Onur Yaser Can davası 2 Aralık'a ertelendi
ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın ilk duruşması bugün, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanık polisler, olay anını hatırlamadığını iddia etti. Duruşma 2 Aralık saat 14.00'e ertelendi.
Dilan ESEN
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası 12 yıl sonra 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın ilk duruşması bugün, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. SEGBİS kaydının, çözümünün yapılması için bilirkişiye verilmesine karar veren mahkeme heyeti duruşmayı 2 Aralık saat 14.00'e erteledi.
Davada, biri meslekten ihraç edilen başkomiser olan 4 polis, ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’, bir bilirkişi için ise ‘gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçlarından yargılanıyor.
EZGİ SEVGİ CAN: ABİMİN ÖLÜMÜNÜN HESABINI SORMAYA BAŞLADIM
Duruşma sonrası açıklama yapan Ezgi Sevgi Can şunları söyledi:
"Abim Onur Yaser Can’ın davasında 12 yıl sonra duruşma yaşandı. Maalesef annemle babam bunu göremediler. İlk defa bir işkenceyi bizzat uygulayan, emrini veren, evrakta sahtecilik sanık Hakan Aydın ve diğer polisler yargı önüne çıktı. Ben bugün tek başıma bunun hesabını bu polislerden sormaya başladım. İşkenceyle ilgili sorularımızı da kesmedi mahkeme onları da sunduk. Kesinlikle bunun basit bir evrakta sahtecilik suçu olmadığını bir işkence davası olduğunu tek tek anlattık. Şu an durum bizden yana. Sanık avukatlarının da açıklamalarını dinledik. Avukatlardan biri Yaser’in üst aramasından sonra tekrar şubeye götürüldüğünü kendi ağzıyla ikrar etti. Çırılçıplak soyulma olmamıştır gibi bir ayrıntı verdi. Çıplak arama yapıldığını sanığın kendi avukatı da söyledi"
DURUŞMADAN
Heyetin duruşmanın daha büyük bir salona taşınmasına karar vermesinin ardından dava 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin salonunda devam etti. Bu sırada CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile adliye güvenliği arasında tartışma çıktı.
Sanıklar SEGBİS ile bağlandı.
SANIK BAŞAY'DAN ÇELİŞKİLİ İFADELER
Sanık Yunus Başay, ifadesinde "Çok uzun zaman geçtiği için hatırlamıyorum. Daha önceki ifadem geçerlidir. O sırada ekip şoförü olarak çalışıyordum. Onur Yaser'in gözaltına alınma olayını hatırlıyorum. Soner Gündoğdu, tutanakta tarih ve saatte yanlışlıklar olduğunu fark etti. Salih arkadaşımızdan düzeltmesini istedi. İlk belgede imzam olup olmadığını hatırlamıyorum ama ikincisinde imzam var. İfadesini alan kişi ben değilim. Bu olayda sadece şoförlük yaptım. Gözaltına alınma sırasında olup olmadığımı hatırlamıyorum. Gözaltına alma ve belgenin değiştirilmesi sırasında Soner ve Salih vardı" şeklinde konuştu.
Savcı'nın Başay'a "Soruşturmaya nasıl başladınız? Şahsı siz mi aldınız?" sorusuna Başay, "Hatırlamıyorum" diye yanıt verdi. Savcının, şahsın üzerindeki uyuşturucuyu nasıl bulduğu sorusuna "Arama yapan arkadaş bulmuştur" dedi.
Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, "Onur Yaser Can'ı siz mi yakaladınız?" sorusuna "Biz yakaladık" yanıtını verdi.
Bu sırada mahkeme başkanı "Az önce biz yakalamadık dediniz, şimdi yakaladık diyorsunuz. Nasıl yakaladınız?" diye sordu. Sanık, şunları söyledi: "Yakalandığı esnada arama yaptık. Uyuşturucu orada mı bulundu hatırlamıyorum. Şubede arama yapılırken yanında değildim. Onur Yaser Can'ı teknik takiple yakaladık. Örgüt soruşturmasıydı bu"
Av Mehmet Ümit Erdem, "Hakan Karakuru ve örgütünün operasyonu kapsamında yapılan teknik takip sonucu bir yakalama. Bunun talimatını kim veriyor?" diye sordu, sanık Başay ise "Operasyon ekipleri büro amirliği tarafından yürütülen bir teknik takipti, hatırlamıyorum ama operasyonu bu büronun amiri yürütüyordu. Ben sadece ifade tutanağını biliyorum, diğerlerinin hiçbirinden haberim yok. Ekip arkadaşı olduğumuz için birbirimizin şifrelerini biliyoruz. Acil bir şey olduğu zaman kullanıyoruz. İfadede sadece tarih ve saat değiştirdik" dedi.
