.”

•••

Ayrıca bir üye partiye niye kaydolur?..

İlkelerini iktidar etmek, halka hizmet sunmak için...

Çalışır. Verilen görevi yapar. En zor mücadeleye sokulur. O zaman fedakârdır. Ama kendisini temsil edecek adayı belirlemek istediğinde buna hakkı yoktur!..

Bu çelişkiden öte saygısızlıktır. Yönetici üyeye saygı göstermek zorundadır.

Kaldı ki adayı seçen üye kazandırmak için çalışır, sonra seçtiği yöneticinin doğru hizmet etmesini de denetler. Çünkü o adayı seçerek sorumluluk yüklenmiştir.

Kısaca parti içinde yeri, hizmette izi olamayan ve bastırılmış tek adam özentileri ön seçimle aday belirlemeyi istemezler.

•••

Yerel seçimlere her ne kadar 7 ay varsa da şimdiden yeni yöntemler aramaktansa ön seçime gidilmelidir!..

Önseçim tek adam rejimin değiştirecek önemli adımdır.

Demokrasi kültürü önce ailede sonra partide ve de meydanlarda gelişir.

Bu gerçek hiç unutulmamalıdır…