Mahkeme Başkanı "Bunu bir tutanakla bildirmek yerine neden belgeyi bozdunuz" sorusuna sanık, "Ben yapmadım, ekip şefim yaptı. Ben sadece bir belge biliyorum" yanıtını verdi.
Sanık Muhammet Ongun ise şöyle konuştu:
"Ben olay tarihinde teknik bölümde görev yapmaktaydım. Birtakım şahısların uyuşturucu sattığına ilişkin savcılığa bildirdik, teknik takip kararı çıktı. Sokaktaki ekipler Onur Yaser Can'ı bu kapsamda yakalamış, üzerinde uyuşturucu bulunmuş. Aynı büro içinde görev yaptığımız Onur Ülker'le beraber şahsın üst taramasını yaptım. Sadece üst tarama tutanağında imzam var. Değiştirildiğine dair bir bilgi yoktur zaten elle doldurulan bir tutanak.
Uyuşturucu kaba üst taramasında da ele geçirilmiş olabilir. Cumhuriyet savcısının arama talimatı var. Şubede de başka uyuşturucu madde var mı yok mu diye arama yaptık. Başka uyuşturucu bulsaydık tutanağa yazardık. Uyuşturucu madde satan kişilerin telefonunu takip ediyoruz. Torbacıyla görüşüp uyuşturucu alan kişilerin yakalanmasını yapıyoruz delillendirmek aracılığıyla. Onur Yaser Can, torbacının yanından ayrıldıktan sonra yakalama ekibi yakalamıştır"
Mahkeme Başkanı "Şahsın ikinci kere çağrılmasında var mıydınız" sorusuna "Yoktum" dedi.
AVUKAT ŞAT'IN SORUSUNA MAHKEME HEYETİ ENGEL OLMAK İSTEDİ
Ezgi Savcı Can, "Teknik takibi nerede yapıyordunuz?" sorusuna sanık "Bunlar mahrem konular. Israr ediyorsanız yanıtlayayım ama hala böyle çalışıyoruz. Bu olay sırasında nerede yaptığımızı hatırlamıyorum. Hangi ekip oraya yakınsa o takip eder, kısım amirime söylerim o yönlendirir. Kısım amirimiz o dönemde Hakan Aydın'dı"
Can'ın "Kendi amiri Onur Yaser Can'ın çıplak şekilde yapıldığını söylüyor. Kendisi de aramayı yaptığını söylüyor. İnce aramayı bu durumda kendisi yapmış olmuyor mu?" sorusuna sanık "Hatırlasam söylerim zaten. Arama yapmak için talimat almama gerek yok"
Sanık Ongun'un Avukat Çiğdem Şat'ın "Onur Yaser Can'ı kimler getirdi?" sorusuna "Hatırlamıyorum" yanıtı vermesi üzerine Şat, Onur Yaser Can’ın sanık tarafından emniyete getirildiğine ilişkin fotoğrafı gösterdi. Bunun üzerine sanık, "Fotoğrafım varsa getirmiş olabilirim ama hatırlamıyorum" diye yanıtladı.
Av. Şat'ın "Onur Yaser Can’ın avukatını arayıp ifadeye çağırmışsınız, intihar ettiğini söylemişsiniz, sonra birkaç kere daha aramışsınız neden intihar ettiğini sormuşsunuz" ifadelerine mahkeme heyeti, "Bunun iddianameye ilgisi yok" diyerek engel olmak istedi. Avukat şat ise " Delilleri ortaya çıkarabilmek açısından sormam gerekiyor" dedi ve sorusunu tekrarladı sanık, "Ben aramış olamam hatırlamıyorum" diye cevapladı.
Sanık Ongun, "Usulsüz bir işlem ve çalışmam yok" dedi. Avukat Erdem, "Bu şekilde silah bulunabilir mi?" sorusuna sanık "Kanunun bana verdiği yetkiyi kullanarak yaptım. Tutanakta bir usulsüzlük yok. Tek olup olmadığımı hatırlamıyorum. Ben sadece kendi üstüme bilgi vermekle sorumluyum. Amirim üstüne bilgi vermiş mi bilmem" cevabını verdi.
Erdem, Hakan Aydın'ın zorla getirilme kararı verilmesini talep etti.
Sanık Onur Ülker, şunları söyledi:
"Suçladığımız konu resmi evrakta sahtecilik. Hakkımda takipsizlik kararı var. Bu karar onanmıştır. Ben yakalama ekibinde değildim. Hakan Aydın ile aynı ekipteydim. Ekip aracının şoförlüğünü yapmaktaydım. Şubede bulunduğumuz da oluyor dışarı çıktığımız da. İfade değiştirilmesine ilişkin bir katkım yok. Yeniden çağrılmadan haberim yok. Savcılığın çağırmasından sonra haberim oldu. Aynı suçtan yeni bir delil yokken hakkımda ikinci yargılama yapılıyor"
Ezgi Sevgi Can'ın "Onur Yaseri hangi ekip yakaladı?" sorusuna "Burada konu başka noktalara çekilmek isteniyor. Daha önceki ifadelerime bakışabilir" dedi. Ezgi Sevgi Can, "Bütün kamera kayıtlarına baktık. Sorgu odasının kameraları bozuk denildi. Kamera kayıtlarına göre Onur Ülker abimi yakalamıştır" dedi.
Avukat Şat'ın "Hakan Aydın ve Onur Ülker olay günü yakalamaya gidiyorlar" ifadelerine mahkeme başkanı "Hep aynı şeyi söylüyor. Resmi evrakta sahtecilikten yargılandığını söylüyor" dedi.
Fotoğraf Onur Ülker'e gösterildi, sanık "Olay farkl�� yere çekilmek isteniyor, ben artık soru cevaplamak istemiyorum" dedi. Avukat Erdem, "iki taraf da aramada sizin olduğunuzu söylüyor. Tek itiraz noktanız ben bu aramaya katılmadım diyorsunuz, bu süreçten kendinizi dışarıda tutmanızın sebebi, hukuka aykırı olduğu için mi?" dedi.
Bilirkişi sanık "Bu olaylarla alakam yok, polis değilim. Savcı bey belgeleri bulmamı istedi. Gerekli incelemeleri yaparak buldum zaten bu davanın tüm delilleri benim bulduğum belgeler. CDye kopyaladık sonra çıktısını aldık. Ortada imaj yok. Savcıdan yazılı talimat almadım. Ben şubeye gittim, kim olduğunu bilmediğim kişi buradan bir bilgi çıkarsa hepsi senden bilinir dedi. Ben de çık dışarı dedim çıktı gitti" ifadelerini kullandı.
'EVRAKTA SAHTECİLİK İŞKENCEYİ ÖRTBAS ETMEK İÇİN YAPILMIŞTIR'
Ezgi Sevgi Can şunları söyledi:
"Bu sanıkların resmi belgede sahtecilik, işkence, cinsel saldırı nedeniyle adaletin tecelli etmemesi, sanıkların korunması ve anne ve babamı, sanıkların adil yargılanmamaması sebebiyle bütün ailemi kaybetmiş durumdayım. Acıları tarif etmem mümkün değil. Sanıkların avukatı konuya gelin diyor. Sadece kullanıcı olarak yakalanmasına rağmen 5 saat sorgu sürecine girmiş olan bir çocuk ertesi gün tekrar çağrılıp belgenin yeniden imzalattırılması davası. İşkenceyle resmi belgede sahtecilik birbirinden bağımsız değerlendirilemez. Basit bir kullanıcı gbtsi temiz, üst araması yapılmış buna rağmen 5 saat sorgusu yapılmış. Abimin bize bir notu var, aslında intihar notu değil bu. Burada çırılçıplak soyulduğunu, tokatlandığını, zaten ince arama dedikleri cinsel saldırıdır. Aramayı bu ikisi yapmış, imzaları var. Başında bulundukları bir operasyon var, referans bilgi almaya çalışıyorlar. 5 saatlik sorguda bu bilgiyi alamıyorlar. İfadesini tekrar ama ilk kez gibi imzalatıyorlar. İçeriğinde değişiklik yaparak zorla imzalatıyorlar. Notunda da anlatıyor bunları, okumasına izin verilmeden imzalatılıyor.
Evrakta sahtecilik zaten işkenceyi örtbas etmek için yapılmıştır. Ağabeyim, 20 gün sonra talimat olmaksızın Muhammet Ongun tarafından tekrar çağrılıyor. Bu yaşadıklarına dayanamadığında kendini yaşadığın evin balkonundan çırılçıplak şekilde atıyor. Sorgu odasının kayıtları da yok ortada nedense. Benim ağabeyim müptezel falan da değildi, pırıl pırıl biriydi. Ağabeyim 20 gün içinde ölüme sürükleniyor. Sanık polislerin örgütlü suçlarının sonucunda bu travmayı yaşıyor. Hukuksuzluklar devam ediyor. Öldüğünün ertesi günü abim hakkında fezleke düzenleniyor, öldüğü bilinmesine kayıt altında olmasına rağmen. İşkenceyi gizlemek için yapılmıştır bunlar. Düzenlenen sahte belgeler burada kullanılmıştır. Bütün bu suçlar, annemin babamın delilleri ortaya çıkarmasıyla görüyoruz.
'HAKAN AYDIN'IN TALİMATI OLMADAN GERÇEKLEŞMİŞ OLAMAZ'
Hakan Aydın FETÖ'den ceza almıştır. Büroda teknik kısım dinleme amiri. Onur Yaser Can’a uygulanan eylemlerin hiçbiri Hakan Aydın'ın bilgisi ve talimatı olmadan gerçekleşmiş olamaz. Sanıklar hakkında takipsizlik kararı veren savcı da korumak istemiştir. Fotoğraflarda sanıkların Onur Yaser'i yakaladığını gördük. Neden yalan söylediniz? Daha önce verdikleri savcılık ifadelerinde haka tekrar ettikleri yalan senaryoyu söylediler. "Biz teknik takibi yaptık yalamayı soner gündoğdunun ekibi yaptı" dediler ama bu yalan ortaya çıktı. Bu delil sorgulamayı ve yakalamayı nasıl yaptıklarıyla ilgili yargılanmalarını gerektirir. Bunlar işkencenin olduğuna dair gerçeğin üstünün örtülmesine yönelik.
Bize verilen imaj kayıtlarını inceledik, Onur Yaser ile ilgili bir belge bulamadık. Burada delil imhası da var, sanıkların bu konudan da yargılanmalarını istiyorum. Sanıkların uyguladıkları ince arama, cinsel saldırı, görevi kötüye kullanma suçlarından haklarında suç duyurusunda bulunulması talep ediyorum. Adil yargılama yapılması için konunun genişletilmesini, hem kendi hem ailem hem de kamuoyu adına talepte bulunuyorum"
Av. Çiğdem Şat ise şöyle konuştu:
"2010 yılından bu yana büyük bir hukuk mücadelesi veriyoruz. Polislerin işkence, cinsel saldırı, tehdit için de yargılanmasını istiyoruz. Hakan Aydın'ın cezası da onanacak. Hakan Aydın o dönemde FETÖ kalkanıyla korunmaktaydı, şimdi daha rahat bir soruşturma süreci geçireceğimize inanıyoruz. Sanıklar hala örgütlü şekilde yalan söylemeye devam ediyorlar. İnce arama yapıldığı bir gerçek. Yavuz Koç adlı bir şahsın, ince arama yapıldığını, tokatlandığını belirtmiş. Bu sanığın tanık olarak çağrılmasını istiyoruz. Urfa'daki yargılamasında her duruşmada mazeret bildirdi. Diğer sanıkların da segnisle ifadeleri alınması sağlıklı olmuyor. Buraya getirilmelerini istiyoruz"
'UYUŞTURUCU KULLANMASAYDI BU OLAYLAR GERÇEKLEŞİR MİYDİ?'
Sanık avukatı Ayhan Baykal "Amacı Türk gençliğini kurtarmak olan narkotik polisinin ne gibi bir amacı olabilir ki onur yaser canı intihara sürükleyecek. Onur Yaser Can uyuşturucu kullanmasaydı bu olaylar gerçekleşir miydi? Öyle bir algı oluşturuldu ki. Müvekkillerim Yaser Can'ı ölüme sürükleyecek ne yapmış olabilir? O fotoğraf narkotik şubede çekilmiş, rahmetlinin yakalanması sokaktaki polisler tarafından yapılmış. Zaten sahtecilik olsa ekleme yakalandığında yapılırdı" ifadelerini kullandı.
BİLİRKİŞİ AVUKATI: SANIKLARIN İŞKENCEDEN YARGILANMASI GEREKİYOR
Sanıklardan Zafer Kökdemir'in bilirkişi avukatı diğer sanık avukatlarına katılmadığının altını çizerek "Gerek benim müvekkilimin gerek benim burada bulunmam bizim açımızdan utanç verici" dedi. Avukat, "Türkiye’de işkence var, malesef olmayada devam edecek. Meslektaşlarımı dinlemekte biraz zorlandım malesef. Katılan tarafla aynı fikirdeyim. Sanıkların evrakta sahtecilikle değil işkenceden yargılanmaları gerekiyordu" ifadelerini kullandı.
İKİNCİ YARGILAMA
Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Beyoğlu’nda gözaltına alındı. İfadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bundan iki gün sonra, ‘tutanaklarda eksiklik olduğu’ gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. 23 Haziran 2010’da tekrar ifadeye çağrılan Can aynı gün yaşamına son verdi.
İntiharının ardından annesi Hatice Can, oğlunun pantolonunun arka cebinde, üzerinde çıplak aramaya maruz bırakıldığına ilişkin ifadelerin yazılı olduğu bir not buldu. Onur Yaser Can’ın ailesi adalet mücadelesine başladı ancak anne Hatice Can, 2014 yılında yaşamına son verdi. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında hayatını kaybetti.
Onur Yaser Can’ın ölümünün ardından yapılan ilk yargılamada iki polis, ‘evrakta sahtecilik’ suçundan ayrı ayrı altı yıl beş ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra biri meslekten ihraç edilen başkomiser olan 4 polis hakkında, ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’, bir bilirkişi hakkında ise ‘gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme' suçlamasıyla dava açıldı.